Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Bir Harita İki Rakam

18 Nisan 2017 - 18:25

16 Nisan halk oylamasında çıkan rakamları yuvarlayarak, 51/49 şeklinde ifade edebiliriz. Sonuç itibarıyla Türkiye, 2019 yılında Türk tipi başkanlık sistemine geçecektir.
            Bir ülkenin anayasal anlamda yönetim biçiminin değişmesi, aslında geniş bir mutabakat ve uzlaşı ile sağlanmalıdır. Ancak siyasi aktörler, bu işi alelaceleye getirerek milletin önüne sundu.
            Dolayısıyla sandıktan çıkacak sonuç, mutabakat konusunda elbette bir şey söyleyecekti. Yani sandık; bir mutabakat var mı, yok mu bize gösterecekti.
            Netice itibarıyla, sandıktan karar çıktı ancak mutabakat çıkmadı.
            51/49 rakamı bu yönüyle çok ciddi işaretler verdi. Çünkü bu sistemin dünyada bir benzeri yok. İlk defa uygulanacak ve bu yönüyle ne getirip, ne götüreceğini şimdiden kestirmek mümkün değil. Ancak 150 yıllık bir parlamenter sistem tecrübesinden sonra, Türk tipi başkanlığa geçişte, ciddi soru işaretleri ve kaygılar var.
            Bu kaygıyı sandık ortaya çıkardı. Dolayısıyla yeni sistemin başarı şansı, işin başında ciddi bir güçlükle karşı karşıya kaldı. Ülkedeki her iki seçmenden birisinin itirazıyla karşılaşmış bir sistemin, işinin kolay olmayacağı ortadadır.
            Bunlar rakamsal olarak ifade edilebilecek gerçekliklerdir. İşin birde harita tarafı var. 51/49 rakamının haritası, bir seçimi göstermiyor sadece. Hem toplum ve hem siyaset sosyolojisi açısından, müthiş bir görüntü veriyor bize.
            Haritada hayır renklerinin olduğu yerlerin, iktisadi konumunu araştırdım. İlginç bir rakam var. Hayır diyen bölgeler, ülke milli gelirinin % 67'sini kazanıyor. Sosyolojik olarak, şehirleşme hareketinin en yüksek cereyan ettiği iller burası.
            Sanayileşme, iş hayatı, bireyselleşme, hak ve hürriyetler, eğitimleşme gibi modernleşme kavramlarının en fazla itibar gördüğü iller, hayır demiş bu yeni sisteme.
            Evet oyların haritadaki yeri, bir başka sosyolojik görüntü verdi bize. İç, güney doğu ve doğu Anadolu, Karadeniz'in iki yakası ezici bir çoğunlukla evet kullanmış. Bu bölgeler içe kapalı, eğitimi diğerlerine göre daha alt düzeyde, milliyetçi-muhafazakâr geleneğe çok bağlı, lider kültünü içselleştirmiş, ekonomik yapıları daha alt seviyede bir karaktere sahip.
             16 Nisan'da ortaya çıkan 51/49 rakamı, Türkiye'nin sosyolojik yapısının hızla evrilmeye başladığını da ortaya koydu.
            Bugüne kadar seçmenin %70'i milliyetçi ve muhafazakârdır kabulü ve gerçeği vardı. AKP ve MHP ittifakı ile beklenen % 61 bile gerçekleşmedi evet cephesinde. Sonuçlar bize, bu yapının kırılmakta olduğunu gösterdi.
            AKP'ye oy veren seçmenlerden bir kısmı hayır verdi. MHP seçmenin tamamına yakını Bahçeliyi dinlemedi. Evet cephesi bu eksilmeyi, HDP seçmenlerinin takviyesi ile kapatarak 51 rakamını bulabildi.
            Olağanüstü hal şartları, iktidarın aşırı güç gösterisi, devlet imkânlarının olabildiğince kullanılması gibi durumlara rağmen, ancak 51 alınması asla tesadüf değildir.
            51/49 rakamının ve haritasının bize gösterdiği gerçeklikleri birkaç başlık altında şöyle sıralayabilirim.
            Toplumdaki lider kültü hızla kırılmaktadır. Evet kararının çıkmasında en büyük pay sahibi Sayın Erdoğan'dır. Onun gayret ve performansı birinci derecede etkili olmuştur. Fakat 15 Temmuz'da %70 halk desteğine sahip olmuş bir liderin; üst düzey karizmasına rağmen, evet tercinin 51 rakamında kalması dikkat çekicidir.
            MHP, lider kültü en ağır olan partiydi bugüne kadar. Dava ve ülküdaşlık formuyla lider asla tartışılmazdı. Son genel seçim sonuçlarıyla başlayan taban hareketi, MHP'deki lider kültünü paramparça etti.
            Tabanını hiçe sayan Bahçeli, tabanına rağmen anayasa değişiklik paketinin meclisten geçmesini sağladı. 16 Nisanda MHP tabanı, Bahçeliyi adeta protesto etti. MHP bugün oy yüzdesi 1–2 olan, minik bir parti konumuna düşmüştür.
            Ortak değerler ve duyarlılıklar konusunda; ideolojik ve siyasi tercihlerin hiçbir etkisi kalmamıştır. İş, aş, hukuk, ifade hürriyeti, yaşam biçimi gibi konularda ortak bir duyarlılık gelişmektedir.
            Bu değerlerin ortak payda hale gelmesinde; milliyetçi, muhafazakâr, sosyal demokrat, liberal olmak bir şey ifade etmemektedir.
            Türkiye'nin toplum ve siyaset sosyolojisinde ortaya çıkan bu yeni görüntüsü, sanırım en çok AKP'yi ilgilendirecektir. Zaten seçim sonrası, bu konuda ciddi analizler yapılmaya başlandı bile.
            Bu yeni görüntü ve gerçeklikler göz önüne alındığında, 2019 yılının hiçbir siyasi hareket için kolay olmayacağını söyleyebilirim.
            Ancak o güne kadar, en büyük sorumluluk yine AKP'ye düşüyor. Çıkan sonuçlara göre, toplumu kucaklayıcı ve birleştirici bir tavır sürdürmek zorunda.

Bu yazı 1758 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum