Yorgan Deyip Geçmeyin
60'lı yılların Gördes'inde önemli bir sanatkârdı. Akhisar'dan kopup gelmiş, Gördes'e mekân açmıştı. Bugünkü Kur'an Kursu binasının hemen yanında, biraz izbe bir yerde çalışıyordu.
Soy ismini bugün hatırlayamıyorum. Ancak Yorgancı Ömer ustayı unutmam mümkün değil. Kibar, beyefendi bir ustaydı. Ruhundaki inceliği, nakış nakış diktiği yorganlara işlerdi. O yıllarda, şehrin yorgan ihtiyacını o karşılardı.
Manifaturacıların çoğundan sipariş alır, gece gündüz çalışırdı. Satenden dikilen ve halkın ipek yorgan dediği ürünler göz kamaştırırdı. Bir de basma yüzlü yorganlar vardı. Çocukluğumun manifatura dükkânında, her pazartesi dışarıya bu yorganları istif ederdik. Renklerine vurulan müşteriler, satın almadan geçemezdi.
Ömer usta, uzun yıllar kaldı Gördes'te. Sanatını yanında alıp götürmedi. Mesleğin sonraki yıllarda ustası olacak isimleri, yanında yetiştirdi. Bu yönüyle büyük hizmeti oldu. Hatırlayabildiğim kadarıyla, İbrahim Karabıyık bunların başında gelir.
Bugün hayatta olmayan Yorgancı Emin (Doruk) ve yaşayan son ustalardan Yorgancı Vefa(Sezgin) bu gelenekten yetişen isimlerdir. Bugün devrin sonuna gelmiş ve zamana inat, mesleği sürdüren Halil Arı ve Halil Esen ustalar var.
Günümüzün hazır yorganları, o eski el işi yorganların keyfini vermiyor. Eskiler, zevkin ve ruh inkişafının ürünüydü. Yeniler daha basmakalıp ve daha basit.
Yorgan hayatımızda bir sığınma, bir güvenme aracıdır. Aynı zamanda bir ölçme ve biçme terazisidir. Yazılı ve sözlü kültürün vazgeçilmez bir unsurudur.
Bunları niçin yazıyorum.
Kültür ikliminde, yorganla kısa bir gezinti yapmak istedim. Bugün içinde yaşadığımız siyasi ve sosyal çalkantılara, belki bir karşılık bulurum diye düşündüm.
Çocukluktan gençliğe adım atıldığında, bütün şekiller değişmeye başlar. Anadolu'da kullanılan tabir şöyledir: 'Ayağı yorgandan çıktı.'
Ayağı yorgandan çıkmışsa, onu yorgansız bırakmayacaksın. Ayağına uygun yorganı hemen dikeceksin. Dikmezsen eğer, ileride ağır bedeller ödersin.
Her şey imkân dâhilindedir. Şartlar bazen imkân verir, bazen vermez. Elindeki imkânlara göre hareket etmezsen, bir yerden açık verirsin. O açığı sonra kapatamazsın. Ne demiş atalarımız: 'Ayağını yorgana göre uzat.'
İtidalli yani dengeli olmak önemlidir. Hırs ve öfke insanın en büyük düşmanıdır. Hangi işle uğraşırsan uğraş, bunlara dikkat etmek gerekir. Tarih, 'Pire için yorgan yakan' adamlarla doludur.
Sağlığın kıymeti ne zaman anlaşılır? 'Yorgan döşek yattığın' günlerde elbette.
Yörük hayatının ve dahi bizim hayatımızın vazgeçilmez ikilisi nedir desem, biraz düşünürsünüz. Sizi merakta koymayayım:
'Allah yazın ayransız, kışın yorgansız bırakmasın.'
Türk şiirinde yorganı, kelime üstü bir kudretle kullanan Necip Fazıldır. Onun Rimbaud ve Verlene etkisinde olduğu ve metafizik gerilimlerinin zirveye çıktığı yıllarda (1972) yazdığı, 'Kaldırımlar' şiirinden bahsediyorum.
Kaldırımlar şiirinin birinci bölümünde Necip Fazıl, yorgan motifini şöyle kullanır:
'Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.'
Muhabbetin sonuna geldik. Onu söylemeden olmaz.
Nasreddin Hoca fıkrasındaki deyimi kim bilmez.
Yorgan güçtür, kuvvettir. Sığınaktır, kıymettir. Birden fazla taliplisi olursa yorganın, sonunda hır çıkar.
Yorganı kaptırmamak için, neler feda edilmez. Yorgan elden gidecek korkusuna kapılanlar, kusuru kendinde değilde en yakınlarında aramaya kalkarsa, akıbet kaçınılmaz olur.
Nasreddin Hoca ne demişti: 'Yorgan gitti, kavga bitti.'