Halı Dokuyan Kadınlar ve Şehit Makbule Hanım-7
Dış Ses : (Makbule Hanım halısının başındayken) Önce Şükûfe Nihal’in Vatanım İçin romanından pasajlar:
“Hele sen mektebi bitir, o zaman aileye açarım meseleyi. Makbule’ye de söylerim. Merak etme. Onu kimseye vermeyiz. Ortaya böyle bir mesele çıkarsa emin ol, ben önlerim, sana söz veriyorum Ali.”
“Pekâlâ, Asımcığım, bu işte ben de sana güveniyorum.”
***
Ali pırıl pırıl zabit elbisesi içinde, kılıcını şakırdatarak mahalleden geçerken Makbule de birkaç defa görmüştü. O günlerde zaten herkes ondan bahsettiği için, ruhunda heyecanla karışık bir gurur duydu. O güne kadar evlenmeyi hiç düşünmemişti, bu biraz da kendisine uygun bir kimse bulunamadığı için olacak…
***
Ertesi gün, Parti Pehlivan’ın eşi Hatice Hanım, Abdullah Efendilerin kapısına dayandı. Birkaç dakika hoşbeşten sonra, Zeliha Hanım’a meseleyi açtı:
“Bizim efenin yeğeni Halil Efe evlenmek istiyor, teyze. Alacağı kızı ben bulacakmışım. Düşündüm taşındım, Makbule Hanım’dan daha münasip kız bulamadım ona. Ne dersin teyze?” (…)
“Allah böyle şey yazdıysa, bozsun kızım. Bir daha da bunu tekrar etme, gücenirim.”
“Peki teyze, peki. Pehlivan’a böyle söylerim, yalnız bu meseleyi Halil Efe’ye de açmış, siz razı olursunuz sanmıştık. Şimdi ne demeli?”
“Hata etmişsiniz. Önce bir defa bize sormak yok mu? Başka yerden kısmet arasın, bize bakmasın Efe.
***
“Gelen uzak akrabalardan Hakkı Bey:
“Senden Makbule’yi istemeye geldim.” (…)
“Veremem Hakkı Bey, çeteye kız veremem. Ondan daha güzelleri var Gördes’te. Verirlerse, gitsin onları alsın.”
“ Orası bizim nemize lazım? Halil Efe şimdi senin kızına talip, işte bu kadar… Hem, bilmeli ki bu adamlara karşı gelinemez. Onlar, askerlerini dağıttılar, bize muti [tabi] oldular, ama sen bakma, kuvvetleri yine de yerinde. İsterlerse şimdi yine isyan ediverirler.
***
Bir hafta sonra, bir Perşembe günü Gördes kadınları giyinmiş kuşanmış sokaklara döküldüler. Makbule ile Halil Efe’nin nişanları var.
***
Bir an birbirlerine bakıştılar. Ali’de de heyecan yerine sükûnet vardı.
“Makbule, ablama verdiğin cevap doğru mu?
“Doğru, Ali.”
“Efeyle evleneceksin demek?”
“Memleket öyle istiyor.”
“Ya sen?”
“Bana söz düşmedi.”
“Makbule…”
***
Makbule’yi yakından tanıyanlar şaşakaldılar. Kafilenin idaresini eline kendisi almış kadar mağrur, başı dimdik. Biraz geride, sağda, tek başına, boz atına kurulmuş, erkeklerden daha erkek!.. Ona, kasabanın sokaklarında bile rastlayan olmazdı. Şimdi bu ne değişiklik. Dizlerine kadar inen siyah paltosu, bir tel saçını bile göstermeyen siyah kalpağı, göğsüne, beline dizdiği silahları ile on dokuz yaşındaki destan kahramanı, bütün gözleri kendisine çekiyor, ama bakmaya kimin cesareti var?
Efelere ait kadınların beraber götürülmesi kararı, Makbule’nin isteğiyle verilmişti. Halil Efe sanmıştı ki onun bu arzusunu yerine getirirse, iş değişir, Makbule kendisine biraz olsun yüz gösterir.
Ümitleri boşa gitti, işte, iki gündür yoldalar, yanında onun herhangi bir müfreze askerlerinden farkı yok. İlk gördüğü akşam nasılsa, yine öyle, tek başına! Tunç kapıları içeriden kilitlenmiş bir hisara benziyor. (…) Makbule’nin eline hâlâ eli bile değmedi. Nikâh gecesi ortaya çıkan o dehşetli baş ağrısı, hâlâ sürüp gidiyor. Karşı karşıya oturdukları zaman, karısının ağzından bir tek kelime bile çıkmıyor, bakışları bir defa olsun karşılaşmadı şimdiye kadar. ***
Halil Efe uzandı, yaşarken erişemediği sevgiliyi ilk defa kollarına aldı. Ali ona yardıma çalıştı. Hâlâ derinliğinde akik güneşler tutuşan gözbebekleri, bitmeyecek bir hasretle kendine bakıyor gibi… Tutuşmuş bir gülü andıran güzel başın kızıl ıslaklığı avuçlarını yakıyor.
İlk toprağı İbrahim Ethem Bey serpti. Ali başucuna ince bir çam dalı uzattı. Bir kenarda heykelleşen Efe’yi, dua edenleri bıraktı, koşarak kayalık tepeyi aştı, uzaklaştı.
X X X
(Makbule Hanım halısını dokumayı sürdürürken, sahnede dolaşırken…)
Dış Ses : Şimdi sıra Av. Mehmet Gökdemir’in Gördes kitabında…
“(Makbule) sırtında filintası, ayağında çizmesi, çevik, zeki, dayanıklı durumu ile akıncılara cesurlukta örnek oluyordu. Gördesli temiz bir ailenin kızı idi. Henüz yirmi yaşındaydı. Akıncılığa çıkmadan iki ay önce Halil Efe ile evlenmişti. Kocasına düşkün olduğu kadar, fazlasıyla ülkesine de düşkündü. Ülkesi düşman elinden kurtuluncaya dek akıncıların yanından ayrılmamaya yemin etmişti. İyi silah kullanıyordu. Tehlike zamanlarında en önce silahı eline aldığı çok görülürdü. Akıncılar birbirini dürterek ateş altındaki Makbule’nin cesaretini gösterirlerdi. En tehlikeli zamanlarda bazı şaşıran ve telaş gösteren erat ile alay eder, yorulmuş ve üzgün gözükenlerin yüreklerine kuvvet verirdi. Tam Türk amazonu idi. Külot pantolonu, kısa mantosu, küçük çizmeleriyle, sıçradığı atına ne kadar çevik, yardımsız kendi biner, kendi inerdi. Yunanlılardan ele geçirilip kendisine verilmiş olan doru atının sırtında dağları aşıp tehlikeye atılmaktan zevk alırdı. İleri gidildiği zaman öncüde, geri gidildiği zaman artçıda… Emniyet işlerinden, gözcülükten bir gurur duyardı.
“1921 yılının Ocak ayında Çerkez Etem ayaklanması bastırılır. Ne var ki Çerkez Etem’in en güçlü yardımcılarından olan Parti Pehlivan ile Halil Efe düşmana katılmazlar, eskiden olduğu gibi milis savaşını sürdürürler. Bu iş için de Gördes’i kendilerine bir çeşit üs edinirler. İşte bu sıralarda Halil Efe, Makbule Hanım’ı görür ve beğenir. Bu beğenisini Parti Pehlivan aracılığıyla Makbule Hanımın ailesine iletir ve evlenmek istediğini söyler. Aile bu isteği kabul eder ve nişan hazırlıklarına başlanır. Nişanın yapılacağı akşam, Gördes’in Yunanlılar tarafından işgal edileceği ve Yunan askerlerinin kasabaya yaklaşmakta olduğu haberi alınır. Halkın bir kısmı düşmanın gelmeyeceği, gelemeyeceği köylere, bir kısmı da Demirci kasabasına kaçar. Makbule Hanım ve annesi de Demirci’ye kaçanlar arasındadır. Esasen bu kaçışa, Halil Efe ve Parti Pehlivan da yardımcı olmuşlardır. (…)
“Makbule Hanımla Halil Efe 1921 yaz aylarında Demirci’de evlenirler. Bir süre sonra da diğer milis kuvvetleri ile birlikte çevredeki Yunan birliklerine baskınlar yapmak amacı ile dağa çıkarlar. Dağa çıkış sırasında Makbule Hanım da kocası Halil Efe’nin yanındadır. Bu sıralarda Makbule’nin ağabeyi Asım, düzenli ordu birliklerindedir. İki kardeş bir daha görüşemezler. Makbule Hanım 16/17 Mart 1922’de Kocayayla’da şehit olur.”
[Bu bilgileri kendisiyle 29 Temmuz 1974 günü Gördes’te görüştüğüm Sayın Asım Ertem’den aldım. Kendisine teşekkür ederim. MT]
Devamı Haftaya