Yaşar ATLI

Yaşar ATLI


Çayyaş

16 Mart 2017 - 15:05

Geçenlerde bir esnaf dostumu ziyaret ettim, hoş beşten sonra adet olduğu üzre ne içersiniz hocam, diye sordu. Ben de her zaman olduğu gibi çay istedim. Çaylarımız geldi, içtik, derken bir kişi daha içeri geldi. Ona da ne içeceğini sordu o da çay dedi. Onunla beraber bize de çay istedi. Birden aklıma geldi, sordum. Sen burada esnafsın günde onlarca kişi işyerine geliyor, hepsiyle çay içiyor musun dedim. – 'Hocam gelen müşterilere çay söylesek de kendimiz içmesek ayıp olur, onun için gelen müşteriyle beraber kendimize de çay istiyoruz. Hatta geçen gün hesap ettim akşama kadar kırk bardak çay içmişim. Bazen öyle oluyor ki çay içmesem başım dönüyor.'
İçinizden kırk bardağın lafı mı olur hocam ben daha fazla içiyorum; diyenlerin olduğuna adım gibi eminim. Tabi mevzuumuz kimin çok çay içtiğine dair bir iddiaya girmek değil elbette. Fakat çayın bizim milli içeceğimiz haline geldiğine dair hasbihal etmek. Çayı çok seviyoruz, öyle ki kahvaltıda, yemeklerden sonra, dostlarla otururken, düğünde, bayramda cenazede, havada, karada, denizde, her hal ve şerait altında o çay masamıza gelecek. Ve dahi sıcak, taze, tavşankanı renginde, ince belli cam bardakta olacak.
Tek şekerse tek, çift şekerse çift şeker atılacak. Kimisi de sağlığını düşünerek azıcık ta şekersiz çay içmenin kendine bir ayrıcalık kattığını düşünerek çayına şeker atmadan içecek. Eğer bardak sıcaksa başparmağı ve işaret parmağı hafiften de orta parmağıyla bardağın üst tarafından tutup bir dirsek hareketiyle temkinli bir şekilde bardağı dudağına götürürken fürrrrt hhhh diye bir sesle çayın ilk yudumu alacak ve zevkten dört köşe olacak. Artık vuslat-ı azim gerçekleşmiş Leyla Mecnun'a kavuşmuştur. Artık o bardağın dibinin nasıl geldiğinin bir önemi yoktur.
Çay dediğin demini almış tavşankanı renginde olacak, abdest suyu gibi ılık olmayacak, o kadar sıcak olacak ki içtiğini gören ‘ağzın astarlı mı' diyecek. Çay dediğin tüm erkân-u adabına riayet edilerek hazırlanacak.
Çay Çinlidir fakat Türkiye'de ikamet etmektedir. O kadar ikamet etmiş o kadar benimsenmiştir ki Türkiye çayın vatan-ı aslisi haline gelmiştir.
Çayın tarihi o kadar eski o kadar eskidir ki neredeyse Hz. Âdem'den beri vardır diyesim geliyor. Diyebilirsiniz ki hocam alakaya çay demlemişsiniz, diyebilirsiniz elbette en-nihayetinde şuracıkta bir çay muhabbeti yapıyoruz geyik muhabbeti değil.
Çay muhabbeti olur da şiir olmaz mı?
Darendeli Seyyid Osman Hulusi Efendi çayın kaynadığı semaver hakkında ne de hoş söylemiş.
Vızıla ey dil-i pür zar-ı semaver vızıla
Sızıla ey gül-i gül-zar-ı semaver sızıla
Biz meyine hazır olan yâr-ı vefa-karane
Derdini zahir idüp cızıla semaver cızıla.
Daha önce görev yaptığım yerde bir Hacı amca vardı, şöyle bir ilahi okurdu;
Semaveri kurdum düze
Gelin kardaşlar bize
Hak yetişsin imdadımıza
Yan semaver dön semaver
Limon, şeker, çay semaver.
Çayla ilgili bir tekerleme ise çayın kaç bardağının ne manaya geldiğini çok güzel beyan etmiştir.
Yemekten sonra bir çay
Çay nedir, say nedir
Biri demdir ikisi gamdır
Üçü kaide, dördü faidedir
Çıktı mı beşe sür on beşe
Ondan sonra verir neşe
Kırmam seni doldur neyse
Bu da bize düşen hisse.
Muhterem çaysever dostlar! Bid'atlerin çoğaldığı şu zamanda çay ile ilgili bid'atler dahi çoğalmıştır. Buzlu çay, poşet çay, sütlü çay, aromalı çay gibi nice çay türü piyasada mevcut olup hiçbirisinin hakiki çayın yerini tutamayacağını bütün çaysever, çayyaş dostlarımıza bildirmeyi bir çay borcu biliriz.
Son yudum. Sonra çay bize bir gerçeği daha öğretti; bekleyen her şey soğur, acır ve bayatlar.

Bu yazı 1576 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum