Reklam
Reklam
Yaşar ATLI

Yaşar ATLI


Koca Ragıp Paşa

28 Eylül 2020 - 13:40

1763 yılında vefat eden Koca Ragıp Paşa, Osmanlı devlet adamı, diplomat, şair, kütüphaneci ve çevirmendir. III. Osman ve III. Mustafa saltanatında 1757-1763 tarihleri arasında altı yıl sadrazamlık yapmış bir devlet adamıdır.
Görevlerinde gösterdiği başarılarla dikkat çeken Mehmet Ragıp, 1739'da Rusya ile imzalanan Belgrat Antlaşması'nda Osmanlı Devleti lehine maddelerin yer almasında etkili oldu. Bunun ardından Reisülküttaplığa getirildi. 1943'te vezir olarak Mısır Valiliğine atandı. Halep, Rakka valiliği görevlerini üstlendikten sonra 1757'de Sultan III. Osman'ın sadrazamı olarak sadarete geldi. Sultan III. Mustafa zamanında da bu görevini sürdürdü. 1761'de bizzat kontrol ettiği bütçe gelirleri, yıllardan beri ilk defa giderlerin üzerine çıktı. Bunun üzerine iltifata mazhar oldu ve Sultan III. Mustafa'nın kız kardeşi Saliha Sultan'la evlendirildi. Yedi Yıl Savaşları'na Osmanlı Devleti'nin girmesine engel oldu, dostluk ve ticaret antlaşmalarında yer almakla yetindi.
Ragıp Paşa sadareti döneminde askeri ve mali alanlarda, eğitim ve ticaret alanlarında ıslah çalışmaları yaptı. İstanbul'un imarına önem verdi. Macar mühendisi Reben'e şehrin birçok yerine ait haritalar çizdirdi. Büyük ticaret hanları ve erzak depoları yaptırdı.
Küçük yaşlardan itibaren topladığı kitaplarla Laleli'de bir kütüphane yaptırdı (Ragıp Paşa Kütüphanesi). Yanına da bir çeşme ve sıbyan mektebi inşa ettirdi. Kendisi de bu kütüphanenin bahçesinde toprağa verilmiştir.
Râgıb Paşa, siyasetçe ‘vezîr-i hakîm' namını almış olduğu gibi, edebiyatça dahi ‘şair-i hakîm' unvanını kazanmıştır. Eski sadrazamlar içinde kendine mahsus bir mevki tutmuş olan Paşa, ediplerimiz ve şairlerimiz arasında da bir yüce makama erişmiştir. Birçok beyti atasözü sırasına geçmiştir. Meselâ, halis hikmet olduğu halk ve ileri gelenler tarafından kabul edilen: 'Şecâ'at arz ederken merd-i Kıpti sirkatin söyler' mısraını sırası geldikçe herkes kullanır. Bir de 'ne ararsan bulunur derde devadan gayrı.'
Nüktedanlığı
Osmanlı sadrazamlarının en nüktedanlarından biri olan Koca Ragıp Paşa sadrazamlığı sırasında ulemadan bir zatı Kıbrıs'a kadı olarak atamış. Atadığı kadı hem teşekkür etmek hem de Kıbrıs'tan bir isteği bulunup bulunmadığını sormak için Koca Ragıp Paşa'yı ziyaret etmiş.
Ragıp Paşa, Kadı'nın bu hareketinden memnun olmuş, dönüşünde mümkün olursa bir Kıbrıs eşeği getirmesini rica etmiş. Kadı efendi ‘baş üstüne' deyip ayrılmış. Üç yıl Kıbrıs'ta kadılık yaptıktan sonra İstanbul'a tekrar dönmüş. Dönünce Paşa'yı yine ziyaret etmiş. Hoşbeşten sonra Paşa, Kadı'ya
— sizden bir ricada bulunmuştum, bana bir Kıbrıs eşeği getirecektiniz?
Kadı da
-efendim vallahi unutmuşum sizi görünce hatırladım.
Koca Ragıp yapıştırmış cevabı: -Mühim değil mühim değil, siz geldiniz ya!
Ragıp Paşa ve Haşmet
Koca Ragıp Paşa bir temmuz günü öğle vakti, Üsküdar iskelesine çıkmış. Biraz gezinmek istemiş; ancak hararetinden aşırı derece susamış. Bir gölgeye oturup, oynamakta olan çocuklara seslenmiş:
-Çocuklar, kimin evi yakında ise bana bir bardak su getirsin!
Çocuklar arasında Haşmet de varmış.
-Ben getiririm demiş ve gidip toprak bir kâse içinde buzlu turşu suyu getirmiş. Ragıp Paşa bu hale pek memnun olmuş ve turşu suyunu kana kana içmiş. Sonra çocuğa teşekkür etmek için demiş ki:
-Yavrum, ben su istemiştim, sen turşu suyu getirdin. Çok düşüncelisin, teşekkür ederim.
-Hiç gerek yok amca! Annem, turşu küpüne fare düştüğünden bu yana gelene geçene soğuk turşu suyu ikram ediyor.
Ragıp Paşa, fena halde öfkelenir ve oturduğu yerden fırlayıp elindeki turşu çanağını yere çarpar.
O zaman Haşmet dayanamaz:
-Eyvah, köpeğin yal çanağını kırdınız şimdi annem benden hesap sorar.
Ragıp Paşa, birden duraklar ve çocuğun zeki olduğunu, bunları muziplik olsun diye yaptığını anlar. Sonra, Haşmet'i yanına evlatlık alır. Onu okutur, yetiştirir.
Ragıp Paşa büyük bir devlet adamı olduğu için veya büyük bir nüktedan olduğu için 'Koca' sıfatını almış olabilir, bilmiyorum. Hiçbir şey olmasa bile aşağıdaki şiir Ragıp Paşa'ya 'Koca' sıfatını vermeye fazlasıyla yeter diye düşünüyorum.
Hârâbatı görenler her biri bir haletin söyler
Safasın nakleder rindân u zahid sıkletin söyler.
Ser-agaz eyledikçe bahse bülbül revnak-ı gülden
Bezmde kulkul-i mîna mülin keyfiyyetin söyler.
Tecellî nedesin ehli şikem idrâke kabil mi.
Behişt andıkça zahid ekl ü şürbün lezzetin söyler.
Ne zabtı hâkimi şer'i ne hükm-i zabiti aklı
Cünûn iklimini seyr eyleyenler rahatın söyler.
Miyân-ı güft ü gûda bed-meniş iham eder kubhun
Şecaat arzederken merd-i kıbtî sirkatin söyler.
Muvafıktır yine elbet mizaca şîve-i hikmet
Tabîbin olsa da kizb-i marizin sıhhatin söyler.
Perişan hatırımda nükte-i serbeste-veş kaldı.
Ne kimse hikmetin anlar ne Ragıp illetin söyler.

Bu yazı 5464 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum