Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Baskın Basanın mıdır?

19 Nisan 2018 - 16:35

Aylardır ne diyorlardı? Erken seçim gündemimizde yok. Seçimler belirlenen tarihte yapılacaktır. Buna rağmen, erken seçim lafları gündemden hiç düşmedi. Siyasetin seyrine bakıldığında, bu işin olabilirliği 4 Kasım 2018 tarihi idi.
            Fakat öyle olmadı.
            AKP-MHP ittifakında, son bir ay içerisinde ciddi bir endişe havası vardı.  2019 yılının Kasım ayına kadar beklemek, artık büyük bir risk oluşturuyordu. Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak gibi bir endişeydi bu.
            Akıl ve mantığa uymayan senaryo, hemen devreye sokuldu.
            Türkiye siyasetinin seçim tarihi uzmanı, büyük devlet adamı Doktor Devlet Bahçeli önce sahne aldı. 26 Ağustos'ta seçim yapılsın dedi. Devletin bekası, ülkenin geleceği gibi rutin gerekçelerini sıraladı.
            Ülkenin gündemi bir anda değişti. Bir gün sonra, Sarayda Erdoğan-Bahçeli görüşmesi gerçekleşti. Güya Doktor Bahçeli'nin teklifini değerlendireceklerdi. Yarım saat sürdü tamamı bu görüşmenin.
            Ardından, yarım saatte meseleyi çözdük diye açıklama yapıldı. Tarih öne çekilerek, 24 Haziran tarihi ilan edildi.
            Ancak şunlar dikkatimizden kaçmadı.
            Erken seçim yok diye, defalarca beyanat verdiler. Hatta erken seçim istemeyi ihanetlikle itham ettiler. Buna rağmen, erken seçim kararı aldılar.
            Doktor Bahçelinin erken seçim talebi üzerine, MHP'den Semih Yalçın, AKP'den Mahir Ünal şatafatlı açıklamalarda bulundular. Doktor Bahçeli'nin teklifi, danışıklı dövüş değildir dediler.
            Yarım saatlik görüşme sonrası, bunun danışıklı dövüş olduğunu cümle âlem gördü.
            60 günde seçim yapacak acele neydi?
            MHP açısından, tüm yollar Balgat'a çıkıyordu. Doktor Bahçeli aylar öncesinden dükkânı kapatıp, Saraya yerleşmişti. Aday çıkarmayacak, Erdoğan'ı destekleyecekti. İttifak sayesinde baraj problemi yaşamayacaktı. Mecliste gurup ve daha fazlası milletvekili sayısı garanti altına alınmıştı.
            Yani Doktor Bahçeli için, bundan iyisi kaymaklı kadayıftı.
            AK Parti açısından, sıfır problem söz konusuydu. İstikrar problemi sıfırdı. İstediği yasayı çıkarabiliyordu. İstediği kararı alabiliyordu. Dış politikadaki tercihleri için, kimse karışamıyordu. Devletin bütün kurumları, Erdoğan'ın gözünün içine bakıyordu.
            Olağanüstü hal vardı. Kanun Hükmünde Kararname çıkarma imkânı vardı.
            Buna rağmen, neydi 60 günde seçime gitme acelesi?
            Siyasette çıplak gerçekler vardır. İşinize gelmeyince, görmezden gelirsiniz. Fakat gerçek sizi sallamaya başlayınca, bir takım tedbirler almak zorunda kalırsınız. 24 Haziranda seçim yapma kararı, siyasette gelişen çıplak gerçeğe karşı alınmış bir tedbirdir.
            AKP-MHP ittifakını, erken seçim kararı almaya sevk eden sürecin başlama tarihi 1 Nisan 2018'dir.
            O gün; Meral Akşener liderliğindeki İYİ Parti, Ankara'da olağanüstü büyük kurultayını gerçekleştirdi. Yeni kurulmuş bir partinin olağanüstü kongresi; salonu bırakın, meydanlara sığmayan 100 binin üzerinde bir kalabalık topladı.
            Türk siyasi tarihinde, bir parti kongresi için görülmemiş bir kalabalıktı. Anadolu'nun dört bir tarafından insanlar, cebinden harcayarak gelmişlerdi bu kongreye. Onları bu denli fedakârlığa ve arzuya iten bir sebep olmalıydı.
            2 Nisan sabahı, siyasette kartlar yeniden dağıtılmaya başlandı. O güne kadar görmezden gelinen, yok farz edilen, türlü gerekçelerle önü kesilmeye çalışılan Akşener, çıplak bir gerçek olarak ülkenin gündemine oturdu.
            Bu tablo AKP-MHP ittifakının gözünü korkuttu.
            Benim gördüğüm şuydu: Akşener, toplumda bir dip dalga oluşturmuştu. Özellikle kadınlar ve gençler arasında müthiş ilgi görüyordu. Kısa sürede, bu dip dalganın boyu büyümeye başladı.
            Anketler, kamuoyu araştırmaları bu dalgayı tespit etmeye çalışıyor, ancak sağlıklı bir rakam ortaya çıkmıyordu.
            Bugün için de yüzde kaç sorusunun cevabını vermek kolay değildir. Çünkü siyaset sosyolojisinin temel kabullerinden birisi şudur: Siyasette dip dalganın boyunu kolay ölçemezsiniz.
            Fakat 1 Nisan'da Ankara'da yaşanan görüntü, şöyle bir fikir verdi. Meral Akşener'in oluşturduğu dip dalganın boyu, tahminlerin de üzerindedir.
            Bu gelişmeler, ortaya şöyle bir durum çıkardı;
            Erdoğan bugüne kadar, bütün seçimleri kazanmıştı. Liderlik karizması ve yetenekleri yönüyle benzersizdi. Ancak bunlar kadar, avantajlı olduğu bir durum vardı siyasette. Rakipsizdi Erdoğan. Onunla yarışabilecek, yarışırken denklik sağlayabilecek bir muhalefet hiç olmadı.
            Netice itibarıyla Akşener, Erdoğan'ın siyasetteki en ciddi rakibi haline geldi. 1 Nisan Ankara görüntüsü, bunu bütün çıplaklığı ile ortaya koydu.
            24 Haziran'da seçim yapma kararı, Akşenerle vücut bulan bu dip dalgaya karşı alınmış bir tedbirdir. Zamana yaymadan, dalganın boyunu daha fazla büyütmeden, bu işi sandıkta bitirmek düşüncesi hayata geçirilmiştir.
            Bu yüzden 24 Haziran erken seçim değil, baskın seçimdir. Hem bizde, hem yabancı ülkelerde ters köşe yapmak için alınmış, böyle baskın seçim kararları vardır. Mesela İngiltere'de Muhafazakâr Partinin lideri ve üç dönem başbakanı olan Margaret Teatcher, benzer bir baskın seçimle muhalefeti ters köşeye yatırmıştı.
            İYİ Parti seçimlere girebilecek mi sorusu, seçim kararından kat be kat daha fazla konuşulur hale geldi. 2 günde Akşener ismi o kadar çok konuşuldu ki 1 yıl propaganda yapsalar, bu kadar başarılı olamazlardı.
            Gördüğüm kadarıyla, Akşener'in önüne hukuki engeller çıkabilir. Bu konuda gayretler olabilir. Keza Cumhurbaşkanlığı adaylığı için de, benzer işler yaşanabilir. Bekleyip göreceğiz.
            Halk lisanında bir deyim vardır: 'Baskın basanındır.'
            24 Haziran'da 'baskın basanındır' deyimi geçerli olacak mı?
            Halk lisanımızda bir deyim daha var. Onu da hatırlatmak isterim: 'Baskında bastırığa düşmek.'
            24 Haziran'da baskına gidenler, bastırığa düşebilir. Bu da onların düşünmesi gereken bir konu. Çünkü karşılarındaki dip dalganın boyu, onların hesaplarından çok daha büyük gibi duruyor.

Bu yazı 1848 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum