Seçin Bakalım!!

Ahmet İNCE gordesgazetesi@gmail.com

Pazarda manav bağırır,'gel kardeşim gel, seçmece bunlar!' Kimse çürük çarığı almak istemez. Seçtiriyorsa esnaf, oraya doğru koşarsınız. Çünkü seçmek insanın tabiatında vardır.
            Bir kıyafeti seçerken, ne zahmetler çekersiniz. Önce rengi, sonra modeli, sonra dikişi, sonra yakası derken uzar gider istekleriniz. Bir dükkândan çıkar, öbürüne girersiniz. Seçmek o kadar kolay değildir.
            Araç alacaksınız, şöyle şatafatlı filan olmalı. Bir devirde gri renkler, bir devirde beyaz renkler geçerlidir. Jantı çelik, gövdesi heybetli tercihimizdir. Kliması, hava yastığı, otomatik farlar, silecekler vazgeçilmezimizdir. Çoğunlukla seçmekte zorlanırız.
            Ne demiş atalarımız? Allah insanı dünyada mekânsız, ahret'te imansız bırakmasın. Başımızı sokacak ev derdik eskiden. Şimdilerde seçme avantajımız var. İlk tercihimiz, kaloriferli olması değil mi? Caddeye bakan mı yoksa arka cephede mi uygun bizim için. Alt katlarda mı veya üst katlarda mı daha caziptir mesela?
            Başınızı sokacak mekânı seçersiniz bin bir zahmetle. Sonra iş krediye gelir. Hangi banka hangi faizle, daha uygundur diye araştırırsınız. Yani cebinize mütenasip şartları seçmeye çalışırsınız.
            Seçmekle geçer hayatımız ancak farkında bile olmayız. En hassas olanı, eş seçimidir. Sevmişizdir, karakaşına, kara gözüne meftun olmuşuzdur. Adına aşk deriz, sevgi deriz. Bazen onlardan daha fazlasını ararız. Ailesini, tahsilini, terbiyesini, görgüsünü dikkate alarak seçeriz.
            Çocuklarımız büyümeye başlayınca, yeni seçme sancıları başlar. Hangi okula göndermeliyim, hangi öğretmene çocuğumu teslim etmeliyim düşünceleri içinde kıvranırız.
            Velhasıl çocuk yaşta başlarız seçmeye, ölünceye kadar devam eder gider. Hatta mezarımızı bile seçeriz. Bir vasiyet bırakırız geriye. Beni şuraya gömün, şunun yanında olayım deriz.
            Demem o ki yediğini, içtiğini, aldığını sattığını, evlendiğini, barklandığını seçerken titizlenen, araştıran, zahmetlenen bir toplum; memleketini yönetecek isimleri seçerken arabesk oluyor.
            Ölçü, değerlendirme, mukayese hiçbir işe yaramıyor.
            Bir hafta sonra ülke seçime gidiyor. Fert olarak hayatına gösterdiği seçicilik, seçimde asla geçerli olmayacak. Yine menfaatler, yine öfkeler, yine duygular, yine bağnazlıklar seçerken etkili rol oynayacak.
            Ülke son yıllarda ve hele son aylarda, anormal şartlar yaşıyor.
            Akıl almaz dış politika hataları ülkenin güvenliğini sarsıyor. Suriye politikası iflas etmiş. Sınırlarımız delik deşik, elek gibi olmuş. Dünyanın tüm cihatçı teröristleri kapımızın dışında. İçeriye girip çıkıyor.
            IŞİD denilen bela, bağrımızda bombalar patlatıyor. Esad gitmiyor. Şam'a giremedik. Emeviye camiinde Cuma namazı kılamadık. Bu kaos ortamında, Suriye'nin güneyindeki Kürtler cesamet kazanıyor. Bir koridor hikâyesi çıkıyor ortaya, ucu Türkiye'nin kuzeyine usanıyor.
            PKK terörü nefes alıyor, siyasi güç kazanıyor bu yeni şekilde.
            3 yıl boyunca, çözüm süreciyle uğraşıyor ülke. Ha çözüldü, ha çözülecek derken felaket kapımıza dayanıyor. Son üç ayda, kan gölüne dönüyor topraklarımız. Cenazeler bir biri ardınca geliyor.
            Öncelikli meselemiz nedir diye soramıyoruz. Bu paralel işi bir türlü çözüme kavuşmuyor.
            Başımız dönüyor, nutkumuz tutuluyor. İdarecilerimiz mütemadi olarak aldatıldıklarını beyan ediyor. Paralelciler aldatmış, çözüm sürecinde örgüt aldatmış.
            Olup bitenlerden, sanırsınız ki yöneticiler asla sorumlu değil. Dış güçler, lobiler sardı başımıza tüm bu belaları. Suriye politikasındaki iflası, çözüm sürecindeki gafleti, cemaat konusundaki aldanmışlığı hep onlar yaptı.
            İstihbaratı tam tekmil, emniyeti yekpare, yargısı harika, yönetim biçimi şahane, idarecileri müstesna olan bir ülke; işte böyle dış güçler ve lobiler tarafından hançerleniyor.
            Netice itibarıyla, 1 Kasımda seçmeye gidiceğiz. Ama neyi?
            1 kilo domates alırken dikkat eden, araç seçerken titizlenen, ev seçerken heyecanlanan, eş seçerken kılı kırk yaran bir toplum, adam seçerken arabeskleşiyor.
            Sonra da adına, tezahüratlar arasında ‘milli irade' diye alkış tutuyoruz.
            O zaman, geriye söylenecek başka bir söz kalmıyor, temenniden başka;
            'Herkese hayırlı ve uğurlu seçmeler!!!'