İrfan Nedir Bilir misiniz?

Ahmet İNCE gordesgazetesi@gmail.com

Bunca yıldır yazıyorum. Özellikle insanı yazıyorum. Herkesin baktığı fakat göremediği değerleri yazıyorum. Üslubumun farklılığı, geniş kesimler tarafından büyük ilgi görüyor.
            O yazıların çoğu, evlerde özenle saklanıyor. Çerçeveletip duvarlara asıldığını görüyorum.
            Hayat akışım bana, paha biçilmeyecek bir imkân tanıdı. Kitapların yazmadığı, okulların vermediği, hocaların söylemediği bir hakikatle buluşturdu. Çocuk yaşımdan itibaren bütün dikkatim, hep o hakikat üzerine yoğunlaştı.
            Türk milletini ayakta tutan, yaşatan, bütün badirelere karşı dayanıklı yapan o hakikatin ismi İrfandı.
            Nedir irfan diye soracaksınız elbette.
            Bugüne kadar hep kültür kavramı ile uğraştık. Kültürlülükten, kültürsüzlükten konuştuk. Toplumun kültürel değerlerinden bahsettik çokça. Yeni nesillere kültürümüzü aşılamalıyız dedik. Kültürel kopukluktan dert yandığımız oldu.
            Ama hiç kimse irfandan bahsetmedi. Toplumu ayakta tutan değerlerin,  kültür olduğuna inandık çünkü. Hep kültür üzerine yazıldı yazılar, kültür üzerine yapıldı filmler, kültür üzerine gerçekleşti konferanslar, seminerler ve toplantılar.
            Fakat farkına varamadığımız bir hakikat vardı toplumun hayatında. Farkına varılamadığı için ders konusu olamadı. Üniversitelerde bölümü açılamadı. Romanı, hikâyesi pek yazılamadı.
            Ben o yazılamayanları yazıyorum. Anlatılamayanları anlatıyorum. Sanırım, bu yüzden farklılığım ortaya çıkıyor.
            Kültür bilmektir. Bilmek okumaktır. Kültür maddi ve manevi cephesiyle yaşam biçimine konan kurallardır. Yemek yeme biçiminiz, çiftçilik yapma şartlarınız, ticari kurallarınız, insanlarla ilişkileriniz ve cümlesi kültür kavramı içerisinde değerlendirilir.
            Bu yüzden olmalı; bizde kültür denince diploma akla gelir, isimlerin önündeki unvan akla gelir, sahip olunan mevki ve makamlar akla gelir.
            Uzun yıllar kültür üzerine ciltlerle kitap okudum. Hatırlayamadığım kadar konferans dinledim. Bir o kadar münakaşa takip ettim.
            Onların hiç birisinde aradığımı bulamadım. Kültür kelimesi bana hep itici geldi. Sıradandı, basitti. Bazen sevimsiz, bazen sıkıcıydı.
            Zira irfanla tanışmıştım. Onun yanında kültür kavramı, sığ ve soğuk kalıyordu.
            İrfan nedir diye merak etseniz, karşınıza bir sürü tarif çıkar. Felsefi tanımı var, tasavvufi tanımı var, lügat tanımı var. Onların hiç birisine itibar etmem. Sizi de o tanımlarla yormak istemem.
            Kabaca şunu söylemek mümkündür; kültür bilmektir, anlamaktır, kavramaktır. İrfan ise bildiği, okuduğu, öğrendiği, kavradığı değerleri yaşamak ve yaşatmaktır. Yaşanmayan ve yaşatılmayan hiçbir değerin kıymeti yoktur.
            Harman yerine biriktirilen sap yığınını düşünün. Devasa bir yığıntıdır. Kültür budur işte. O harmanı sürüp tane elde etmek ise irfandır. İrfanı olmayan bilginin, irfanı olmayan okumanın, irfanı olmayan kavramanın insan için ne kıymeti vardır.
            İrfan, değerler sistemini yaşamaktır. Yaşadıkça yaşatmaktır. İrfan sahipleri bu yüzden devamlı değer üretir. Ürettikçe, toplum sağlam durur. Bütün olumsuzluklara dayanıklılık gösterir.
            Ben kültürsüzlükten değil, irfansızlıktan korkarım.
            Türk milletinin asırlardır devam ettirdiği bir irfanı var. Bu, müthiş bir öğreti ve intikalle bugüne kadar gelmiştir. Çocukluğumdan itibaren gözlemlediğim ve bugün yazılarımın karakterini oluşturan, işte o irfan hakikatidir. Gördüğümü, bulduğumu zaman kaybetmeden yazıya döktüm.
            Bunları yazarken, içimde daima garip bir acı yaşadım. Toplum kültür üzerine kaygılanırken, aslında irfanını kaybetmekte olduğunun farkına varamıyordu. İrfan sahiplerinin sayısı hızla azalıyor, yenileri ortaya çıkamıyordu.
            'Küsüm Teyze Nerdesin?' başlıklı yazımda, Dinarlıların Küsüm teyzeyi yazdım. On binlerce insan okudu o yazıyı. Müthiş değerlendirmeler aldım okuyucularımdan. Hangi mektebi bitirmiş, hangi hocalardan ders almıştı o kadın. İsminin önünde ‘Dinarlı'dan başka unvanı yoktu. Türk irfanının en güzel şahsiyetlerinden birisini, yıllarca gözlemlemiş ve öyle yazabilmiştim. Bugün kaç tane Küsüm Teyzemiz kaldı?
            Yakın zamanda Ender Tokuç'u yazdım. İsminin önündeki eczacı unvanı hiç bir şeydi. Türk irfanının, günümüzdeki son temsilcilerinden birisi olarak gördüm onu. Yüreğim dağlanarak yazdım hikâyesini.
            Emine Abla'yı yazdım. Yazdım demek çok basit değil mi? Onu yazabilmek için, 35 yıl o insanla beraber oldum. Yaşamasına tanıklık ettim. Yaşatmasını hayranlıkla izledim. Bundan sonra, kaç ‘Emine Abla' yazabilirim.
            İrfan sahipleri bir mahallede birkaç tanedir. Bir şehirde on, onbeştir belki de. Ancak tesirleri toplumu ısıtır, ayakta tutar, sert rüzgârlara karşı korur.
            Yazılarımı acı duyarak yazıyorum dedim. Bu ülkede yıllardır, devlet yetkilileri Kültür Şurası toplar. Göstermelik kararlar alırlar filan. Ama şunun hiç farkına varmazlar. Bu milletin irfanı hızla çözülüyor, dayanıklılığımız zayıflıyor.
            Çanakkale destanının sembol isimlerinden Seyit Onbaşıya, savaş sonrası devlet maaş bağlamak istediğinde ne cevap vermişti: ' Biz bu vatanı para karşılığında kurtarmadık. Maaşı kabul edemem.'
            İşte irfan budur. Birde günümüzü düşünün.
            Etrafımıza bir bakalım şöyle.
            Sözü senet kabul edilen kaç adam gösterebilirsiniz.
            Bir eliyle verdiğini, diğer eli duymayan kaç kişi sayabilirsiniz.
            Piyango bileti alan oğluna; bir daha bilet alırsan seni evlatlıktan silerim diyen kaç baba tanıyabilirsiniz?
            Hastalığının son demlerinde çocuklarını yanına çağırıp; feryat figan istemem, ben ölmesini de bilirim diyebilen, kaç iman abidesine işaret edebilirsiniz?
            Yalan söylemeyen, oy uğruna takla atmayan kaç politikacı bilirsiniz?
            Fikir ve düşünce hayatımızın üstadı Cemil Meriç, irfana bu istikamette anlam veren isimdir. 'Kültürden İrfana' hakikatini ilk yazan o'dur. Üstad Cemil Meriç'in şu sözlerine dikkat kesilmesini tavsiye ederim:
            'İrfan düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime, irfan kendini tanımakla başlar.
            Kendini tanımak, ön yargıların köleliğinden kurtulmaktır, ön yargıların ve köleliğin..
            Kültür irfana göre; katı, fakir ve tek buutlu
            İrfan, insanı insan yapan vasıfların bütünü. Batı, kültürün vatanıdır. Doğu, irfanın''