Reklam
Reklam
Hüseyin TUNÇAY

Hüseyin TUNÇAY

htuncay45@gmail.com

Doğu Türkistan Yüreğimizde Sızıdır

22 Haziran 2019 - 16:38

'Dedim zincir var, dedi boynumda,
Dedim ölüm var, dedi yolumda,
Dedim ya bilezik? Dedi kolumda,
Dedim korkar mısın? O dedi yok yok.
Dedim niçin korkmazsın? Dedi Tanrım var,
Dedim ya başka? Dedi halkım var,
Dedim daha yok mu? Dedi ruhum var,'
Sözleri Doğu Türkistanlı şair Abdukerim Ötkür'e ait 'Karşılaşınca'yı, Abdurrehim Heyit'ten her dinleyişimde yüreğimin bir tarafı sızlar' Sızlayan yüreği hep sevdim ben. 'Sızı', dertlenmedir. Derdin böylesi, yücedir.
Heyit;
'Dedim zincir var, dedi boynumda, / Dedi ölüm var, dedi yolumda,' diye seslendikçe; bayram sofrasında lokmalar boğazıma düğümlendi, tekbirlerimin yükü hüzün oldu. Belki sızım hafifler diye; gökyüzüne her bakışımda, Tanrı'ya her yakarışımda, uçsuz bucaksız semayı ay yıldızlı gök bayrak yaptım. Özgürce, başına buyruk dalgalansınlar diye yanına da al bayrağımı koydum... Onun yanına diğer Türk illerinin bayraklarını'
Sadece ruhumla değil bedenimle de gitmek, Türklerin ili/yurdu Doğu Türkistan'ın acılarını paylaşmak ve toplama kamplarındaki aydınların, yazar ve çizerlerin, sanatçıların, ozanların, gençlerin, kızlarımızın ve kadınlarımızın demir parmaklıklarını kırmak geldi içimden.
Yine yüreğim sızladı'
1877 yılında Yakup Han'ın ölümüyle başlayan sancılı, sıkıntılı bir süreç, bağımsızlık ve ardından Çin tarafından işgal edilen, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Rusya, Pakistan ve Hindistan ile komşu 1.828.418 km²'lik'Ata' yurdumuz Doğu Türkistan' İlk Türk sözlüğünün yazarı Kâşgarlı Mahmud'un, Türklerin siyaset bilgisi kitabı Kutadgu Bilig‘i yazan Yusuf Has Hâcib'in, Satuk Buğra Han, Ali Han Töre, Hakimbek Hoca, Osman Batur Han, İsa Yusuf Alptekin, Mehmet Emin Buğra, Hacı Emin Taşdan ve nice Türk ulusunun, aksakallılarının mayalandığı toprak.
Kuzeyde Altay, güneyde Himalâya, Karakurum, Karanlık Dağları ile çevrili. Tanrı Dağları'nın ortadan ikiye ayırdığı yurda, 329'u aşkın nehir (derya) ile 100'ü aşkın göl bereket veriyor.
Oğuz Kağan Destanı'nın temeli 'Şu' ve 'Alp Er Tunga'daki Türk hanlarının yaşadığı Balasagun ve Ordukent (Kaşgar)  şehirleri ile yeni destanlar yazarak, demir dağları eritip uğradıkları kahrolası zulme son verecek kahramanlarımız da buradadır.
35 milyon Türk'ün yaşadığı topraklar, Çin petrol rezervinin %25'i, kömürün %40'ı, doğal gazın %34'üne sahiptir. Uranyum, bakır ve diğer bazı madenler yönünden de zengin olan coğrafya, önemli tarım havzalarına sahip ve hayvan yetiştiriciliği bakımından da çok cazip.
Çin'in baskı ve yıldırma politikaları sonucunda; 1937-1938, 1949 ve 1961-1963 yıllarında göç etmek mecburiyetinde bırakılan Türkler; Hindistan, Pakistan, Afganistan, Kırgızistan, ABD, Kanada, Mısır, Norveç, Rusya, S.Arabistan ve Türkiye'deyaşamaktadır. Ülkemize gelen soydaşlarımız; 1952 yılında alınan Bakanlar Kurulu Kararı ile İstanbul Zeytinburnu'na Manisa'nın Salihli ilçesine, Kayseri ve Niğde illerimize yerleştirilmişlerdir.
Doğu Türkistan'ın sahip olduğu yer altı kaynakları ( Çin'de çıkarılan 148 çeşit madenin 118'i buradan çıkarılmaktadır), komşu olduğu ülkeler (özellikle Türk Cumhuriyetleri), tarihi İpek Yolu'nun buradan geçmesi ve gelecek için stratejik öneme sahip olması, Çin'in batıya ve Orta Asya'ya ancak buradan uzanabilmesi, Rusya'nın bu toprakları Hindistan'a açılan kapı olarak görmesi, verimli tarım havzası ve Çin'in artan nüfusuna yeni toprak arayışları gibi emellerle  özellikle son yıllarda Doğu Türkistan'daki zulüm, işgal, insan hakları ihlalleri, asimilasyon, sürgün, din ve ibadet hürriyetlerinin engellenmesini arttırmış, dayanılmaz boyutlara ulaştırmıştır.
Çin, önümüzdeki 10-15 yıllık sürede Doğu Türkistan'daki hakimiyeti ne pahasına olursa olsun sağlamak istemekte, bu amaca ulaşmak için de insan haysiyetiyle bağdaşmayan yol ve yöntemlere başvurmaktadır.


  • Doğu Türkistan'da yaşayan Türkler bu sınırların dışına çıkarılarak Çinli nüfus yerleştirilmekte, Türkler azınlık haline düşürülmektedir.

  • Başkent Urumçi'de daha önce %2,5 olan Çinli nüfus şimdilerde %80-90 seviyesine çıkmıştır.

  • Yurt dışında eğitim gören Türk öğrenciler 2017 yılından itibaren geri çağrılmakta, gelmeyenlerin ailelerine baskı ve ceza uygulanmaktadır.

  • Türklerin, İslâm dininin gereklerini ve ibadetlerini yerine getirmeleri zorlaştırılmakta ve bir kısmı yasaklanmaktadır.

  • Keyfi tutuklamalar yapılmakta, telefon görüşmeleri dinlenmekte, seyahat özgürlüğü kısıtlanmaktadır.

  • Kültür ve medeniyetin kalıcı işaretleri olan, mezarlıklar, camiler ve eski yapılar çeşitli bahanelerle yıkılıp yok edilmektedir.

  • Toplum içinde sevilen, sayılan, saygı duyulan, halka tesir edebilecek fikir ve düşünce adamları, sanatçılar ve aydınlar küçük bahanelerle tutuklanmakta, toplama kamplarına  ya da hapishaneye gönderilmektedir. Son olarak, 70 yaşındaki dünyaca ünlü yazar Nurmuhammed Tohti, iki ayı aşkın süredir tutulduğu toplama kampında gördüğü kötü muamele ve şiddete dayanamayarak ölmüş, naaşı ailesine ayaklarındaki kelepçelerle birlikte teslim edilmiştir.

  • Sadece Kaşgar'da 19 cezaevi, 15 toplama kampı olduğu bildirilmekte, bu kamplara bağımsız gözlemcilerin girmesine izin verilmemektedir.

  • Ebeveynleri cezaevlerine atılan ailelerin çocukları, bir Çinli gibi yetiştirilmekte, Çinli ailelere verilmekte, genç kızlar ise zorla Çinlilerle evlendirilmektedir.

  • Kamplarda kalanlara 'Sır Saklama Belgeleri' imzalatılmakta, Türk ailelerin evlerindeki eşyaların çeteleleri tutulmakta, aile bireyleri birbirlerinin aleyhinde muhbirlik yapmaya zorlanmaktadır.

  • 2018'de hapis ya da toplama kamplarına atılan 150 Türk sanatçı, edebiyatçı ve akademisyenden haber alınamıyor.

  • 'Merhaba, ben Suphinur Ömer Can.


Doğu Türkistanlıyım. 4-5 yıl önce Türkiye'ye geldim. Kastamonu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü öğrencisiyim. Tarihçi olduğu için hapse atılmış bir babanın ve 9 senedir annesine kavuşamamış bir annenin kızıyım. Dört senedir kız kardeşini görmemiş bir ablayım'' (6)
'
Japonya; 5 Temmuz 2009 Doğu Türkistan olaylarından dolayı Çin'i protesto etmek için başkenti Tokyo'da bayrakları yarıya indirmiş, Çin savaş gemilerine yaklaşan Japonlar gemileri de Doğu Türkistan'ın 'Gök' bayrağını çekmişti.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau Çin'in Uygur Türklerini toplama kamplarında zorla tutmasına tepki göstererek, Türklerin serbest bırakılmasını istedi. (5.6.2019)
Neler yapabiliriz? Tepkilerimiz en azında Japonya ve Kanada kadar olabilmeli.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak tutarlı bir Doğu Türkistan ve Çin politikamız olmalıdır. (Mesut Yılmaz Hükümeti 36 sayılı gizli genelgeyle Doğu Türkistan konulu toplantı, yürüyüş, panellere izin vermemiş, bayrağının asılmasını yasaklamıştı.) Türkiye olarak her zeminde  Doğu Türkistan'da uygulanan baskıları dünya gündemine getirmeli, BM zeminine taşımalı, suskun İslam ülkelerini de harekete geçirmeliyiz.
Birey olarak; Çin'in uyguladığı baskıları, insanlık dışı uygulamaları gündemde tutmalı, gelişmeleri, yazı, resim ve videoları paylaşarak daha geniş kitlelere ulaştırmalıyız. Ekonomik hassasiyetlerimizi de hayata geçirmeliyiz.
'Biz Türk'üz ve Doğu Türkistan'dakiler bizim kardeşlerimizdir.' Gözümüzden de gönlümüzden de ırak değilsiniz.
        KAYNAKLAR:

  1. Ömer Kul, 100 Soruda Doğu Türkistan, Rumuz Yayınevi 2017

  2. Ahmet Bican Ercilasun, Tarihten Bugüne Uygurlar, www.yenicaggazetesi.com.tr/tarihten-bugune-uygurlar-50813yy.htm

  3. Doğu Türkistan Gençlik ve Kültür Derneği

  4. Doğu Türkistan Vakfı

  5. Uygur Akademisi, https://akademiye.org/tr/


http://www.gokbayrak.com/haberler/'cin-bizim-ateist-olarak-egitilmemizi-istiyordu'-6459

Bu yazı 4292 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum