Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Muhammed Aleyhisselam Ümmi miydi?

12 Aralık 2019 - 16:51

Çocukluğumuzdan beri, hep öyle öğrettiler bize. Muhammed Aleyhisselam ümmi bir nebi idi. Yani okuma yazma bilmiyordu. Allah ona, çok yönlü özellikler kazandırarak elçisi yapmıştı.
            Din ve fıtrat araştırmaları üzerine çalışırken, bu konu hep beynimi kurcaladı. Kur'an'ın muhteşem hikmeti karşısında eğilip bükülürken, ümmilik meselesinin bu muhteşemliğe uymayan bir tarafı vardı. Ama neydi?
            Konu üzerinde çalışırken, beni rahatlatacak bilgilere ulaşmakta zorlanıyordum. Pek çok tefsire baktım, bazı mealleri gözden geçirdim. Ümmi kavramına verdikleri karşılık aynıydı. Hele mutasavvıfların görüşleri, oldukça uçuktu.
            Diyanet İslam Ansiklopedisinde, ümmi kavramıyla ilgili geniş bir tafsilat vardı ve netice itibarıyla şöyle deniyordu:
            'Hz. Peygamberin ümmiliğinin, kelimenin ‘okuma yazma bilmeme, eğitim almamış olma' biçimindeki anlamına uygunluğu konusunda, müfessirler arasında görüş ayrılığı yoktur.' (Bkz, DİA, ümmi başlığı, M. Suat Mertoğlu)
            Yine Fahrettin er Razi ve mutasavvıf İsmail Hakkı Bursevi gibi isimlerin görüşü şöyleydi:
            'Tahsil görmemiş bir ümmi iken, Kur'an gibi bir kitap getirmiş olması, O'nun mucizesi olarak kabul edilir.'
            Konuyla ilgili olarak şu hadise atıfta bulunulur: 'Biz ümmi bir cemaatiz. Ne yazı yazarız, nede hesap biliriz.' (Müslim, Siyam,15)
            Kalıplaşmış bu ümmi görüşü, günümüzde de devam etmektedir. Şu yoruma dikkatinizi çekmek isterim:
            'Ümmilik alelade insanların hakkında ekseriyetle, ilim eksikliğini ifade eden bir sıfat iken; Resulullah için tam aksine, olgunluk ve üstünlük ifade eder. İlim ve amel cihetinden olgunluğu; okuyup yazanları dahi aciz bırakan bir peygamberin aynı zamanda ümmi olması; O'nun doğrudan doğruya Allah tarafından gönderilmiş bulunduğunu ispatlayan harikulade bir delildir.' (Bkz, Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed adlı eser)
            Hanif bir Müslüman olan Abdülmuttalip'in torunu Muhammed, hiç okuma bilmeyecek ve o Muhammed nübüvvet öncesi, eşi Hatice'nin ticaret kervanlarını yönetecek. Mekke dışına giden ticaret kervanlarına reislik edecek. Bir sürü malı satacak ya da mübadele edecek. Bütün bunları hiç hesap bilmeden yapacak öyle mi?
            Hikmeti, bilgiyi olmazsa olmaz kabul eden bir Kitap, kendisini tebliği eden Nebinin okuma yazma ve hesap bilmemesi ile övünecek öyle mi?
            Evet, Kur'an'ın bütünlüğü ve muhteşemliği ile ümmi yorumu arasında korkunç çelişkiler var. Bu Kitapta hiçbir çelişki yoktur. Çelişki varsa bizim anlayışımızdadır. Başka bir ifadeyle, Kur'an'ın anlattığını anlayamıyor olmamızdır.
            Konuyu araştırırken kıvranıyordum. Müthiş bir araştırma yazısı imdadıma yetişti. Kur'an'ı anlama, meseleleri Kur'andaki hikmetle açıklama yolunda büyük çığır açan Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır, Kitap ve Hikmet Dergisinin son sayısında, 'Kur'anda Ümmi Kavramı' başlıklı müthiş bir yazı yayımladı.
            Konuya buradan giriş yapmak istiyorum.
            ‘Üm' Arapçada anneye denir. ‘Ümmi', anasından doğduğu gibi kalmış anlamındadır. Türkçe meallerde ve tefsirlerde bu kelime; okuma yazması olmayan, cahil kalmış şeklinde açıklanır. Kur'an'da ümmi kelimesi, 4 ayette çoğul olarak geçer. (Bakara 278, Al-i İmran 20 ve 75, Cuma 2)
            Ümmi kelimesi 2 ayette de tekil olarak ifade edilir. (Araf 157 ve 158)
            Çelişki olarak gördüğüm ümmi açıklaması, aslında Kur'an'ı bir bütün olarak okuyup anlamamaktan kaynaklanmıştır. Asırlarca bu iş, böyle devam etmiştir. Hâlbuki hiçbir ayet, müstakil olarak açıklanmaz. Allah, ‘ayetlerimizi ayetlerle açıkladık' diyor. Her ayeti açıklayan bir başka ayet vardır. Bu eşleşmeler, daha sonra kümeleri oluşturur. Her kümenin anlatıldığı, bir başka küme vardır.
            Kur'an'daki hikmetle, Kur'an'ı anlama ve açıklama yolunu keşfeden ve devasa bir çığır açan Abdülaziz Bayındır, yukarıda zikrettiğim yazısında şöyle diyor. Ama önce şu iki ayeti vermek gerekiyor:
            'İşte sana bu yolla, işimizden olan ruhu (Kur'an'ı) vahyettik. YOKSA SEN BÖYLE BİR KİTAB'I DA (onda anlatılan) İMANI DA BİLMEZDİN'..' (Şura 52, 53)
            'İşte bu Kitabı sana indirdik. Önceden kendilerine Kitap verdiklerimiz buna inanacaklardır. Çevrendekilerden de ona inanacaklar vardır. Ayetlerimizi görmezlikte direnenlerden başka hiç kimse onları bile bile inkâr etmez.
            BUNDAN ÖNCE NE BÖYLE BİR KİTAP OKUMUŞ NE DE ONU ELİNLE YAZMIŞTIN; öyle olsaydı boş işlere dalanlar şüpheye düşerlerdi.' (Ankebut, 47–48)
            Bayındır şunları söylüyor:
             'Tefsirlerin etkisiyle son ayeti (Ankebut, (47–48), ‘Bundan önce sen ne bir kitap okumuş ne de onu elinle yazmıştın' şeklinde anlayarak, ayeti Nebimizin okuryazar olmadığına delil sayardık. Ama bir önceki ayetle (Şura, 52–53) birlikte okuyunca, büyük bir hata yaptığımızı gördük.
            Çünkü burada ‘nekre' yani belirsiz olarak geçen kitap kelimesi; Arap dili açısından önceki ayette ‘marife' yani belirti olarak geçen, kitap cinsinden bir kitabı gösterir. Bu tıpkı, ‘arkadaşlarım geldi mi?' sorusuna verilen, ‘kimse gelmedi' cevabındaki ‘kimse' kelimesinin belirsiz olmasına rağmen, soruyu soran kişinin arkadaşları dışında bir şeyi göstermeyeceği gibidir.
            Dolayısıyla Ankebut suresinin bu ayetleri; tıpkı Şura suresinin yukarıdaki ayeti gibi, Nebimizin ‘ilahi kitap bilgisine sahip olmadığı' dışında bir anlama gelmez.' (Bkz, Kitap ve Hikmet Dergisi, sayı:27 sf:7 )
            Demek ki ümmi kavramı Kur'an'da, Nebimizin okuma yazma bilmediği anlamında kullanılmamıştır. Kelime özellikle verilmiştir. Muhammed Aleyhisselamın kendinden önceki ilahi kitaplar hakkında, bir bilgisinin olmadığına vurgu yapılmıştır.
Kur'an niye ısrarla Nebimize, ‘Sen bir Kitap bilgisine sahip değildin. Elinle de bir kitap yazmış değildin' diyor. Bunu inanmaları konusunda, Hıristiyan ve Yahudilere delil olarak gösteriyordu. Nitekim şu ayet, diğer yönüyle bu durumu tasdik ediyor.
            'Ey kendilerine kitap verilenler! Sizin yanınızda olanı tasdik eder özellikte indirdiğimiz (bu Kitaba) inanıp güvenin'' (Nisa,47)
            Nitekim Al-i İmran suresinin 20. ayetinde Allah insanları ikiye ayırıyor. Birincisinde kendilerine kitap verilenler var. Yani ehli kitap dediğimiz zümre. İkinci sınıfı ümmi olarak vasıflandırmış. Yani bunların ilahi kitaplar hakkında hiçbir bilgisi yok.
            Kur'an kendisine Kitap verilenleri de iki bölüme ayırmış. Birinci bölümde olanları, Kitabın içeriğini bilenler olarak tanımlamış. İkinci bölümde olanları ise kitabın içeriğini bilmeyenler olarak adlandırmış. Kur'an, Kitabın içeriğini bilmeyenler için de ÜMMİ tabiri kullanmış. (Geniş bilgi için Bakara 20 ve 78 ayetlerine bakılabilir.)
            Muhammed Aleyhisselamın iki yönüyle ümmi olduğu kesindir. Birincisi yukarıda anlattığımız biçimde; ‘ilahi kitap bilgisine sahip olmamasıdır'.
            İkinci yönüyle ümmiliği, Mekkeli olması sebebiyledir.
            Kur'an'da Mekke için Ümm'ül kura' tabiri kullanılmaktadır. (En'am, 92 ve Şura, 7 ) Karyelerin anası, şehirlerin merkezi anlamındadır. ‘Ümm' kelimesinden dolayı, Mekkelilere ümmi denir. (Bkz, Ragıp el Isfahani, Müfredat, ‘ümm' maddesi)
             Şu ayet, Nebimizin Mekkeli olmasından dolayı ümmiliğini dile getirmektedir:
            'Ümmilerin içinden bir elçi çıkaran Allah'tır'' (Cuma, 2)
            Yahudiler ve Hıristiyanlar, son Nebinin ümmi olacağına inanmışlardır. Ama bu ümmilik, Kitap bilgisine sahip olmama değildir. Son nebinin Mekkeli olması yani ümmiliği ile ilgilidir.
            Tevrat'taki şu ayetler, bu bilgiyi vermektedir:
            'Onlara kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım. Sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz. Kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek. Adımla konuşan bu peygamberin ilettiği sözleri dinlemeyeni ben cezalandıracağım.' (Tesniye 18: 18,19)
            Netice itibarıyla;
            Muhammed Aleyhisselam'ın ümmiliği, birincisi ehli kitap bilgisine sahip olmaması, ikincisi ise Mekkeli olmasıyla ilgilidir. Onun için okumu yazma bilmiyordu demek gerçekçi değildir. Hesap bilmezdi demekte öyledir.
            Kuran'daki hikmete dikkat etmemek, ayetleri ayetlerle okuma ve anlama metodunu keşfedememek, Müslümanların asırlarını almıştır. Ümmi konusu bunlardan sadece birisidir. Asırlarca yanlış yanlışı getirmiş, ayetlere gerçek anlamlarının dışında hayali ve ütopik anlamlar yüklenmiştir.

Bu yazı 2115 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum