Enflasyon Bozar!

Ahmet İNCE gordesgazetesi@gmail.com

            Enflasyon, sadece rakam değildir. Enflasyon, sadece hayat pahalılığı değildir. Bunu kaç yazımda dile getirdim. Toplumsal düzeni bozan, manevi değerleri alt üst eden bir illettir enflasyon. Bir de uzun süreli olursa, kangren haline gelir. Son günlerde yaşanan pek çok olay, çürümenin ve kokuşmuşluğun neticesi olarak ortaya çıkıyor.
            Aslında yeni bir durum değil bu. Bunu anlatmak istiyorum.
            Bence hikâye, 2018 yılında başladı. Paramız devalüe edildi. Dolar karşısında değer kaybetti. Sağlıksız giden ekonomide, bu durum ilk işaret fişeği idi. O günlerin tartışmalarını hatırlayın. “Dolar dolsa ne olur, dolmasa ne olur”. “Onların doları varsa bizim de imanımız var.” gibi söylemlerle, siyasi savunma mekanizması geliştirildi. Maliye Bakanı Albayrak ne demişti; “Ben maaşımı dolarla almıyorum ki..”
            Her geçen yıl, ekonomi giderek kötüleşti.
            Sonra çare olarak, “faiz sebep, enflasyon sonuç” tezi ortaya atıldı. Akabinde bu tez hayata geçirildi. Faizler olabildiğince aşağıya çekildi. Dünyada eşi ve benzeri olmayan, bir tercihti bu. Bırakın iyileşmeyi, enflasyon daha da azgınlaştı. Arızalı olan ekonomi, kötürüm bir hale geldi.
            Baktılar olmuyor, tekrar rasyonel usule döneceğiz dediler. Döndüler, bu sefer faizleri arttırmaya başladılar. Bir sürü program açıkladılar, tedbir paketlerini hayata soktular. Fakat tüm bu uygulamalar bir işe yaramadı. 6 yıllık bu süre içinde; 5 Merkez Bankası, 5 Maliye Bakanı ve bir o kadar da TÜİK başkanı değiştirildi.
            Ekonomideki yapısal sorunları görmeden, yapılan tüm uygulama ve değişiklikler bir işe yaramadı. Bugün devasa bir enflasyon belasıyla yaşar hale geldik. TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının, hayatın pratiğindeki enflasyonla hiçbir alakası kalmadı.
            Gelinen nokta itibarıyla, tablo şöyle:
            Müthiş bir gelir adaletsizliği ortaya çıktı. Emekli, dar gelirli geçim derdine düştü. Ev almak, araba almak büyük bir kesim için hayal oldu. Ev sahibi- kiracı kavgaları gündemden hiç düşmedi. Gençler umutlarını kaybetti. Çareyi yurt dışına gitmekte buldu. Toplumun ana omurgasını oluşturan, orta sınıf çöktü. Esnaf hızla kepenk kapatmaya başladı. İflas ve konkordatolar, ardı arkasınca birbirini takip etti. Tarım yerlerde sürünür hale geldi. Bazı işletmeler, çareyi yurt dışına çıkmakta buldu. Liyakat tartışmaları gündemden hiç düşmedi. Milyonlarca insan işsiz kaldı. İş yapmak, üretim yapmak, ticaret yapmak işkence haline geldi. Adalet duygusu sarsıldı.
            Say say bitmez. Ama bir şey daha oldu. Enflasyonunun ziyadesiyle zengin ettiği bir kesim ortaya çıktı.
            Bugün ülke, adli ve sosyal pek çok olayla çalkalanıyor. Toplumsal çürümeden bahsediliyor. Günaydın beyler! 6 yıldır devam eden süreci, yeni mi okuyorsunuz? Yıllardır yazıyorum. Gelişmelere parmak basıyorum. Başkaca yazanı da görmedim. Şimdi aş taşmış, kepçeye paha biçilemiyor.
            Kadına şiddet, kadın cinayetleri artık sıradanlaştı. Anasını babasını öldürenler, ailesini katledenler gündelik haber oldu. Doğranıp torbaya konan cesetler, suya atılan cansız bedenler bizi sadece sendeletiyor. Ev sahibini öldüren kiracı, kiracısını öldüren ev sahibi haberleri olağan haline geldi.
            Gün olmuyor ki bir yolsuzluk haberiyle sarsılmayalım. Mafyalaşma ve çeteleşme, devlete kafa tutar hale gelmiş. Ülkenin savcısı, makamında tehdit edilir olmuş. Toplumun ciddi bir bölümü, bahis ve şans oyunlarında kaybolmuş. Uyuşturucu bağımlığı had safhaya çıkmış. Antidepresan kullanımında, tehlikeli rakamlara ulaşmışız. Boşanma rakamları can sıkıcı boyutlarda. Ve en son sağlıkta ortaya çıkan, “Yenidoğan çetesi” iliklerimizi titretti. Bir senariste, en kötü olacak bir senaryo yaz desen, böyle bir olayı yazamaz.
            Tüm bu yaşananların sebebi nedir diye kafa yorsanız, çeşitli sebepler sıralayabilirsiniz. Aile, eğitim, din yönüyle açıklama yapabilirsiniz. Ancak bence yetersiz kalır. Çünkü bu yaşananların, bence birinci sebebi enflasyondur.
            Zira enflasyon bozar.
            İş kaygısı, aş kaygısı, geçim kaygısı, gelecek kaygısı insanı zihnen yorar. Birileri daha çok zengin olup, safahat içinde yaşarken siz daha çok kahrolursunuz. Yetkililerin bir şey yokmuş gibi hareket etmesi, sizi harap eder. Halinizi, ahvalinizi ifade edememek beyniniz acıtır.
            Yorulan zihin, ruhsal yapıya ağır darbeler vurur. Bundan sonrası, insan için felaketlerin başlangıç noktasıdır. Zira dalından kopan yaprağın yönünü rüzgâr belirler.
            Evet, ekonomide son 6 yılda yaşadıklarımız, toplumu kademe kademe bu hale getirdi. Var mı anlayan? Var mı kafa yoran?