Yaşar ATLI

Yaşar ATLI


Seslerin En Çirkini Gözlerin En Güzeli

18 Şubat 2017 - 17:47

Eşeğin tarihi yazılsa çok enteresan bilgiler çıkar. Ya da ‘Edebiyatta Eşek' diye bir çalışma yapılsa birkaç ciltlik bir kitap ortaya çıkar diye düşünüyorum. Hele makineleşmeden önce tarımda ve taşımacılıkta eşeğin rolünü kalemler yazmakla bitiremez. Hatta kapitalin tarihini yazan kitaplar kitabın yarısını eşeğe ayırmıyorsa o kitap iktisat tarihinin hakkını verememiş derim. Anlayacağınız eşeğin faziletleri saymakla bitmez. Bitmez bitmesine ama bir o kadar da talihsizdir eşek. Yeri gelmiş tahkir edilmiş hatta birine hakaret edilecekse eşeğe benzetilmiştir yeri gelmiş eşek sudan gelinceye kadar dövülmüş. Öyle ki bazı atasözlerimizde bile eşeğe olumsuz bakılmış:
Eşeğe altın semer vursalar, eşek yine eşektir.
Eşek hoşaftan ne anlar; suyunu içer, tanesini bırakır.
Eşeğe cilve yap demişler, çifte atmış.
Eşek, kulağı kesilmekle küheylan olmaz.
Diyebilirsiniz ki eşek ölür eşeklik baki kalır, atasözü var ya işte bu atasözleri de eşeği değil eşekliği yeriyor. Ben de derim ki eşek bir kere çamura batmış onu çıkaramayız.
Bir de deyimleriz vardır. Eşek kadar oldu, eşek şakası, eşek gözlüm, eşeğe gücü yetmeyip semerini dövmek, eşeğin kuyruğu gibi ne uzar ne kısalır. Özellikle birinci deyimi kullanmayı seviyoruz. Genellikle ebeveynler çocuklarına kızınca ‘ulan sıpalar eşşek kadar oldunuz da hâlâ '' gibi cümleler kurmayı pek severler.
Orwel, Hayvanlar Çiftliği'nde hayvanların filozofu eşeği şöyle konuşturur: 'Allah bana sinekleri kovmam için kuyruk vermiş. Ne sinekler olaydı ne de kuyruğum.'
Edebiyatımızda eşekle ilgili en meşhur eser herhalde Germiyanlı (Kütahya) Şeyhi'nin Harname'sidir. Tahir Olgun Harname'yi açıklamalı olarak yayınlamıştır. Kitabın girişinde Harname'nin hülasasını zikreder: Çayırda otlayan sığırları gören ve onların boynuzlarına imrenen bir eşek, kendi cinsinin ukalâsından birine müracaat ediyor, o boynuzların buğday yedikleri için sığırlara verilmiş olduğunu öğreniyor. O da boynuz sahibi olabilmek emeliyle bir buğday tarlasına girip dişlemeye başlıyor. Sonra tarla sahibi geliyor, eşeği eşek sudan gelinceye kadar dövdükten sonra kuyruğuyla kulaklarını kesiyor. Boynuz bekleyen eşek kuyrukla kulaktan da mahrum kalıyor.
Padişah'ın kendisine bac olarak verdiği köyleri almaya gittiğinde köylüler tarafından dövülen Şeyhi'nin bunun üzerine kendi haline telmih olarak Harname'yi yazdığı ve ‘Boynuz umdum, kulaktan ayrıldım'dediği rivayet edilir.Harname şu beyitle başlıyor:
Bir eşek var imiş zaif ü nizâr
Yük elinden katı şikeste vü zâr
Bir de Nasrettin Hocamızın eşeği var ki Nasrettin Hoca fıkralarını eşeksiz düşünmek eşeği kuyruksuz düşünmek kadar gülünçtür. Hoca'nın, el elin eşeğini ıslık çalarak arar veya tam açlığa alışacakken öldü fıkralarını bilmeyenimiz yoktur herhalde.
Bu mübarek hayvanın kulağı, kuyruğu, semeri, sesi, gözü kısaca her şeyi edebiyatımızın malzemesi olmuş. Şu güzelim sözlere bakar mısınız ne kadar da tecrübe kokuyorlar.
Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun der, kimi kısa.
Eşeği düğüne çağırmışlar, ya odunları bitti, ya suları demiş.
Eşeğin semeri kendine ağır gelmez.
Bir süredir aklıma bir ayet takılıyor. Lokman Suresinin 19. ayetinde buyruluyor ki 'sesini alçaltarak konuş çünkü seslerin en çirkini eşeğin sesidir.' Aklıma takılan mesele şudur: birisi kalkıp dese ki ‘eşek sesi benim hoşuma gidiyor' acaba günaha girer mi? öyle ya Kur'an, seslerin en çirkini diyor.
Haliyle bu sorunun cevabını merak ediyorsunuz tabi. Benim bu soruya bir cevabım var fakat araştırasınız diye söylemiyorum. Ama yine de bu ayetin yorumuyla ilgili okuduğum ilginç bir bilgiyi paylaşabilirim. Eşek iki defa anırırmış. Birincisi karnı acıktığında, ikincisi de karşı cinsini gördüğünde. Yani midesi ve şehveti için anırıyormuş.
Eşek sesi bülbül sesinden güzeldir demiyorum ama eşek sesinden daha çirkin sesler de vardır diye düşünüyorum. Mesela cemaatle namaz kılarken tam namazın ortasında bas bas ötmeye başlayan telefon sesi, gecenin bir saatinde çalan korna sesi veya aynı saatlerde patlayan havai fişek sesleri, silahların sesi, bombaların sesi. Hep çirkin seslerdir bunlar. Öyle ki bu seslerin yanında eşek sesi masum kalır.
Sözümüzü bir aforizmayla bitirelim. Bir gün yeryüzündeki son eşek de ölünce artık katırların da sonu gelmiş demektir.

Bu yazı 1725 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum