Av.Cenap GÜVEN

Av.Cenap GÜVEN

cenapguven41@gmail.com

Siyaset Anıları-7

18 Şubat 2017 - 18:05

27 Mayıs Önlenebilir miydi?: 27 Mayıs'ın olduğu yıl İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü öğrencisiydim ve öğretim yılının sonuna gelmiştik. (1959-60 öğretim yılı). 27 Mayıs öncesinde, öğrenciler, gençler, özellikle üniversite öğrencileri aylardır sürekli olarak DP aleyhine toplantı, gösteri, yürüyüş düzenliyorlardı. Yürüyüş ve gösteriler Tahkikat Komisyonu'nun kurulmasıyla nisan ve mayıs aylarında iyice yoğunlaşmıştı.
Nisan ayı sonlarında, sanıyorum 29 Nisan'da geç vakit İstanbul Üniversitesi bahçesinde Atatürk heykelinin önünde 3-5 bin kişi kadar büyük bir kalabalık olarak toplandık. Konuşmalar, marşlar, türküler, çeşitli protesto eylemleri ile geceyi orada geçirdik. Sabaha doğru, alaca karanlıkta onlarca, yüzlerce askeri cemse/kamyonet üniversiteye girip etrafımızı sardı. Asker ve ordu lehine sloganlar atılıyor, askerlerle kucaklaşıyorduk. Bir süre sonra askerler bizleri zorla arabalara bindirmek isteyince İstiklâl Marşı'na başlayıp kendilerine engel olduk. Ancak marş bitince yeniden yakamıza yapıştılar. Yeniden marşa başlamamız askeri durdurmadı; hepimizi cemselere doldurup Davutpaşa kışlasına götürerek içeriye attılar. Asker bizleri bir süre kapalı yerlerde tuttuktan sonra, önce bahçeye çıkmamıza, sonra da bahçeden dışarıya çıkarak kaçmamıza göz yumdu. Anlaşılan bizi gözaltında daha fazla tutmak istememişler, bu şekilde bizi özgür bırakmışlardı.
Yukarıda anlattığım şekilde asker/ordu; darbe deyin, devrim/ihtilal deyin yönetime el koyma hazırlığı içindeydi. Gençlik, üniversite, basın başta olmak üzere toplumun dinamik kesimleri, muhalefet ve geniş halk yığınları da böyle bir darbenin beklentisi içinde darbeyi destekliyordu.
İktidar ise alabildiğine sertleşmişti. 2 Nisan 1960 tarihinde trenle Kayseri'ye gitmek isteyen İnönü'nün Himmetdede'de yolu kesilmiş, Kayseri'ye sokulmak istenmemiş, ancak Kayseri valisi tarafından İnönü'yü durdurması için kendisine emir verilen Binbaşı, İnönü'ye: 'Size silah çekeceğime intihar ederim daha iyi!' diyerek emri dinlememişti.
Yukarıda anlattığım askerin, gençliğin toplantı ve gösterilerine gösterdiği hoşgörü, yine Himmetdede'de askerin valinin emrini dinlemeyip İnönü'den yana tutum alışı o günlerdeki ortamı yansıtan iki örnek olay. Yurdun her yerinde benzer olaylar yaşanmakta, ordu ve gençlik halktan büyük destek görmekte, bir askeri darbe göz göre göre ‘geliyorum' demektedir. Böyle bir ortamda kurulan ‘Tahkikat Komisyonu' bardağı taşıran son damla olmuştur.
Muhalefet, gençlik, asker ve halkın büyük bir kesimi DP'nin iktidarı bırakmayacağı, seçimlerin yapılmayacağı kaygısı içine düşmüştür. Ethem Menderes ve Sıtkı Yırcalı gibi DP'nin ileri gelenlerinden bazı kişiler Menderes'e Tahkikat Komisyonu'nun kaldırılması, basın üzerindeki baskılara son verilmesi, seçim tarihinin açıklanması vb. konularda gerekli uyarıda bulunmuş olsalar da Menderes bu uyarılara aldırmamıştır.
İşte böyle bir durumda ve böyle bir ortamda 27 Mayıs askeri darbesi önlenebilir miydi? Bu soruya rahatlıkla 'Evet!' diyebiliyorum. DP ‘Tahkikat Komisyonu'nu kaldırsa ve bir seçim tarihi ilan etseydi, kimsenin bir darbeye kalkışmayacağına, kalkışamayacağına inanıyorum. Ancak Menderes o günlerde halkın büyük kesiminin desteğini kaybetmiş olduğunun bilincinde olarak bir seçim düşünmüyordu.   
Burada 27 Mayıs'la ilgili bir hususu belirtmek istiyorum. 27 Mayıs askeri darbesi hiç kuşkusuz NATO ittifakı gereğince Amerika'nın bilgisi ve onayı ile yapıldı. O tarihler ve öncesinde Menderes'in Amerika ile arasının bozulmaya başladığı ve Menderes'in Sovyetler Birliği ile yakınlaşma girişimlerinde bulunduğu, bu nedenle de Amerika'nın darbeden ve darbecilerden yana bir tavır içinde olduğu yazılıp çizilmişti. Bunun doğruluk derecesini bilmesem de bir bilgi ve tespit olarak belirtmek istedim.
27 Mayıs hemen bütün yurtta olduğu gibi ilçemizde de büyük bir coşku ve sevinçle karşılandı. Her yer bayraklarla donandı. Öyle ki bayrak yetmez, yetişmez, bulunmaz oldu. Havuzlu Çarşı'da bugün saatçi Nurullah Dikmen'in bulunduğu yerde, Nurullah Dikmen'in dedesi rahmetli Servet Dikmen'in terzi dükkânı vardı. Servet Usta'nın mesleğini daha sonra aynı yerde çocukları, yine ikisi de rahmetli Sadık ve Çetin Dikmen kardeşler sürdürdü. 27 Mayıs'ta köyde, kentte bayrak bulunmayınca Servet Usta bir süre yüzlerce ay yıldızlı bayrak dikip sattı. Çetin Dikmen daha sonraları Adliyede çalıştı. Adliyede birlikte güzel günlerimiz, sohbetlerimiz oldu. Bir sohbetimizde, yeri geldiğinde bana şaka yollu 'Allah 27 Mayıs'tan razı olsun, o sıralar çok bayrak dikip satmıştık'' demişti.                
(BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU)
 Not.: 2. Bölüm'de, daha sonra, 15 yıl ilçe başkanlığını yaptığım Türkiye İşçi Partisi'ni (TİP), Partinin ilçemizde kuruluşunu, ilçemizdeki siyasal ortamı ve siyasal olaylara ilişkin anılarımı anlatacağım. Kısmet olursa yaklaşık 8 ay sonra buluşmak üzere şimdilik veda ediyorum. Sağlıkla kalın, hoşça kalın.

Bu yazı 2082 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum