Halet-i Ruhiyye

Ahmet İNCE gordesgazetesi@gmail.com

Tarihin seyrine, halet-i ruhiye gözüyle bakmak istiyorum. Devletler, siyasetler, krallar, padişahlar, sultanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları, devlet başkanları ve cümlesine halet-i ruhiye kavramıyla nazar etmek ihtiyaç haline geldi.
            Çünkü tarihin toplumsal ve siyasi tüm olaylarını, bilinen nedenlerle açıklamak yeterli olmuyor. Başka şeyler olmalı diye düşünüyor insan. Ama ne? Evet, başka bir faktör daha var. İsmini koyamıyoruz.
            Önce halet-i ruhiye kavramını açmak istiyorum.
            İnsan sadece fiziki bir yapı değildir. Esası ruhtur. Zira yaratılışında önce ruh vardır. Allah insanı yaratırken, ona ruhundan üflemiştir. İnsan sağlığı, aslında ruh sağlığıyla ilgilidir. Gelişmemiş, tatmin edilmemiş, olgunlaşmamış ruhların, fizyolojik hastalıklara daha çabuk yakalandığı bir gerçektir.
            Sevinç nedir, üzüntü nedir, heyecan nedir, arzu nedir, korku nedir, cesaret nedir, merhamet nedir, gaddarlık nedir, alçak gönüllülük nedir, kibir nedir, kucaklamak nedir, ayrıştırmak nedir' Yüzlerce ve binlerce nedir sorusunun tam karşılığı Halet-i ruhiyye'dir.
            Yani ruh halidir.
            Çocuk, ruh olarak dünyaya gelir. 5–6 yaşına kadar ruh hakikati ile yaşar. Onun bütün davranışları, hareketleri tamamen ruh kalıplarına göre cereyan eder. Akıl henüz devreye girmemiştir.
            Hayatında çocuğun geleceğini şekillendiren bir dönemdir bu. Bu sürede çocuğun ruhu, olabildiğince tatmin edilmeli ve olabildiğince kendisine sabır gösterilmelidir.
            Ruh inkişafını hasarsız tamamlamış bir çocuk, akıl çağına güvenle adım atar.
            Çocukluk ve gençlik yaşında, onun ruh inkişafını olgunlaştıracak etkinlikler gereklidir. Oyun ve arkadaş gurupları, kitap okuma alışkanlığı, spor yapma arzusu, bir sanata teşvik, bir enstrüman kullanma gibi faktörlerden en az birisi, bu yaşlarda çocuğun ilgi alanında olmalıdır.
            Çocukluğunu yaşamış, gençliğini sağlıklı geçirmiş bir insanın halet-i ruhiyyesi, onu mutlaka farklı kılacaktır. Günümüzde halet-i ruhiyyenin karşılığı psikolojidir.
            Köklü ve sarsılmaz arkadaşlıkların temelinde, hep aynı müşterek vardır. Ruh sağlığı yerinde olanlar, daha doğrusu sağlıklı olanlar bu arkadaşlıkları oluşturur. En samimi ve en candan komşularınızla, niye uzun yıllar beraber oluyorsunuz. Temeline baktığınızda, ruh bütünlüğünü görürsünüz.
            Çocukluğu ve gençliği tatmin olmuş birisi, hasarlı çocukluk geçirmiş birisiyle asla köklü arkadaşlık ve dostluk kuramaz.
            Toplumun sıhhati, halet-i ruhiyyesi ile birebir ilgilidir.
            Çocukluğunu ve gençliğini korkularla, ideolojilerle, taassuplarla, baskılarla, aşırı siyaset söylemleriyle geçirmiş bir toplumun sağlıklı olması mümkün olmaz. Çalkantılı, tartışmalı, kavgalı toplumlara bu gözle nazar edildiğinde, temeldeki acı gerçeği görürsünüz.
            Psikolojinin günümüzde buna getirdiği bir tanım var: Marizi Psikoloji
            Çocukluk ve gençlik döneminde yaşanmayan her duygunun, ileriki dönemlerde negatif olarak ortaya çıkmasıdır.
            Çocukluk dönemini yasaktır, günahtır, ayıptır ihtarlarıyla geçirmiş.
            Ailesinin aşırı baskısına maruz kalmış.
            Bir spor dalına ilgisi olmamış
            Bir müzik aletini kullanma heyecanı yaşamamış
            Herhangi bir sanata merak duymamış
            Şimdi böyle insanın, bir gün ülkesini yönettiğini düşünün.
            Adaletli olabilir mi? Toplumu kucaklayabilir mi? Merhametli davranabilir mi?
            Yakın tarihin olaylarına ve liderlerine bakıyorum. Toplumları maceraya sürükleyen, milyonların hayatını karartan o insanların, halet-i ruhiyyeleri meğer ne kadar önemliymiş.
            Hitler, Mussolini, Stalin, Saddam, Kaddafi ve diğerlerinin halet-i ruhiyyelerini hiç sorgulamadık bugüne kadar.
            İsmi konmamış, tartışılmamış bu acı gerçek günümüzde de toplumları acıtmaya devam ediyor. Dikkatimi bu yöne çevirdiğimde ürperiyorum. Halet-i ruhiyyesi yerinde olmayan yöneticilerle idare edilen o kadar çok toplum var.
            Toplumları kimler yönetiyor sorusuyla ilgilenmiyorum artık. İsimlerin bir önemi yok benim için. Çünkü onların halet-i ruhiyyesine bakıyorum.
            Şu parti başkanı, niye böyle davranıyor? Şu lider niçin böyle yapıyor, şu devlet nasıl bir politika uyguluyor soruları karşısında tatmin edici bir cevap bulamıyorsanız, size tavsiyemdir:
            Halet-i ruhiyyelerine göz atın.