Stagflasyon mu?
Ekonomide en çok sıkıldığım kısım rakamlardır. Ancak rakamsız ekonomi olmayacağı da bir gerçektir. Bunu niye söylüyorum. Elbette ekonomiyle ilgileniyor ve rakamları takip ediyorum. Ancak daha ziyade, ilgilendiğim piyasalardır. Alım satım ne durumda. Arz talep dengesi nasıl çalışıyor. Alım gücü düşüyor mu yoksa yükseliyor mu? Ödemeler dengesi ne durumda vesair.. Bunlarla daha çok ilgilenirim.
Üç yılı geçti. Enflasyonla boğuşuyoruz. Mücadele ediyoruz diyemiyorum. Zira enflasyonla mücadele adına, ortada bir şey göremiyorum. Gibi yapılıyor, o kadar. Şayet gereği yapılabilseydi, bugün aynı derdin içinde kıvranıyor olmazdık.
Bence enflasyonun sebebi, mevcut sistemin bizatihi kendisi.
Ekonomide makas değiştirmenin, acısını yaşıyoruz bugün. Bu bir tercihti. Ancak son derece tehlikeli bir tercihti. Faiz sebep, enflasyon sonuç söylemi işe yaramayınca ve her şey berbat olunca, rasyonel politikalara dönüyoruz denildi. İşin başına da Mehmet Şimşek getirildi.
Rasyonel politikalara dönmenin argümanlarını, uygulayabiliyor mu Şimşek? Bence yapamıyor. Çünkü sistemin bizatihi kendisi, buna izin germiyor. Bu yüzden, gittiği yere kadar gitsin havası hâkim oluyor.
Peki, böyle gider mi? Kanaatimce çok zor.
Vaziyet gittikçe nazikleşiyor. Baz etkisi, buz etkisi gibi laflarla bir kısım rakamların arkasına sığınılıyor. O rakamların piyasanın içinde hiçbir karşılığı yok. Neden yok? Sistemin yarattığı enflasyondan başka, bir de vatandaşın yarattığı bir enflasyon var. Mal ve hizmet sektöründe, insanların dilinde kemik kalmamış. Soruyorsun, niye böyle? Cevap hazır hemen; abi enflasyon var.
Enflasyon bu ülkede, artık iki başlı bir canavardır bu yüzden. Bir girdabın içindeyiz? Nasıl çıkarız kimse bilmiyor. Salihli’de bir pastanenin önünden geçiyorum. Bir bardak limonata içeyim dedim. Aklıma geldi sordum; ne kadar? Cevap verdi; 50TL. Bir bardağa baktım, bir limonataya. Sonra kalsın dedim.
Eskiden gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini, namus davaları ve cinayetleri doldururdu. Üç yıldır ev sahibi kiracı kavgaları ve cinayetleri dolduruyor.
Orta vadeli program, vergi paketi, dövizin baskılanması bir işe yarıyor mu? Yaramıyor. Sermaye girişi ve yatırımcı gerekiyor. Anayasa Mahkemesinin kararları “yok hükmünde” sayılan ve uygulanmayan bir ülkeye, sermaye nasıl gelsin.
Bankalar ATM’lerde yeni bir uygulamaya geçiyormuş. 10, 20, 50TL’yi geçtik. 100TL bile derde derman oluyor. Tüm paralar 200TL olacakmış diye haberler çıkıyor. Bu durum bile halimizi göstermiyor mu?
Son günlerde, yeni bir tartışma var ekonomi çevrelerinde.
Sorulan soru şu; Stagflasyona mı gidiyoruz?
Enflasyonu anladık. Peki stagflasyon ne? Ekonomide enflasyonla birlikte bir de durgunluk baş gösterirse, buna stagflasyon deniliyor. Güvenilir ekonomistler, bu konuda kaygılarını dile getiriyor. Ve hızla stagflasyona gittiğimizi söylüyor.
Piyasanın içinde ve piyasayı takip eden birisi olarak, ben de aynı görüşteyim. Ekonomi hızla stagflasyona doğru gidiyor. Bunu niye dayanarak söylüyorum. 1983–87 arası Özallı yıllardı. Ülkede hızlı bir enflasyon vardı. Buna rağmen piyasalar kıpır kıpırdı. Hiçbir durgunluk belirtisi yaşanmamıştı. Çünkü olması ve yapılması gereken şartlarda, enflasyonla mücadele ediliyordu.
Ekonomide rakamların dili, piyasada kendini gösterir. Ben TÜİK’in güvenilmeyen rakamlarına değil, bizatihi piyasanın içine bakarım. Mesela imalat sanayisinde müthiş bir gerileme var. Bazı sektörler yurt dışına taşınıyor. Bu yıl sahiller sancılı. Yerli turistler, Yunan adalarına akın ediyor.
Başka, evet başka veriler de var. Bunu piyasanın içinde görüyor ve yaşıyoruz.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB) verilerine göre; 2024 yılı Ocak-Temmuz arasında 14828 şirket kapanmış. Açılan şirket sayısı ise devede kulak misali az.
Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyon (TESK) verilerine göre; 2024 yılı Ocak-Temmuz arasında 51055 esnaf kepenk indirmiş.
Yine Ocak-Temmuz arasında karşılıksız çek miktarında, geçen yıla göre %80 artış var.
Aynı dönem itibarıyla, 788 şirket konkordato ilan etmiş. Özellikle son günlerde, dev inşaat şirketlerinin konkordato ilan etmesi ise son derece dikkat çekici.
Bütün bunların bir maliyeti var topluma. Bu gün işsiz sayısı 3 milyonun üzerine çıkmış.
Mayıs ayından beri, artık iyice hissedilir bir durgunluk var piyasalarda. Mal talebi düşmüş vaziyette. Alışverişler çakılı hale gelmiş. Bir de tarımda yaşanan çöküş, süreci hızlandırmış gibi gözüküyor.
Piyasalarda yaprak kıpırdamıyor diye başlıklar atıldı, son aylarda. Biz de benzer başlığı atarak, durumun vahametini ortaya koymuştuk. Bu ne biliyor musunuz? Stagflasyonun işaretleri.
İşin özeti, adı ne olursa olsun, bizi toplum olarak daha zor günler bekliyor…