İyi ki Varsın Be Çocuk

Cüneyt AYBEY caybey@mynet.com

Yiğit bir genç. Yaşı On beş. Adı Eren. Memleketi Maçka. Yüreği dağ gibi. On üç çocuklu bir ailenin oğlu. Gariban, fakir bir ailenin çocuğu.
            Bu yiğit delikanlı PKK'lı teröristlerin Maçka kırsalında bir eve hırsızlık yapmak için girdiklerini görüyor. Jandarmaya haber veriyor. Tam evi gösterdiği esnada çıkan çatışmada şehit düşüyor. Sonra mı sonrası, Eren'in şehadet haberi ülke gündemine ateş gibi düşüyor.Herkesin yüreğini dağlıyor. Vatanını seven her vatandaş Eren için üzülüyor. Tüm Türkiye tek ses olup 'İyi ki varsın Eren' diyor.
            Oysa ki Eren birbuçuk ay önce soysal medyada bir paylaşım yapmıştı. Diyordu ki : 'Kimse demiyor İyi ki varsın Eren.' Şimdi tüm Türkiye bunu diyor Eren. Sen o zaman için,  ama arkadaşların ama akrabaların ama ailenden birkaç kişi desin istiyordun 'İyi ki varsın Eren.' Şimdi tüm millet bu cümleyi söylüyor Ey Eren.  Sen şimdi özel makamında meleklerle beraberken biz bunu söylüyoruz bunu  yazıyoruz Ey şehit Eren. Yiğit Eren. Mert Eren. Cesur Eren. Kahraman Eren. Bu vatan sana minnettardır. İyi ki varsın.
            Eren'in yaşı daha On beşti. Hani meşhur türkü var ya : 'Hey on beşli  on beşli' diye başlayan ve 'Tokat yolları taşlı' diye devam eden o büyük kahramanlığın türküsü. Tokat'ın on beş yaşındaki delikanlıları kurtuluş savaşında cephelere koşuyor  ve şehadet  şerbetini  içiyorlardı. Kızların gözü yaşlı kalıyordu,  on beşliler gelirken.  İşte Eren de o on beşliler gibi şehit oluyor. Aradan neredeyse yüz yıl da geçse o kan aynı kandır. Tokat'tan cepheye koşan küçük kahramanlar damarlarındaki kan ile PKK'lı hain teröristleri haber veren yiğit Eren'in damarlarında dolaşan kan aynı kandır. 15 Temmuzda bu vatan için akıtılan kan da aynı kandır. Ve bu vatan için, bu topraklar için, bu millet için ne zaman gerekirse bu kan dökülecektir.
            Sosyal medyada bir fotoğraf karesi var. Daha doğrusu iki fotoğrafın yan yana gelmesiyle oluşan bir kare.  Tokatlı on beşlileri temsil eden bir fotoğraf vardır bilirsiniz. On beş yaşında asker kıyafetini giymiş başına ay yıldızlı başlığını geçirmiş omzuna tüfeğini almış ve sıra olmuş küçük kahramanlarımızın fotoğrafı.  O fotoğrafta ön sırada sarışın yakışıklı bir yiğidimiz vardı.  Bu meşhur fotoğrafı  görenler hatırlayacaklardır. İşte o fotoğrafın yanına Eren'in fotoğrafını koymuşlar. İkisi de sarışın ikisi de yakışıklı ikisi de yiğit ikisi de kahraman vatan evladı. Bu kareyi görüp de duygulanmamak mümkün değil.  İnsanın içi ağlıyor.
            Eren ailenin on üç çoğunundan biri. Şehit olmasından sonra yüreği yanan içi kan ağlayan gözü yaşlı bağrı taşlı kalan annesi ile bir röportaj yapıyorlar. Soruyorlar annesine Eren'in odasına girdiğinizde neler hissedeceksiniz diye. Annesi diyor ki Eren'in kendisine ait odası yoktu ki, diyor. İki göz odada diğer kardeşleriyle yaşardı.  Yine soruyorlar Eren'in eşyalarını nasıl toplayacaksınız? Annesi yine diyor ki: 'Eren'in özel eşyası yoktu. Eşyaları kardeşleriyle ortaktı. Bir tek özel eşyası şimdi ayağımda olan kara lastik ayakkabıydı. Çalışıp Eren kendi parasıyla bu lastik ayakkabıyı almıştı. Bana da böyle bir lastik ayakkabı almıştı.'  İşte böyle bir garibanlık böyle bir çaresizlik böyle bir parasızlık. Ama mert mi mert bir yürek. Cesur mu cesur bir delikanlı.  Kahraman mı kahraman bir oğlan. İşte Anadolu insanıdır bu. Yüreği dağlar kadar büyük. Gönlü denizler kadar geniş. Mayasında iman olan, içinde vatan aşkı ve cesaret eksik olmayan,  yüzü nurlu özü sözü doğru dürüst ve mübarek insandır Anadolu insanı.
            Eren iyi ki varsın. Ruhun şad olsun. Rabbim şehadetini kabul buyursun.  Mekanın cennet makamın yüce olsun. Senin gibi yiğitler bu vatan da eksik olmasın.