Sinir Harbi!

Ahmet İNCE gordesgazetesi@gmail.com

Son üç yıldır devam eden, bir enflasyon belasıyla yaşıyoruz. Ekonomi alt üst olmuş. Piyasalar yanıyor. Toplumun büyük kesimi, kahırla yaşar hale gelmiş. Geçinmek marifet olmuş. İş hayatı devasa sıkıntılar içinde. Kapanan kepenkler var. İş hayatını sonlandıran fabrika ve işletmeler var. Tesislerini yurt dışına taşıyan firmalar var. İşsiz kalan milyonlar var.
Buna rağmen, bir şey yokmuş gibi hareket eden bir iktidar var. Bol miktarda program açıklıyor, rakamlarla oynuyor. İleriye doğru bir sürü ümitler veriyor. Yılın ikinci çeyreği, üçüncü çeyreği, olmazsa yeni yılın ortası gibi vaatler veriyor. Üç yılı geçtik, çeyrekleri tükettik, ortada iyileşme adına hiçbir şey yok.
Tarım çökmüş. Yıl zararına çalışmış. Toprakla uğraşmak çile haline gelmiş. Bu hayat pahalılığında, büyük çoğunluk zarar etmiş. Bu çiftçi yeniden nasıl toparlanır, nasıl üretim yapar? Bu soruların ülkede muhatabı yok.
Toplumdaki hızlı çözülme ve çürümeyi dikkate alan yok.
Mafyalaşma, uyuşturucu ticareti, mülteci sorunu kaygı verici boyutlara ulaşmış.
Kadın cinayetleri, çocuk cinayetleri ve istismarı hız kesmeden devam ediyor. Aile içi şiddet, aile içi cinayetler kan donduruyor. Şehirler sanki mezbahaneye dönmüş. Nedir, ne oluyor diyen yok.
Her gün bir taraftan yolsuzluk haberi geliyor. Merak edip araştıran var mı?
Değiştire değiştire 40 yamalı bohçaya çevirdiğimiz, eğitimin içler acısı haline kim kafa yoruyor?
Yaz yazabildiğin kadar. Sonu gelmez.
Bütün bu olup bitenler, sanki bu ülkede yaşanmıyor. Siyaset alakasız gündemlerle yaşadıklarımızı örtüyor, örtmeye çalışıyor.
Yıllardır her dem önümüze getirilen bir konu var: Anayasa değişikliği. Temcit pilavı gibi, bugünlerde sıkça konuşulur hale geldi. Neymiş efendim, sivil bir anayasa yapılacakmış. 1982’den bugüne, bu anayasa tam 22 değişikliğe uğramış. 12 Eylül anayasasının ‘askeri’ karakteri, çoktan çöpe gitmiş.
Fakat ne önemi var. İlla yeni bir anayasa yapalım.
Ülke ekonomisi, anayasa yüzünden mi bu hale geldi?
Toplumsal çürümeye, anayasa mı neden oldu?

Mülteci derdini başımıza anayasa mı açtı?
Ülkenin yaşadığı bütün olumsuzlukları örten, bir şal haline getirdiler anayasayı. İşler bu kadar ters giderken, bir şal gerekli örtmek için; sivil anayasa yapalım.
Dün ta kuka edilen, kapatılsın denilen, hazine yardımı almasın diye beyanat verilen DEM’in bugün eli sıkılıyor. Hesap elbette bir başka. 2028 seçimlerine yapılan bir hazırlık gibi gözüküyor.
İktidardan mustarip bir kitlenin umudu, demokrasilerde muhalefettir. Ana muhalefet nelerle uğraşıyor. Hala parti içi çekişmelerle boğuşuyor. Kemal Kılıçdaroğlunun beyanatları eksik kalmıyor. İmamoğlu mu? Yoksa Yavaş mı? Hangisi Cumhurbaşkanı adayı olsun. Konuş konuşabildiğin kadar. Dertli ve sıkıntılı bir topluma verebildiği bir ümit, bir heyecan yok.
Tabii bir de İsrail meselesi var. Son bir yıldır savaş değil, resmen insan katliamı yapıyor. Dünya seyrediyor. Müslüman ülkeler seyrediyor. Kınıyoruz, lanetliyoruz, dünyayı insafa davet ediyoruz. Ancak bir işe yaramıyor. Sonrada İsrail’in nihai hedefi bizim topraklarımızdır diyoruz.
Yorumlar, açıklamalar gündemi kaplıyor. Savaşır mıyız, savaşmaz mıyız?
Seçimlere üç buçuk yıldan fazla var. Her hafta bir şirket anket yayınlıyor. Sanki birkaç ay sonra seçim varmış gibi. Bu anket sonuçlarının, bugüne ne faydası var. Yok, CHP önde gidiyor, yok Ak Parti ikinci sırada, yok karasızlar yeni bir parti olmuş. Durmadan konuş, durmadan tartış.
Bütün bu gündem maddelerinin, ülke gerçekleriyle ne alakası var? Elbette hiçbir alakası yok. Geçim sıkıntısını konuşmayalım. Toplumsal çürümeyi düşünmeyelim, Tarımdaki çöküşü hatırlamayalım, mülteci derdini dert edinmeyelim.
Evet, bu ülkede yaşamak için, insanın güçlü bir sinir sistemine sahip olması gerekiyor.