Haftanın Yazısı

Haftanın Yazısı

gordesgazetesi@gmail.com

Hikmet İptal Edilince!!

10 Eylül 2016 - 18:04

Ülke olarak, 15 Temmuz'da ağır bir tehlike atlattık. Vakıanın siyasi ve hukuki boyuttaki mücadelesini, devlet sürdürüyor. Ancak meselenin, bir de sosyal ve kültürel tarafı var. Oradaki tehlike ise devam ediyor.
            Yıllarca meselenin bu yönüne dikkat çeken yazılar yazdım, mücadelede bulundum. 15 Temmuz sonrasında da, aynı şekilde yazılarıma devam ettim.
            Halk arasında güzel bir söz vardır: 'Aş taşınca kepçeye paha biçilmezmiş.'
            Şimdi herkes uzun yılların ihmalini, günahkârlığını, akılsızlığını dile getiriyor. Mehdi inancını, kâinat imamlığını, aracılığı sorguluyoruz. Fakat bunların hiç birisi, samimi gayretler değil.
            Ülkemiz olağanüstü bir durumla karşılaşınca; zamanın ruhuna uygun bir şeyler söyleyelim kaygısından öteye gidemeyen söylemler bunlar.
            Hayret ediyoruz. Bu kadar okumuş, diploma sahibi, kariyer yapmış insanlar; nasıl olurda böyle hayali ve fantastik yani mistik bir hareketin peşine düşebilir. Aklını, mantığını, parasını bir kişiye teslim edebilir?
            Okumazsanız, fikretmezseniz, tezekkürde bulunmazsanız, aklınızı işletmezseniz bu tuzağa düşersiniz. Çünkü bu işin diplomayla, kariyerle hiç bir ilgisi yoktur.
            Peki, o zaman nedir bunun sebebi diyeceksiniz.
            Müslümanlar hikmeti iptal ettiği için, bugünkü acıları yaşıyor. Konuyu biraz açmak istiyorum.
            Bizim ülkemizde din eğitimi dendiğinde, ne anlıyoruz. Hepimizin bildiğini ve yaptığını söyleyeyim. Çocuklarımıza Kur'an okumasını ve sureleri öğretiyoruz. Evet hepsi bu kadar. Asırların geleneği bu. Dolayısıyla gayet basit ve kısa yoldan bir eğitimdir bu. Artık her birimiz için sonrası yoktur.
            Sonra hayata atılıyoruz. Karşımıza bazen vaizler çıkıyor, bazen şeyhler, bazen siyasetçiler. Din adına bize, neler anlatıyorlar neler. Biz hiç okumadığımız, araştırmadığımız için devamlı onları dinliyoruz.
            Kur'anı okumasını öğrenmişiz amma içinde ne yazıyor haberdar değiliz. Sureleri ezberlemişiz amma Kur'andaki ‘Salat'ın hakikatinden bilgilenmemişiz.
            Neticede; bize kim ne anlatıyorsa, kabul edip alıyoruz. Doğru mu yanlış mı? Böyle bir sorgulamadan yoksunuz.
            Aslında bu durum, Müslümanların en az 8 asırlık hicranının acıklı sonucudur.
            Allah, hüküm ve hikmet sahibi olduğunu söylüyor kitabında. Bunu pek çok ayette görüyoruz. Bununla beraber, Kur'an'ın hüküm ve hikmetle dolu olduğunu ısrarla belirtiyor. Mesela Hud suresinin ilk ayetlerinde, şöyle buyruluyor:
            'Elif, Lam, Ra/  (Bu) ayetleri sağlamlaştırılmış bir kitaptır. Sonra Allah tarafından iyice(detaylı olarak) açıklanmıştır. Hüküm ve Hikmet sahibi, her şeyden haberdar olanın katından indirilmiştir.
            Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz. Şüphesiz, ben O'ndan size bir uyarıcı ve bir müjdeleyiciyim.' (Hud, 1ve2)
            Eğer din eğitimi konusunda bir yetki makamında olsaydım, HUD suresinin bu ilk ayetlerini eğitimin başköşesine oturturdum.
            Neden mi?
            Allah'ın ayetlerden murat ettiği; hüküm ve hikmettir. Hiç birinde zerre miktar bağlantısızlık göremezsiniz. Hükümleri gayet açık ve nettir. Hikmet ise onun bilgisidir. Yarattığı her şeyde, Onun bilgisi mevcuttur. Dolayısıyla yaratılan bütün varlıklar, bir bilgiye göre var edilmiştir.
            Yani her şeyde bir ölçü vardır. Her şey bir ölçüye göredir. Dolayısıyla hikmet; bizim bilim dediğimiz canlı ve cansız bütün yaratılmışlardaki ölçüdür. İşte Rabbimiz, bizden bu bilgilerin öğrenilmesini istiyor.
            Bu yüzden de kitabında; ısrarla akletmez misiniz, düşünmez misiniz, araştırmaz mısınız, tefekkür etmez misiniz, tezekkür etmez misiniz diye bizi hikmete teşvik ediyor.
            İnsan hikmete yalnızca kitap ile ulaşabilir mi? Bunun cevabını yine Kur'anda buluyoruz:
            ' Ayetlerimizin hakikatini zamanla onlara, ufuklarda (dış dünyada, evrende, uzayda) ve kendi içlerinde (tıp dünyasında) göstereceğiz. Taa ki onlara iyice belli olsun, kesinlikle onun (Kur'anın) hak/gerçek olduğu.
            Rabbin yeterli değil mi/yetmez mi? Gerçekten O'nun her şeye şahit olması.' (Fussilet,53)
            Şimdi bu iki ayeti birlikte anlamaya çalışalım.
            Allah hikmeti yani bilgisini bize ayet olarak bildiriyor. Yerler, gökler, hayatın akışı O'nun birer ayetidir. İnsan bedeniyle ve ruhuyla onun birer ayetidir. Ve bu ayetlerin hepsinde, Allah'ın bir ölçüsü vardır. Yani bilgisi, yani hikmeti.
            O; bu ayetlerin bilinmesini, okunmasını istiyor. Bir kitaplarda indirdiği ayetler var, birde dış çevremizde ve kendi içimizde yarattığı ayetler var. Kitapdakilere ‘indi ayetler', yarattıklarına ise ‘kevni' ayetler' diyoruz.
            Kevni ayetleri okuduğumuz sürece, Allah'ın indirdiği yani kitaptaki ayetlerin Allah'ın ayetleri, Kur'anın Allah kelamı olduğunu hakkıyla anlayabileceğimizi söylüyor.
            Hud suresine biraz daha dikkat kesilelim. Allah bizi yönlendiriyor. Ayetlerini kendisinin açıklayacağını söylüyor. Nitekim Rabbimizin bize gösterdiği yoldan yürüdüğümüzde, ayetlerini diğer ayetlerle açıkladığını görüyoruz.
            Bu muhteşem bir öğretidir, harika bir yöntemdir.
            Peki, Rabbimiz niye böyle yol gösteriyor bize. Hud suresindeki ayete bakınız lütfen: 'Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz' diye.
            Onun için Allah'ın ayetleri tefsirle, mealle,vaazla öğrenilmez. Bilgiyle, hikmetle, kainattaki ve insandaki konulmuş ölçüleri bilmekle anlayabiliriz ayetleri..
            Miladi 11. ve 12. asırdan sonra Müslümanlar hikmeti iptal ederek, içlerine kapandılar. Allah'ın gösterdiği yola muhalefet ettiler. Hikmet kaybolunca geriye sadece hüküm kaldı.
            Hâlbuki Kur'an, ısrarla hüküm ve hikmet bütünlüğüne vurgu yapıyordu.
            8 asırlık hikmetsiz Müslümanlığın geldiği bugünkü noktaya, o zaman niye hayret ediyoruz. Mezhepler, tarikatlar, meşrepler, cemaatler, sufilikler, dervişlikler ve daha nicesi hikmetsiz Müslümanlığın eseridir.
            Yaklaşık 8 asırlık kalın bir duvardan bahsediyorum. Sert, katı, acımasız ve insafsız. Müslümanların hem dünyasını, hem ahretini mahvediyor. Hüzünle ifade edeyim, Müslümanlar bunun hala farkında değil.
            Benim ülkemde yaşananlar, diğer Müslüman ülkelerin yaşadığından farklı değil.
            Aziz Sancar hoca Nobel kazandığı gün, çok heyecanlanmıştım. Onun buluşuydu heyecanımı arttıran. Kısa sürede bir program hazırladım, Gördes'te sunum yaptım. 'Allah'ın Ayetlerini Kimler Okuyor' başlıklı bu sunumun, makalesini de neşrettim.
            Hocanın buluşuyla Muminun suresinin 67. ayetini okumuştum. Müthiş bir şeydi. Çok az sayıda ilgilenen oldu. Diyanet camiasından bile bir tek kimse aramadı. Hâlbuki Rabbimizin emrettiği bir yolu takip etmiştim.
            Allah'ın indirdiği ayetle, yarattığı ayet birbirini açıklıyordu. Yani Allah, ayetlerini işte böyle açıklıyordu. Hikmete sarılınca ve isteyince, Allah yol gösteriyordu. Niye mi? 'Bu kitabı anlama yolunda, başkalarına kul olmayalım' diye.
            Şükür ki başkalarına hiç kul olmadık. Allah'ın gösterdiği yoldan yürüyerek, ‘bize gel' diyenlere inat, 'kendimize geldik.'
            Cemaatlerin peşinde koşanlara, 'Kur'anın etrafından cemaat olun' diye hep anlattık.
            Sevgili okurlarım, bunları niye yazıyorum biliyor musunuz? Size anlatmak istediğim bir konunun, ön sözü kabul edin bu yazıyı. Önümüzdeki hafta hepinizi hayrete düşürecek, iman, inanç ölçülerinizi yerinden oynatacak bir bilgiyi paylaşacağım sizlerle.
            Kaç asırdır Hıristiyan dünyasına hâkim olan teslis inancının, nasıl yerle bir olduğunu göreceksiniz.
            Meryem hadisesinin hikmeti öğrenildi dostlarım.
            Kur'andaki Enbiya 91 ve Tahrim 12'deki ayetler (indi ayetler), yaratılan ayetlerle(tıp) okundu.
            Son 10 yıldır takip ettiğim çalışmaların sonucunda, geçtiğimiz günlerde bir bilim insanı tarafından harika bir makale yayınlandı.
            Şunu söyleyebilirim sizlere; makaleyi okuduğum günden itibaren sarhoş gibiyim.
            Haftaya buluşmak ümidiyle sağlıcakla kalın'
Ahmet İNCE
 

Bu yazı 3633 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum