"Para Değil Mama İstiyorum"
Yaklaşık 4 yıldır, enflasyon belasıyla yaşıyoruz. Hayat pahalılığı acıtıyor. Toplumun ruh dengesi, ciddi şekilde hasar alıyor. İş hayatı, aile hayatı sallanıyor. Kapanan fabrikalar, iflas eden işletmeler, konkordato ilan eden firmalar birbiri ardınca geliyor. İşsiz kalan işçiler, haline çare arıyor.
Aslında durum vahim. Bakan Şimşek açıklamasında, pahalılığı anlıyoruz ve farkındayız, enflasyonun sihirli bir reçetesi yok, ancak ciddi bir şekilde mücadele ediyoruz diyor.
Bazen bir söz, bazen bir olay, yaşanan tablonun vahametini ortaya koyar.
Bence o olay, geçtiğimiz günlerde Karadeniz Ereğlisinde yaşandı. Yaşananlar; meselenin ciddiyetini ortaya koyan, bir işaret fişeğiydi adeta. Hem toplumun ve hem yetkililerin, dikkate alması gereken bir olaydı.
Bir babaydı o. Evin çatısına çıktı. Feryatlar birbiri ardınca geldi. Ha atlayacak, ha atlayacak gibiydi. Mahalleli geldi, güvenlik güçleri geldi. Çatıdan indirmek için çaba sarf etmeye başladılar.
O acılı baba, şöyle haykırıyordu: “Ben para istemiyorum. Mama istiyorum.”
Ne demek istediğini anlıyorsunuz herhalde. Çocuğuna mama alamayacak olan bir baba bu.
Sonra bir hayırsever kendini ikna etti. Senin bir yıllık masraflarını karşılayacağım dedi. O acılı baba, böylece çatıdan indi.
Çatıdaki bu feryat, tablonun ne kadar vahim olduğunu gösteren işaret fişeğidir.
Hal böyle iken, ülke nelerle uğraşıyor?
İktidarın derdi, CHP’li belediyeler. CHP’nin derdi, Cumhurbaşkanı adayını açıklamak. Erken seçim olur mu yoksa olmaz mı? Yorumun harmanı olmaz. Yap yapabildiğin kadar.
Sosyal medya gayya kuyusuna dönmüş. Dedin, dedim, hakaret ettin, etmedin, şunu dedin, bunu dedin. Açılan davalar birbiri ardınca. Konuş bakalım konuş. Ne ucu var, ne bucağı.
Siyasiler ve medya mensupları hakkında açılan davalar var. O davalar üzerine yapılan tartışmalar harareti arttırıyor, tansiyonu yükseltiyor. Ülkenin gerçek gündemini konuşmaya vakit kalmıyor.
Yeni çözüm sürecinden netice alınır mı? PKK silahları bırakır mı? Ne yorumlar, ne yorumlar. İnsanın kafası karıncalanıyor. Hayat pahalılığı mı? Boş ver canım, onu sonra da konuşuruz.
Kartalkaya yangın faciasının sorumluları kim? O bölge kimin yetki alanı içerisinde? Durmak yok, tartışmaya devam.
Büyük deprem felaketinin üzerinden iki yıl geçti. Verilen sözler tutuldu mu? Depremzedeler ne halde. Konuşmaya devam.
Çok değer verdiğim bir söz vardır: “Bir şey haddini aşarsa zıddına inkılâp eder.”
Aynen öyle oluyor. Enflasyon, sadece rakam değil. Toplumsal düzeni, manevi değerleri bozan bir illet. Had aşılıyor, zıddına inkılâp ediyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı, her gün tağşişli ve hileli ürünleri açıklıyor. İzleyince vay be diyorsunuz. Bunu salt ahlak kavramıyla açıklayamazsınız. Aynı şekilde pek çok tarımsal ürünümüz ihracat kapılarından geri dönüyor. Sahte içkiden 70 kişi ölüyor.
Piyasada fiyat algısı yerle bir olmuş. Kim ağzına ne geldi onu söylüyor. Pahalı ne, ucuz ne birbirine karışmış.
Ve diyanetimiz fetva veriyor; emeklilerimize fitre verilebilir.
Enflasyon ya da hayat pahalılığı, ne derseniz deyin. Had fersah fersah aşılmıştır. Yaşadığımız tüm olumsuzluklar, zıddına inkılâbın görüntüleridir.
Ereğli’de çatıya çıkıp, para değil mama istiyorum diyen babanın feryadı, aslında her şeyi açık ve net biçimde anlatıyor.
İyi bir noktaya doğru gitmiyoruz. Başta iktidar olmak üzere, toplumun tüm kesimleri sorumluluk almak zorunda. Bu beladan kurtulmak için bir seferberlik gerekli.
Yok, hayır öyle değil, durumu böyle de idare ederiz diyorsak; o çatılara çıkıp, para değil mama istiyoruz diye feryat eden çok anne ve babalar görürüz…