Yaşar ATLI

Yaşar ATLI


Bir Kahvehane Muhabbeti

20 Mart 2020 - 18:35

Bizim sosyalleşme mekânlarımızın başında kahvehaneler geliyor. Siyaset, ticaret, futbol, din, ekonomi, dünyanın halleri, hava durumu ve daha aklıma şu anda gelmeyen ne kadar harc-ı âlem mesele varsa hepsini bir çay içimi kadar kolay bir şekilde hal yoluna koyabiliyoruz kahvehanelerde.
Geçenlerde Mahmut amcayla kahvede oturup çay içiyoruz. Mahmut amca güngörmüş bir adam. Vakti zamanında Alamancılık da yapmış. Hali vakti gayet yerinde çok şükür.  Anlayacağınız paraya para dememiş zamanında. Neyse sohbet ediyoruz. Konu döndü dolaştı evlilik meselesine geldi. Mahmut amcanın hanımı iki yıl önce vefat etmiş. Allah rahmet eylesin. Çocuklar evlenip gitmişler. Haliyle Mahmut amca yalnızlık çekiyor. Evlenmek de istiyor. Birkaç girişimi olmuş ama ‘kadınlar evlenmek istemiyor' diyor. Hocam hepsinin yaşlılık maaşı var ondan dolayı da evlenmek istemiyorlar. Ben de dedim ki sadece maaştan değildir Mahmut amca.
Şimdi elli-altmış yılını birisiyle geçirdikten sonra bir başkasıyla dirlik edebilir miyim edemez miyim? bir kere bunu düşünüyorlardır. Bir de kadın her yere sığar da erkek sığmaz derler. 'Tanıdığım kaç yaşlı hacı amca varsa yalnızlıktan mustarip. Fakat bir tane yalnızlıktan mustarip hacı teyze görmedim' dedim. Tabi bizim Mahmut amca beni dinlemiyor. Hemen parladı ve hadis okumaya başladı: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuyor mu ‘bir kadın bir erkeğin nikâhı altında ölmezse cennet yüzü görmez.' Hoppalaa! Mahmut amca tövbe de! Peygamberimiz öyle bir şey söyler mi. Tabi bizim Mahmut amcayı zapt etmek ne mümkün. Çok da üstüne varmadım, sonra şekeri mekeri çıkar hafizanallah.
Biz sohbet ederken Hüsamettin amca da masamıza oturdu. O da aynı dertten mustaripmiş. Bir boşluk bulup lafa karıştı. Oof hocam off! Sen zannediyor musun ki biz başka bir şey için evlenmek istiyoruz. Biz evde bir ses olsun, sohbet edeceğimiz, arkadaşlık edeceğimiz biri olsun; bunun için evlenmeyi istiyoruz. Yalnızlık Allah'a mahsustur. Hocam benim rahmetlik hanım var ya öyle çalışkan, öyle çalışkandı ki gündüz hayvanlara bakardı, çocuklar da küçüktü. Gece de tütün yapardı. Ben öylesini bulamam, bulsam da dirlik edemem. Hocam Allah seni inandırsın her gün hanımın ruhu için bir yasin-i şerif okuyorum. Ne yapayım elimden bu geliyor. Şükür elli ikisini, mevlidini, cemiyetini yaptım. Nurlar içinde yatsın.
Yahu Hüsamettin amca kadıncağızı çift vardiya çalıştırmışın, haliyle bedeni dayanamayıp iflas etmiş, o kadar da yüklenmeyecektin, diyecek oldum; neyse dedim kendi kendime üzülmesin, olan olmuş zaten.
Mahmut amca dinledi, dinledi sonra da ne kara kaderin varmış be Hüsamettin, dedi. Yahu zaten adam yaralı bir de sen yaralama diyecek oldum ama vaz geçtim. Ne de olsa onlar arkadaş. Zaten Mahmut amca da takılıyor. Hem de eşleri sağ iken umreye beraber gitmişler. Şimdi de camiye, kahveye beraber gidiyorlar. Ortak hatıraları var. Hüsamettin amca yaşlı gözlerle bana dönüp diyor ki; hocam bu Mahmut amcan da ölse artık ben de yaşayamam, üç gün sonra ölürüm herhalde. Çünkü bana yarenlik edecek başka kimse yok gayri.
Ortalığı biraz kasvet kaplayınca, hadi size bir fıkra anlatayım da neşemiz yerine gelsin dedi Mahmut amca. Ama fıkraya geçmeden önce kahveciye seslendi: şşşt bizim oğlan! Bize üç şekerli kahve.
Mahmut amca şöyle bir boğazını temizledi ve başladı anlatmaya.
Zamanın behrinde Bağdat valisi bir karar çıkarmış. Savaşlar sebebiyle azalan erkek nüfustan dolayı kadınların koca bulamama tehlikesine karşı her erkeğin ikinci bir hanımla evliliğini zorunlu hale getiren bir karar yayınlamış. Bu karar tellallar vasıtasıyla bütün Bağdat'ta duyurulmuş. Bu fermana uymayanların cezası da asılmakmış. Valinin yanında çalışan memurlardan biri de akşam eve gelince durumu hanımına izah etmiş. Şayet emre karşı gelirsem kelle gider. Hanım önce razı gelmemiş ama bakmış ki çare yok, eh! ne yapalım el-mahkum, kocasının ikinci hanımla evlenmesine kerhen razı olmuş. Ama yine de şart koşmuş. Mahallenin öte yanında yaşı geçkince, kör, topal bir hanım var onunla evleneceksin. Anlayacağınız formalite evlilik. Fakat yine de evlilik. Tabi hazırlıklar yapılmış, yemekler yenmiş, nikâh kıyılmış, haliyle gerdek gecesi de olmuş. Sabah olunca bizim taze gelin topallaya topallaya odadan çıkmış, salonun ortasına gelip durmuş, bir elini kalçasına koyup demiş ki: Bağdat Bağdat olalı böyle vali görmedi.
Şimdi Mahmut amca bu fıkrayı anlatınca kahveden kahkaha tufanı yükseldi. Meğer herkes Mahmut amcayı dinliyormuş. Az önce serencamesini anlatırken mahzun olup gözlerinden yaşlar akan Hüsamettin amcanın şimdi de gülmekten yaşlar geliyordu gözlerinden.
Hüsamettin amcanın bu halini görünce düşündüm de şu fani dünyanın bir kararı yokmuş. Bir ağlatır, bir güldürür.
Mahmut amca iştahlandı hadi bir latife daha yapayım dedi. Biliyorsunuz kahve üçe ayrılır. Sade, orta, şekerli. Şekerli olan çocuk kahvesidir, orta şekerlisi adam kahvesidir, sade olan ise erkek kahvesidir. Az önce size sormadan üçümüze de şekerli kahve istedim ya, maksat biraz çocuklaşalım.
O gün yaklaşık üç saat kadar oturduk. Bu sohbetin tadı dimağımda kaldı. Ne zaman hatırlasam tebessüm ettim ve kendimi biraz çocuk gibi hissettim. Ta ki düne kadar. Dün bir anons duydum, meğer Mahmut amca vefat etmiş, cenazesi ikindi namazını müteakiben'
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Fani dünya derler buna.
Yıllar önce yaşlı bir amcanın söylediği söz geldi aklıma. 'Hocam, beden kocasa da gönül kocamıyor.'

Bu yazı 1372 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum