Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Birileri Onlara Koreyi Hatırlatmalı

25 Aralık 2017 - 17:25

Evet, birileri onlara mutlaka Kore'yi hatırlatmalı. Kaç Mehmetçiğin vatanından binlerce kilometre uzakta hayatlarının baharında can verdiğini, dünyaya karşı rezil rüsva olacakken Türk'ün cengaverliği ve kahramanlığı sayesinde nasıl yırttıklarını' Uzakdoğu'da Güney Kore gibi önemli bir üs kazandırdığını, Vietnam'da düştüğü rezil duruma Kore'de kimlerin sayesinde düşmekten kurtulduklarını, bu gün dünya jandarmalığı yapıyorsa bunda Türk Milleti'nin ve NATO'nun ikinci büyük gücü olan Türk Ordusu'nun payının görmezden gelinemeyeceğini mutlaka ve mutlaka anlatmalı. Ama kim?
            Yaptığı her türlü ikiyüzlülüğe rağmen hâlâ en büyük müttefiki ve stratejik ortağı olarak yanında duran Türkiye'ye karşı hiç de dost ve müttefik gibi davranmayan, bugüne kadar henüz hayatının baharında binlerce Türk gencinin, beşikteki bebelerin ve masum vatandaşlarının katili PKK'ya ve onun Suriye kolu PYD/YPG'ye en büyük desteği veren, Türkiye'ye ve Türk Milleti'ne karşı her türlü kozu acımasızca kullanan ABD'ye artık bazı şeyler hatırlatılmalı.
Trump'a değil, ABD'ye diyorum; çünkü Trump öncesi ABD icraatlarını da çok iyi biliyoruz. PYD/YPG'ye ABD desteği Trump'la birlikte başlamadı. Kuzey Irak'taki Barzanî Kürdistan'ını Trump kurdurmadı. Yıllarca çekiç güç vasıtasıyla Güneydoğudaki PKK militanları Trump tarafından beslenmedi. Evet, Trump çok kötü şeyler yapıyor; açıkça PKK'ya PYD'ye YPG'ye destek veriyor, tırlar dolusu silah ve cephane gönderiyor, yalan üstüne yalan söylüyor, Kudüs'ü başkent ilan ederek İsrail'e resmen arka çıkıyor ve Ortadoğu'yu karıştırmak için elinden geleni yapıyor. Ama Trump bunları alenen yapıyor, saklamıyor, gizlemiyor.
Ya Trump'dan öncekiler; Irak'a barış ve demokrasi götürme vaadiyle ülkeyi kan gölüne çevirerek paramparça edip milyonlarca masum Müslümanı hunharca katledenler, Suriye'yi karıştırıp İŞİD'i sonra DEAŞ'ı, Nusra'yı El- Kaide'yi Müslümanların başına bela edenler, Libya'yı yağmalayanlar, Türkiye'yi kırk yıldır PKK belasıyla uğraştıranlar, onlar değil mi?
            Bekliyoruz, acaba bir yetkilimiz çıkar da; ' Kore'yi hatırlar mısınız? Hani şu bizim sayemizde yüzünüzün akıyla çıktığınız, dünyaya karşı rezil rüsva olmaktan kurtulduğunuz Kore'yi' der mi acaba? diye. Ama bu güne kadar duymadık. Hadi iktidarın aklına gelmedi, ya muhalefet partileri onlar niye dillendirmezler. Yerli, millî kavgası yapmaktan hiç kimsenin aklına gelmiyor demek ki. Türkiye'ye karşı elindeki her kozu kullanan ve Türkiye'nin bütün uyarılarına rağmen aldırış etmeden düşmanca tavrını sürdüren ABD'yi dünyaya karşı mahcup duruma düşürecek ve biraz olsun düşündürecek bazı konuları dile getirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Kore Zaferimizin de bu konuların başında geldiğine inanıyorum.
KORE SAVAŞI,  1950-1953 yıllarında, Kuzey Kore ve Güney Kore arasında meydana gelen iç savaştır. Soğuk savaşın ilk yıllarında meydana gelen bu çatışma, ilk önce ABD ve müttefiklerinin daha sonra da Çin Halk Cumhuriyeti'nin katılmasıyla uluslararası bir boyut kazanmıştır. Savaş öncesinde salgın hastalıklardan beli bükülen Kore, aynı zamanda son yüzyılda adeta bir piyon gibi devletler arasında kullanılmış ve ülkenin ekonomik gelişmesi durma noktasına gelmiştir.
Japonya, 1905 yılında Rus Çarlığını yendikten sonra bölgede stratejik bir konuma sahip olan Kore'yi işgal ederek, Çin'i de etkisi altına almak istemiştir. Ancak II. Dünya savaşından yenik ayrılan Japonya, elindeki topraklardan biri olan Kore'yi ABD ve Sovyet Rusya'ya bırakmak zorunda kalmıştır. 1945 Mayısında Amerika ile Sovyet Rusya arasında imzalanan anlaşma gereğince savaş bittikten sonra Kore'nin; İngiltere, Amerika, Rusya ve Çin'in ortak vesayeti altında korunmasına karar verilmiştir. Fakat Sovyet Rusya 1945 Temmuzundaki Potsdam Konferası'nda uzak doğu savaşlarına katılma kararı alınca, Kore'de 38. enlemin kuzeyinde kalan bölge Sovyetlere verilmiş ve savaşa Kuzey Kore de dahil edilmiştir.
İki devlet Kore'de ayrı yönetimler kurduktan sonra bölgeden askerlerini çekseler de; kuzeyde Sovyet yanlısı bir hükümet ve güneyde ABD yanlısı başka bir hükümet kurulmuş ve iç çatışmalar kaçınılmaz hale gelmiştir. Savaş kararına hemen uymayan Sovyet hükümeti, Amerika'nın Japonya'ya attığı iki atom bombasından sonra Japonya'yı güçsüz görerek savaş ilan etmiş ve Kore'yi, 38. enlemin kuzeyine asker sokarak işgal etmiştir. Birleşmiş Milletler'in bütün girişimlerine rağmen Kore birleştirilemeyince Amerika aldığı bir karar ile Kore'nin güneyinde kendi vesayeti altında başka bir hükümet kurmuştur. Hem Japonya da hem de güney Kore de asker varlığı olan Amerika avantajlı konumda olsa da, Sovyet Rusya, Çin'i kendi kontrolüne aldıktan sonra Amerika'yı önce Kore'den daha sonra ise Japonya'dan atma planları yapmaya başlamıştır.
İşte bu nedenlerden dolayı Moskova hükümeti 25 Haziran 1950 sabahından itibaren Kuzey Kore kuvvetlerine Güney Kore sınırlarını işgal talimatı vermiştir. Kuzey Kore'nin, Güney Kore'ye karşı askeri müdahaleleri ve aralarındaki sınır hattı olan 38.enlemi işgal etmesi üzerine ABD hükümeti harekete geçmiştir. ABD başkanı Truman'a göre bu harekât olası bir Sovyet-Çin anlaşmasının ürünüydü. Olaya temkinli yaklaşan ABD öncelikle Japonya'daki askeri birliklerin komutanı olan 5 yıldızlı general 'Douglas MacArthur'a' Güney Kore'ye askeri yardım yapılması emrini vermiştir. Bu olayın hemen ardından BM Güvenlik Konseyine başvuran ABD, Güney Kore'ye yardım edilmesi gerektiğine ilişkin önergesini sunmuş ve bu önerge Yugoslavya ait olan bir olumsuz oya karşılık dokuz olumlu oyla kabul edilmiştir. Oylamaya Çin Halk Cumhuriyeti'nin katılmamasını protesto eden Sovyet Rusya'nın oylamaya katılmadığı için veto yetkisi de olmamıştır.
Ayrıca güvenlik konseyi Kuzey Kore'nin saldırgan tutumunu kınayarak birliklerini 38. enlemin gerisine çekmesi gerektiğini bildirmiştir.BM birlikleri; Türkiye, ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, Belçika, Filipinler, Kanada, Lüksemburg, Yunanistan, Habeşistan, Güney Afrika Birliği, Hollanda, Kolombiya askerlerinden oluşturulmuştur. Güvenlik konseyinden çıkan karara riayet etmeyen Kuzey Kore, askeri birliklerini geri çekmeyerek Seul'e kadar ilerleyişini sürdürmüştür.
Bunun üzerine; ABD, Kuzey Kore'nin bu tutumuna karşılık deniz birliklerinden olan 8. filoyu Tayvan adalarına göndererek; olası bir Güney Kore yenilgisinde adanın güvenliğini sağlamak için önlem almıştır. Aynı gün Güvenlik Konseyinden Güney Kore'nin korunmasına ilişkin karar tasarısı oylanmış ve büyük çoğunlukla kabul edilmiştir. Güvenlik Konseyinden alınan kararla birlikte BM, Güney Kore'ye askeri birlikler sevk etmiş ve Kuzey Kore yenilerek 38. enlemin gerisine çekilmeye başlamıştır. Fakat Kuzey Kore'yi işgal ederek iki yönetimi birleştirme kararı alan birlikler, Kuzey bölgesini Çin sınırına kadar işgal etmişlerdir. Çin hükümeti milliyetçi devlet düşüncesiyle Tayvan adalarını almak istiyordu. Fakat olası bir Amerika-Kore müttefiki hükümet ile bu durum olası değildi.
Bu nedenle, BM güçlerinin 38. enlemi geçmeleriyle Kuzey Kore'nin saflarında savaşa dahil olan Çin Halk Cumhuriyeti aktif olarak Kuzey Kore'yi desteklemeye başlamıştır. 24 Ekim 1950 yılında son hücum ile Kuzey Kore'nin işgal edileceğini bildiren ABD Amirali Douglas MacArthur'un hesaba katmadığı bir gelişme yaşamıştır. Çin Halk Cumhuriyeti'nden yüzbinlerce gönüllü Yalu nehrini geçerek Kore'ye girmiş ve ABD/BM güçlerinin mevzilerine sızarak bu birliklere ağır kayıplar verdirmişlerdir. Garip olan bir şey bu gönüllülerden oluşan Çin Halk Ordusu milislerinin BM'nin ilerleyişi durdurarak geri çekilmeye zorlamalarıdır. Ocak 1951 yılında ABD başkanı Truman, meclisten özel yetki isteyerek 'Kore Savaşı' için 50 milyar dolar savaş bütçesi çıkarmış ve Kore askeri birliklerine, hem mühimmat hem de asker mevcudu olarak %50 oranında takviye yapılmıştır.
Çin Halk Ordusu birlikleri BM güçlerini güneye doğru püskürterek güney bölgesini işgal etmeye başlamışlardır. Ancak BM güçlerinin karşı taarruzu sonucu savaş cephesi 38. enlem boyunca sabitlenmiştir. Bu arada General Douglas MacArthur, başkanın emrini dinlemeyerek Çin sınırına kadar ilerlemek isteyince; derhal görevden el çektirilerek emekliye sevk edilmiştir. Ayrıca generalin görevinden alınmasına neden olan asıl olay; BM güçleri Çin sınırı boyunca yaptığı saldırılar sonuçsuz kalınca, generalin Mançurya'ya atom bombası atılmasını bir öneri olarak sunması görevinden uzaklaştırılmasıyla sonuçlanmıştır. Bu olaydan sonra savaş alanında birlikler birbirine üstünlük sağlayamayınca mecburen taraflar barış görüşmeleri yapmaya başlamışlardır. Bununla birlikte; Amerika, Sovyet Rusya ve Çin hükümetleri savaşı Kore sınırları dışına taşırmamaya özen göstermişlerdir. Çünkü olası bir yanlış harekat genel bir savaşa yol açabilirdi. 1951 yılının Nisan ayında başlayan görüşmeler ancak 1953 yılının Temmuz ayında sonuç vermiş ve Panmunjom antlaşması imzalanmıştır. Kore savaşı antlaşmayla sonuçlandığında Kuzey Kore, Çin ile Batı bloğu arasında tampon bölge niteliği kazanmıştır. Kore savaşı sonuçlandığında savaşın bilançosu çok ağır olmuştur.
Savaşta 3 milyon insan hayatını kaybetmiştir. Savaş boyunca 56.000 ABD askeri, 600.000 Koreli asker, 500.000 Çin askeri ve 1,5 milyon komünist öldürülmüştür. Bu savaş Amerika'nın atom gücüne fazla güvenmemesi gerektiğini öğretmiştir. Kuzey Kore, Çin ve Sovyetlerin ittifakına boyun eğen ABD, Avrupa'daki diğer devletlerle birlikte bir karar alarak yakın muharebe ve nitelikli askeri birlikler oluşturmaya başlamıştır. Kore savaşına BM üyesi olan bütün devletlerden asker katıldığı için Türkiye'den de katılım olmuştur.  
'Tuğgeneral Tahsin Yazıcı' komutasındaki 259 subay, 18 askeri memur, 4 sivil memur, 395 astsubay, 4414 erbaş ve er olmak üzere 5.090 kişilik 241. Türk Alayı, 17 Eylül 1950 de Hatay'ın İskenderun limanından hareket ederek Kore'deki BM birliklerine katılmışlardır. Katıldığı savaşlarda büyük başarılar elde eden Türk Alayı 721 şehit vermiş ve 2000 askerimiz de yaralanmıştır. Türk askerleri, Kore savaşında gösterdikleri üstün başarılarla kahraman bir neslin evladı olduklarını Dünya'ya tekrar kanıtlamışlardır. Kore savaşını sona erdiren antlaşma tarafların birbirlerine üstünlük sağlayamayacaklarını anladıkları zaman görüşülmeye başlanmış ve müzakereler iki yıl sürmüştür.
Taraflar müzakere sürecinde çarpışmaya devam etmişlerdir. Sovyet lideri Stalin'in 1953 Mart'ında ölümüyle, iktidar kavgaları ülkeyi yıpranmış ve nihayet Sovyet Rusya anlaşmayı kabul etmeye razı olmuştur. İmzalanan Panmunjom antlaşmasıyla, Kuzey ve Güney Kore arasındaki 38. enlem tekrar sınır kabul edilmiştir. Sınırlarda ve şartlarda çok değişiklik olmasa dahi Sovyet Rusya, Amerika'yı Kore'den atamayacağını anlamıştır.(1)  
KAYNAKLAR: (1) http://www.tarihiolaylar.com/tarihi-olaylar/kore-savasi-77
                          (2)http://haber.sol.org.tr/kultur-sanat/215702

Bu yazı 1138 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum