Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Yangın-48

26 Mart 2019 - 00:08

Molla Mehmet Efendi sürekli anlatıyor, Pehlivan ise dinliyordu. Evin avlu kapısından içeri girince; 'oğlummm!' diye bir çığlık koptu. Kayınvalidesi Emine Hanım onu görünce dayanamamıştı. Pehlivan hemen elini öptü, başını kaldırırken merdivenin başında sessizce duran hanımı Hatice'yi gördü. Hatice mahcup gülümsedi:
               -Hoş geldin Efem! Dedi.
               Güneş ışıkları tamamen çekilmiş, gölgeler yerini alacakaranlığa bırakmıştı.
               -Haydin, dedi Molla Mehmet Efendi; vakit yaklaştı.
               -Çıkın çıkın, sofra hazır, hemen oturun, şimdi top patlar, dedi Emine Hanım.
               Tahta merdivenin basamaklarını gıcırdata gıcırdata çardağa çıktılar, kayınbiraderleri Mustafa ile Kadir de ayağa kalkmış heyecanla onları bekliyorlardı; 'Hoş geldin enişte!' diyerek ellerini öpüp kucaklaştılar. Bütün odaların kapılarının açıldığı hayattan geçerek büyük gaz lâmbasının aydınlattığı geniş salona girdiler. Hep birlikte yer sofrasına oturdular.
               -Nasılsın oğlum Pelvan, eyi misin? Sana çok görcemiz gemişti, ne eyi ettin de geldin, dedi Kayınvalidesi Emine Hanım.
               -Çok şükür iyiyim ana. Sizi de iyi gördüm. Ben de sizi çok özledim, çıktım geldim işte!
               -Çerkez Ethem Bey nasıl oldu da müsaade buyurdu, böyle bir zamanda? Dedi Molla Mehmet Efendi.
               Pehlivan güldü:
               -Ben de şaşırdım baba. Öylesine bir laf ettim, hiç ümidim yoktu ama biraz düşündükten sonra şartlı olarak müsaade etti Ethem Bey. Hatta yalnız da gelmedim; Rafet Efe ile Gördes'in köylerinden sekiz tane kızanımı da beraberimde getirdim. Emme; 'her an çağırabilirim, hazır bekleyin!' dedi Ethem Bey.
               O sırada büyük bir gümbürtüyle top patladı, birbiri ardınca minarelerden ezan sesleri yükselmeye başladı.
               -Hadi, buyrun buyrun! dedi Emine Hanım, birer bardak su uzattı, Besmele çekip oruçlarını açtılar. Yemeklerini, ara sıra konuşup büyük bir sükûnet içinde yedikten sonra hemen kalkıp namazlarını kıldılar. O arada Hatice Hanım kahveleri pişirmişti. Sedirlere oturup kahvelerini içerlerken koyu bir sohbete koyuldular:
-Ahali çok tedirgin! Dedi Molla Mehmet Efendi.
               -Hele siz bir de oraları görün' dedi Pehlivan; Mart ayından beri ahali büyük tedirginlik içinde. Yunan saldırıları ve iç isyanlar sebebiyle kuvvetlerimiz Anadolu içlerine çekilince halk paniğe kapıldı ve Uşak'a doğru göçe başladı.
               -Hani İngilizler, Fransızların ve İtalyanların tesiriyle Yunanlıların daha doğuya gitmelerine müsaade etmiyorlardı?... Bu sırada kapı çalındı, avlu kapısından birisi: 'Molla!..' 'Molla!..' diye sesleniyordu.
               -Bu'Hacı Ethem Bey'in sesi, dedi Molla Mehmet Efendi ve hemen doğruldu, açık olan pencereden aşağıya seslendi:
               -Geliyorum Hacı Bey, diyerek hemen odadan çıkıp merdivenlerden indi. Gelenler Hacı Ethem Bey ile Müftü İsmail Hakkı Efendi idi.
               -Buyurun, hoş geldiniz! Diyerek içeri aldı.
               -Gözün aydın Molla! Pehlivan Ağa gelmiş, dedi Hacı Ethem Bey, Müftü Efendi de gülümsedi.
               -Sağolun, aydınlık içinde kalın, dedi Molla Mehmet Efendi ve yavaş yavaş merdivenlerden çıkıp, salona geldiler. Salona girer girmez:
               -Selâmünaleyküm!..Oooo'Pehlivan Ağa! Hoş geldin! Diyerek kucaklaştılar.
Emine Hanım ile Hatice Hanım 'Hoş geldiniz!' deyip hal hatır sorduktan sonra diğer odaya geçtiler.
-Eee' Pehlivan ne var ne yok, nasılsın bakalım? Dedi Hacı Ethem Bey.
-Hamdolsun Hacı Bey, sizleri de iyi gördük maşallah! Dedi Pehlivan, Müftü İsmail Hakkı Bey'e de bakarak.
-Demek adaşım müsaade buyurdu da, gelebildiniz! Dedi gülerek Hacı Ethem Bey.
Pehlivan da güldü:
-Evet, öyle! Biz de şaşırdık, dedi.
-E' Sohbetinizi böldük. Devam edelim' Ne diyordunuz? 
               -İngilizlerin, Yunan gâvurcuğunu tekrar kudurtmasından bahsediyorduk, dedi Pehlivan ve devam etti:
-He baba; İngilizlerin, müttefiklerinin tesiriyle Yunanlıların daha doğuya gitmelerine müsaade etmedikleri halde Yunanlıların neden taarruz ettiklerini sual etmiştin'
               -Evet, dedi Molla Mehmet Efendi.
-İngilizlerin birden taktik değiştirmelerinin sebebi; Paris ve San Remo'da toplanan konferanslarda hazırlanan sulh hükümlerini Türklere kabul ettirmek istemeleri' Devlet-i Âli'yi buna iknaya çalışıyorlardı. Lâkin Anadolu'da çıkarılan ve desteklenen isyanlara rağmen Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nin açılmış olması ve Anadolu'da İstanbul'dan bağımsız bir teşkilatlanmanın başlamış bulunması bütün hesaplarını bozdu İngilizlerin. Bu sebeple; sulh hükümlerini Türklere kabul ettirebilmek için askeri kuvvet kullanmaktan başka çaresi kalmadığı söyleniyor.
               - Çok doğru, dedi Hacı Ethem Bey; San Remo'da belirlenen sulh hükümlerine, Paris'te galip devletler tarafından son şekli verilerek Sevr'e davet edilen Osmanlı Murahhas Heyeti'nin Başkanı Tevfik Paşa; 'sulh şartlarının bağımsız bir devlet kavramıyla bağdaştırılması mümkün değildir' diyerek müzakerelere yanaşmayıp geri dönmüş. Sevr tasarısının, Devlet-i Âliye ve Türk Milleti için idam hükmü niteliğinde olduğunu Damat Ferit Paşa'ya yazdığı mektupta ayan beyan açıklamış. Lâkin buna rağmen Damat Ferit Paşa'nın, sulhun kabul ve imzalanması hususunda ısrarlı olduğu söyleniyor' Peki Yunan tacizlerinin tekrar başladığını duyuyoruz, nerelerde faaliyet gösteriyor kefereler?...
               - Yunanlılar, bir tabur piyade ve yüz süvariden mürekkep bir kuvvetle merkez ilerisinde ve ovada, düşmanla aramızda bulunan Bölcük Köyü'ne gelmiş, düşmanın gelişi haber alınır alınmaz üç koldan çıkarılan baskın kuvvetlerimiz düşmanı sarmış, düşman ancak bir ev yıkabilmiş ve köyü terk etmiş. Başka bir düşman kolu da Kınık üzerine taarruz etmiş, bu mevkilerdeki ileri karakollarımız düşmanı durdurmuş, yetişen takviye kuvvetlerimiz karşısında tutunamayarak bir hayli telefat verdikten sonra geri çekilmişler, düşman içinde bir saat kalabildiği Arpadere Köyü'nde onbeş haneyi yıkmış ve Arpadere ve Karadere köylerinden hayvanların büyük kısmını götürmüş. Bu sırada, İvrindi bölgesinde de; Soma yönüne gönderilmek istenen bir Yunan birliği, cepheye gitmemek için isyan etmiş'
               -Hımmm' Demek duyduklarımız doğruymuş. Yunan Ordusu içinde görüş farklılıkları varmış; savaşmak istemeyen mühim miktarda asker olduğu söyleniyor'
               -Evet, Hacı Bey' Dedi Pehlivan ve devam etti:
               -Yunanlıların, Salihli-Ahmetli-Sart-Adala-Alaşehir yönünde de taarruz hazırlığında olduklarına dair haberler alınıyor.
               -İzmir Kolordusu'na bağlı İzmir Tümeninin de, Tepecik-Kayışlar-Akhisar istikametinde taarruz için mevzilendikleri de söyleniyor. Düşmanın Adalar Tümeni de, Soma şimali ve garbına hücum etmek üzere hazırlanmış.
               -Evet, Hacı Bey' Biraz evvelde konuştuğumuz gibi; İngilizler bize sulh hükümlerini kabul ettirmek için Yunanlılara tazyikte bulunuyorlar ve her türlü yardım ve desteği de yapıyorlar.
               -Fransızlar da, Urfa'yı ikinci defa zapt edebilmek için oralardaki aşiretleri tahrik ediyorlarmış. Birkaç gün evvel de Millî Aşireti Urfa Viranşehir'de başkaldırmışlar.
-Evet, Müftü Efendi. Onlara karşı da, o bölgede bulunan Beşinci Tümenimiz vazifelendirilmiş. Bu tümen o bölgedeki millî kuvvetlerimizle de takviye edilmiş'
               Hacı Ethem Bey saatine sonra da Müftü Efendi'ye baktı:
               -Bu günlük bu kadar sohbet yeter. Pehlivan uykusuz ve yorgundur. Yarın bayram. Müsaadenizle biz kalkalım.

Bu yazı 879 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum