Madde 62-64

Ahmet İNCE gordesgazetesi@gmail.com

     Son birkaç yıldır, PKK terörüyle mücadelede dikkatimi çeken bir durum var. İlgili haberleri, basından sık sık takip ediyorum. MİT yurt dışında, terör örgütüne yönelik başarılı operasyonlar gerçekleştiriyor. Üst düzey elamanlarını yakalıyor, etkisiz hale getiriyor. Yurt içinde de örgüt, büyük ölçüde pasifize edilmiş durumda.
     Hal böyleyken, Devlet Bahçeli’nin beyan ve davetiyle bir süreç başlıyor. Terörü sona erdirmek için, DEM görevlendiriliyor. İmralı ile görüşmelere gidiliyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti; mücadelesinde bu kadar başarılıyken, bu davet ve bu görüşmeler neyin nesi acaba?
      Bu görüşmelerle ilgili olarak, çerçeve bir açıklama yapılmıyor. Dolayısıyla pek çok yorum, birbiri ardınca geliyor. Zira herkesin kafası karışık durumda. Ülke siyasetinden, Suriye’deki gelişmelere uzanan yorumlar, kesinlikle doyurucu değil. Nedir, ne değildir soruları, zehirli bir kıymık gibi beyne saplanıyor.
      Derken DEM heyetinde görev alan Ahmet Türk, 11 Ocak 2025 günü, açıklamasında şöyle bir ifade kullanıyor; “Biz kardeştik, son yüzyılda ilişkimiz bozuldu.”
      Bu ifade, beynimde şimşekler çaktırdı. Demek ki yüz yıl önceki ilişkiler iyiydi öyle mi? Son yüzyılda ne oldu da ilişkiler bozuldu? Bunun anlamı şudur; Güya 1923’ten bugüne, bu topraklarda Türk-Kürt ilişkileri bozulmuştur.
     Bunu anlatmak istiyorum.
     Ancak tarihi gerçeklere ve tarihi seyre nazar etmem gerekiyor.
     Osmanlı 1. Cihan harbinden mağlup çıktı. İtilaf devletleri tarafından masaya oturmak zorunda kaldı. Kimdi bu itilaf devletleri? Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz Krallığı, Polonya, Portekiz, Romanya, Çekoslovakya, Hırvatistan/ Sloven Krallığı.
     Tarih 10 Ağustos 1920. Paris’in Sevr banliyösündeki seramik müzesinde masaya oturuldu. Osmanlı heyeti uzun süre ayakta bekletildi. Aşağılama burada da kendini gösterdi. Sonra içeri aldılar heyeti. Tarihimize yüz karası olarak geçen bu anlaşma, 15 dakikada sona erdi. Yanlış okumadınız, evet 15 dakikada Sevr anlaşması imzalandı.
     Bu anlaşmayı imzalayan heyette, kimler vardı dersiniz:
     Rıza Tevfik, Damat Ferit Paşa, Hadi Paşa, Reşit Halis
     Osmanlının idam fermanı olan Sevr anlaşması, 433 maddeden oluşuyordu. Oturdum bu maddeleri birer birer gözden geçirdim. Özellikle iki madde, bende yanıcı ve yakıcı tedailer uyandırdı.
     Sevr anlaşmasının 62 ve 64. maddeleri aynen şöyleydi:
“İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerden oluşan uluslararası bir komisyon, Fırat’ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak. Bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyetine başvuracak..”
    Sevr hayata geçseydi yüz yıl önce, Fırat’ın doğusunda bir Kürt devleti kurulacaktı.
Kurulamadı, aradan yüz yıl geçti. Bunun için mi Türk-Kürt ilişkileri bozuldu?
Sevr paçavrasını kim yırttı? Mustafa Kemal. Kime karşı yırttı? Yedi düvele karşı.
62/64 maddelere inat, Anadolu’da birlik ve beraberliği ve kardeşliği sağladı. Hiç bir etnik ayrım yapmadan, bu topraklarda yaşayan herkesi ‘Türk’ vatandaşı olarak kabul etti. Bunu anayasasına koydu.
     Bu bir mucizeydi. Ama itilaf devletleri tarafından hiçbir zaman hazmedilemedi.
Cumhuriyet 1923’te kuruldu. Şak ardından Şeyh Sait isyanı geldi. Koçgiri ayaklanması, Seyit Rıza olayı birbirini takip etti. 70’li yılların sonuna doğru, Diyarbakır’da Abdullah Öcalan tarafından PKK terör örgütü kuruldu.
     Sevri hazmedemeyenler, bu örgüte yıllarca büyük destek verdi. Bugün nereyi konuşuyoruz ve mücadele ediyoruz? Fırat’ın doğusunu. 100 yıl önce de Fırat’ın doğusu konuşuluyordu.
     Bugünkü yeni süreç için diyorlar ki “Barış” sağlansın. Barış, savaşan iki taraf arasında yapılır. Bu topraklarda Türk ve Kürt unsurlar yüzyıldır eşit vatandaş olarak yaşıyor. Ortada savaş ve kavga yok. Peki, ne için barışacaklar?
     Tarihin seyrini okumayanlar, okuyamayanlar, bugünkü gelişmelere asla akıl erdiremez. Meseleye birazda 62-64 maddeleri doğrultusunda bakmak lazımdır diye düşünüyorum..