Eylül
Siz bu yazıyı okurken Eylül ayının ortalarındaki günlerini yaşıyor olacağız. Eylül ayı şahsi kanaatime ve izlenimlerime göre diğer aylardan biraz daha farklı bir zaman dilimidir. Gerçi Allahü Teala'nın verdiği daha doğrusu biz aciz kullarına lütuf ettiği her zamanın, her ayın, her günün, her yaşın ayrı ayrı güzellikleri ve özellikleri vardır. Ama yine de bence Eylül başkadır.
Günlerin kısalmaya başladığı, havanın hafiften serinlediği, insanın değişik duygular hissettiği ve yeni heyecanlar yaşadığı bir aydır Eylül. Artık koca bir yaz mevsimi bitiyordur ve tatil denen zaman sona eriyordur. Okullar açılacak, mahsuller kaldırılacak, mesailer başlayacak yani kısacası herkesin hayatında az çok değişimler olacaktır. Tebeddülat, tagayyurat ve tahavvülat kelimeleri ile ifade edilen değişim ve yenilenme gerçekleşecektir.
Eylül aynı zamanda sonbaharın yani güz mevsiminin ilk ayı olması hasebiyle hazan mevsiminin başlangıcıdır. Hazan yani hüzün zamanı. Kuruyan yapraklar, solan otlar, çıplak ve kuru kalan ağaçların dalları insana ölümünü hatırlatır. 'Yaz bitti, bizim de ömrümüz bitti. Bir gün elbette sizin de ömrünüz hitam bulacak, aynı akıbeti siz de yaşayacaksınız' diye haykırır lisan-ı haliyle.
Güz mevsimi insan hayatındaki ihtiyarlığa tekabül eder. Yani bitişe yaklaşmış bir zaman dilimidir. Şairin dediği gibi :
'Teşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere
Anlar ki yolcu, yol görürünür serviliklere'
Evet, gün içinde ikindi vakti, yıl içinde sonbahar (güz) mevsimi ve ömür içinde ihtiyarlık zamanı hep ortak özellikleri gösterir. Her şeyin bir sonu vardır. Günün de senenin de ömrün de hayatında ve kainatın da sonu vardır. Baki olan sadece Allah(c.c)'tır.
Eylül ayı yıl içindeki önemli bir değişimin (inkılap) başıdır. Namazın beş vakte tahsisi konusunda denildiği gibi: 'Her bir namazın vakti, mühim bir inkılap başı olduğu gibi, azim bir tasarruf-u İlahinin ayinesi ve o tasarruf içinde ihsanat-ı külliye-i İlahiye'nin birer makesi olduğundan, Kadir-i Zülcelale o vakitlerde daha ziyade tesbih ve tazim hadsiz nimetlerinin iki vakit ortasında toplanmış yekünuna karşı şükür ve hamd demek olan namaza emredilmiştir.' İşte bunun gibi Eylül ayı da mühim bir inkılap başı olduğu için belki bu ayda daha fazla tesbih daha fazla tefekkür ve daha fazla ta'at gerekebilir.
Satırlarıma burada son verirken büyük şairimiz Yahya Kemal Beyatlı'nın çok sevdiğim şiirlerinden 'Sonbahar' şiiri ile sizlere veda ediyorum. Sağlıcakla kalın ve Eylül'ün güzelliklerini yaşayın.
Fânî ömür biter, bir uzun sonbahâr olur.
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümâr olur.
Mevsim boyunca kendini hissettirir vedâ;
Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.
Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir;
Günler hazinleşir, geceler uhrevîleşir;
Teşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere.
Anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere.
Dünyânın ufku, gözlere gittikçe târ olur,
Her gün sürüklenip yaşamak rûha bâr olur.
İnsan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;
Bir başka mûsıkîye geçiş farzeder bunu;
Teslîm olunca va'desi gelmiş zevâline,
Benzer cihâna gelmeden evvelki hâline.
Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,
Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,
Duymaz bu ânda taş gibi kalbinde bir sızı:
Farketmez anne toprak ölüm mâceramızı.