Bu Nasıl Bir Hayat?

Ahmet İNCE gordesgazetesi@gmail.com

Bir yazı yazmak isterim, içinde ölüm ve şiddet olmasın. Bir konu ele almak isterim, içinde kan ve gözyaşı bulunmasın. Bir gündem maddesini değerlendirmek isterim, içinde kahır ve hüzün barındırmasın.
            Mümkün mü?
            Bu ülkede yaşıyorsanız ve yazıyorsanız, asla böyle bir şansınız yok demektir.
            Belki bu yüzden, yazmak işkence haline geliyor. Aynı dertleri, aynı meseleleri yazmak ne kadar acıtıcı ise, en acıtıcı meselelerin yaza yaza yalama hale gelmesi, daha da acı veriyor insana.
            Bugün toplumda his yok, hareket yok, tepki yok. Seyrediyor, bilerek ve arzu duyarak seyrediyor. Belki abartıyorum. Aslında toplum yok, herkesin ‘ben'i var. O ‘ben' dertlerden azade ise, hiçbir derdi dertlenmiyor.
            Ölümlere, şiddete, teröre, felaketlere, kazalara rağmen; varsa ve yoksa illaki siyaset. İllaki iktidar düşüncesi.
            Vicdan tedavülden kalkmış eski bir emval, akıl lazım olmayan bir müsvedde, izan işe yaramaz bir bonmarşe malı, basiret adını hiç duymadığımız bir ecnebi olmuş hayatımızda.
            Artvin'de sel felaketinde 8 insan hayatını kaybetmiş. Suyun önüne geçilmez ki bırak felaket tellallığını. Tabiat harikası bir coğrafyada, tabiatın katledilişine ilk isyan eden, yine tabiatın kendisi olmuş. O coğrafya, bütün kusur ve günahlarımızı önümüze dökmüş.
            Boş ver bu konuyu, sen 1 Kasım seçimlerinde kimler milletvekili adayı olacak onları konuş. Partiler listelerde değişikliğe gidecek mi? Üç dönem kuralı bozulacak mı? Eski tüfekler yeniden sahneye çıkacak mı? Kim yüzde kaç alırsa, ne kadar vekil çıkarıp iktidar olabilir? Kim ne kadar vekil çıkarırsa, tek başına iktidara taş koyabilir?
            Hangi ölüler, konuşulmaya değerdir. Veya hangi ölümler, gündem maddesidir. Son zamanlardaki trafik kazalarında, dehşet görüntüleri var. Eğitimsizliğin, şuursuzluğun, hayatı hiçe saymanın, genel kabul gördüğü bir arena haline gelmiş yollar. Gencecik insanlar ölüyor. Aileler ölüyor topluca ve nüfustan kütükleri siliniyor.
            Konuşma bunları asla. Bak Tuğrul Türkeş ne yaptı öyle. Partisinin içinde hain mi? Kahraman mı? Bunları anlamaya çalış. Başbakanla birlikte merhum babasının kabrine niçin gitti. Mezara ibrikle su verdiler. Bunların anlamı ne? Boş ver trafik kazalarını'
            Mülteci sorunu değil bunun adı. Katliamın yaşandığı denizlerimizde, ölü kusuyor sahiller. Tüm dünya seyrediyor. Dram, trajedi desen bir şey ifade etmiyor. Dedim bir kere, artık kelimelerin için boşaldı. Onları telaffuz etmek bir işe yaramıyor.
            Konuşma bunları. CHP'nin eski milletvekili İhsan Özkes'i anlamaya çalış. Bir yıl önce saraya veryansın eden bu vekil, bir saraya çıktı, saray tutkunu oldu. Daha önemlisi, sarayın içini sünnete uygun buldu. Hz. Peygamber yaşasaydı, saraya çıkardı deyiverdi. Bırak denizlerin kustuğu ölüleri, İhsan Özkes'i anlamaya çalış.
            O vilayette iki polis, bu ilçede üç asker, bu yolda bir doktor şehit ediliyor. Hava raporu hikâye artık. Aç sabahleyin haber sitelerini, şehit haberi görmeyince bil ki balansın bozulacak demektir.
            Gözyaşları, feryatlar, dayanılmaz hikâyeler. Nereye gidiyoruz, bu işin sonu ne olacak deme. Dersen, sorgularsan yanarsın. Bunun yerine başka bir şey yap mesela. Bir şehit cenazesine katılan siyasetçi nasıl beyanat verdi? Dedi ki şehidimize güzel bir cenaze organizasyonu yaptık.
            Yani her gün akan kana, devrilen fidanlara yanma. Yüce devleti sorgulama. Önemli olan, cenazelerdeki organizasyondur. Sen ona bak!
            2 milyondan fazla Suriyeli topraklarımızda dolaşıyor. Sefil, perişan ve problemli. Suriye'nin taşlarını yerinden kimler oynattı. Oynatınca bölge ne hale geldi. Dünyanın eli silahlı eşkıyaları, cihatçılık yaftasıyla sınırlarımıza nasıl dert oldu? Reyhanlı'da başlayan bombalar Suruç'a uzandı.
            Ne oluyoruz deme. Neden diye sorma. Sen Rabia selamının sırrını çözmeye çalış.
            Dolar almış başını gidiyor. İlgilenme sana ne? İnşaat sektöründe maliyetler yüzde kaç artmış, evin varsa kulağını tıka. Cari açık kapanmıyormuş, sen kendi açığın var mı onu kontrol et.
            Basın mı? Basın hep daima basan olmuş gibi sanki. Bazen de üzerine basıyor iktidarlar. Senden ve benden olanların arasında, gerçek gazetecilik sabun köpüğü gibi uçup gidiyor. Kim kimi susturabilirse, yıldız takıyor apoletine. Menfaat, işbirliği, havuzlar ve derken apayrı bir dünya orası.
            Bırak bu basın hürriyetini, gazetecilik haysiyetini.
            Sen paralel örgütlenmeyi çözmeye çalış. Yeni bir örgütten bahsediyorlar. Hem de terör örgütüymüş. PKK mı daha tehlikeli yoksa bu paralel örgüt mü, anla ki ona göre tedbir al.
            İlgi alanında yukarıda anlattıklarımın hiçbirisi girmiyorsa, kış hazırlıklarını gözden geçir. Konserveler yeterli mi? Salçalar kıvamında mı? Tarhanaya başladın mı? Erik kuruları, üzüm kuruları torbaya girdi mi?
            İntibak yasasından faydalanmayanlar, gelişmelere dikkat etsin. Tünelin ucunda ışık göründü gibi.
            Turizmde işler bu yıl yolunda gitmedi. Cazip kampanyalar var. Eylül'de kaçırılmayacak fırsatları değerlendir.
            Bankalar kredilerdeki taksit sınırlamasını kaldıracak. Devlet büyüklerimiz ekonomiyi hareketlendirmek için, eskiye dönüş hazırlığı yapıyor. Piyasaya yeni model arabalar çıkıyor. Tam yenileme zamanı.
            Hepsinden daha önemlisi Haziran'da yaptığın fahiş irade hatasını, Kasım'da sakın tekrarlama.
            Tekrarlarsan daha çook sandığa gider gelirsin'