Elinize Yüreğinize Sağlık!!

Ahmet İNCE gordesgazetesi@gmail.com

Gördes Sağlık Meslek Lisesinin, ilçemizin eğitim hayatında önemli bir yeri vardır. Binlerce çocuğumuz bu okuldan mezun olarak, hayata atılmışlar ve bir meslek sahibi olmanın ayrıcalığını yaşamışlardır.
            Bu okulumuzun yeni ismi; İbn-i Sina Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'dir. Ancak bu yazımda Sağlık Meslek Lisesi olarak zikredeceğim.
            Hafta içerisinde okul müdürü Nahit Yıldız, Edebiyat öğretmeni dostumuz Mehmet Dilbaz, öğrencilerle beraber gazetemizi ziyaret etti. Keyif aldığım ve son derece mutlu olduğum bir armağanda bulundular.
            Benim için kitaptan daha büyük armağan olamaz. Size bu hikâyeyi anlatmak istiyorum.
            Sağlık Meslek Lisesi son yıllarda eğitim ve öğretimin yanı sıra, sosyal faaliyetleri ile dikkat çekiyor. Okul idaresi, öğretmenler ve tüm çalışanlar, bu müstesna kurumu tekrar eski yıllarındaki gücüne kavuşturmak için çalışıyor.
            Okulun Kültür-Edebiyat, Basın-Yayın ve Kütüphanecilik Kulübü; farklı bir çalışma ile mükemmel bir farkındalık ortaya koymuş. Okul sadece bilginin öğrenildiği yer değildir. Duygularıyla, değerleriyle, yetenekleriyle, hayalleriyle, gerçekleriyle her bir öğrenci aslına başlı başına bir derstir.
            Ne düşünürler, ne hissederler, ne hayal ederler diye yola çıkmış bu Kulüp. Sizi tanıyalım, böylece kendimizi tanıyalım ilkesiyle 'yazalım' fikrini ortaya atmışlar. Bu çalışmayı tüm okula yaymışlar. Öğrencisi, müdürü, öğretmenleri, personeli böylece yazmaya başlamış.
            Aylar süren çalışmanın ürünü olarak, dev hacimli bir kitap meydana getirmişler. Kitabın ismi amacıyla bire bir örtüşmüş: Ben, Sen, O, Biz, Siz, Onlar
            Kitap deneme yazılarından oluşmuş. 200'den fazla yazar, binlerce görüşü, duyguyu, bakışı kitaba nakış gibi işlemiş. Bir solukta okudum.
            Onlar bizim çocuklarımız. Kız, erkek fark etmiyor. Duygular masum, görüşler ak pak. Onları yarış atı gibi koşturmaktan, ruhlarındaki inceliği görememenin, şuurlarındaki kararlılığı fark edememenin, aslında hepimizin günahı olduğunu söylemek isterim.
            Kitapta ilkyazının başlığı: Halet-i Ruhiye. Çarpıcı bir üslup dikkatinizi çekiyor. Sanki bir belagat ustası var karşınızda. Açelya Metin yazmış. Şu satırlara dikkat lütfen:
            'Biz kimiz biliyor musunuz? Kendi çölünde kaybolan insanlarız. Kendine bir dünya kurup daha sonra oraya da sığmayı beceremeyen insanlarız biz. Kendi dünyasına kendini bile sığdıramayan insan nasıl olur da bir başkasını sığdırabilir dünyasına..'
            Günümüzün hızla aşındırdığı değerlerimiz var bizim. Teknoloji, modernleşme ne derseniz deyin. Bugün, dünden asla sıcak ve samimi değil. Yaşayanlar bilir bu inkisarı.
            Büşra Akar, o yılları yaşamadı şüphesiz. Yaşamadığı yıllara hasretle kalem oynatmak kolay iş değildir. 'Seksenlere Özlem' yazısı kelimenin tam anlamıyla usta işi olmuş. Şöyle diyor Büşra:
            ' Ben, yetmişler ya da seksenlerde yaşamak isterdim. Soğuk kış akşamlarında soba kenarında ailecek toplanarak kestane pişirmek, sıcak sohbette bulunmak' Her akşam yemeğini eksiksiz olarak tüm aile bireyleri ile yemek isterdim. Akşam ezanından sonra sokakların tamamen sessiz olmasını' İnsanların birbiriyle fotoğraf çektirmek için değil de sadece sohbet etmek için buluşmalarını' Sevdiğin birine açılmanın zor olmasını, utanma duygusunun olduğu, bir çay içmenin bile içini titrettiği zamanlar' Elimde telefon olmadan askere giden sevdiğimden sadece mektupla haber almak ve o mektubu büyük bir heyecanla beklemek isterdim mesela. Aileye saygının sonsuz olduğu, insanların günümüze göre daha iyi niyetli olduğu, bir mahallede tek televizyonun olduğu ve haftada bir gün tüm mahallenin o evde toplandığı güzel günler' Dantelin altın çağıydı seksenler. Şimdilerde demode bulunsa da o zamanlar el emeği göz nuruydu. Son yıllarda ise her şey hazır'.'
            Devletimizin kıymetini bilmek bir şuur ise tüm şuursuzluklara körpecik bir yürekten işte şuur dersi. Deniz Akyüz'ün 'Unutmadık' başlıklı yazısı, Mustafa Kemal sevgisinin milletin ne kadar derinliklerinde yer aldığını gösteriyor:  'Ben seni beş yaşında babamdan öğrendim. Cumhuriyeti kurduğunu, ilke ve inkılâplarını, kadın erkek herkese aynı haklar verdiğini, bir ve beraber olmazsak canımızın, malımızın, namusumuzun tekrar tehlikeye girebileceğini ise ilk ve ortaokulda kitaplardan öğrendim. Eğer biz bağımsızsak, bir bayrağın altında yaşayabiliyorsak, kadın erkek yolda yan yana yürüyebiliyorsak, korkmadan düşündüğümüzü söyleyebiliyorsak, yazıp okuyabiliyorsak; sen ve senin gibi kahramanlar sayesindedir. Pencereden baktığımızda güneşi esirgemiyorsa gökyüzü, birileri bu günlerin bedelini ödediği içindir. Sen hiç ölmedin, ölümsüzsün, kalbimizdesin. Seni çok özleyen Türk gençliği..'
            Okul müdürü Nahit Yıldız'ı, Edebiyat öğretmeni Mehmet Dilbazı, okul personelini kutluyorum.
            Pırıl pırıl yazılarıyla yüreğimiz ferahlatan gençlerimize, elinize ve yüreğinize sağlık diyorum.