Türkçe Sevdalısı Bir Münevverin Ardından
Türkiye Yazarlar Birliği kurucusu ve şeref başkanı D. Mehmet Doğan dar-ı bekaya irtihal etti. Kendisi Türkçe sevdalısı velut bir yazar, kıymetli bir kültür insanı, inançlı bir münevver, değerli bir mütefekkir, dil ve tarih bilincinin üstadı, yeri doldurulamaz bir dava adamıydı. Dilimize, edebiyatımıza, kültürümüze, düşünce dünyamıza, gençliğimize velhasıl milletimize büyük hizmetler yaparak bu fani dünyadan terk-i diyar eyledi.
İrtihalinin ardından geriye devasa eserler bıraktı. Bu eserlerin her biri büyük bir kültür hizmetinin kağıda ve kitaba dönüşmüş halidir. Eserlerinde hakikatli görüşlerini, ehemmiyetli tespitlerini, şuurlu fikirlerini dile getirdi. Üniversite yıllarımda edindiğim ve şu anda da şahsi kütüphanemin baş köşesinde duran, hemen hemen her gün müracaat ettiğim ve yüzlerce kelimeyi öğrenerek istifade ettiğim, öğrencilerime ve arkadaşlarıma tavsiye ettiğim “Büyük Türkçe Sözlük” adlı eseri hazırlamıştı. Bu sözlük hazine mahiyetindedir ve bize bıraktığı en önemli miraslarındandır. Bu büyük ve güzel sözlüğün önsözünde dili ne güzel tanımlar: “Gerçekten dil, düşüncelerin kendini idrak ettiği iklim, yeşerip boy attığı topraktır. Ana dili bir insan için öz evi, aile ocağıdır. Kişi bu aile ocağında yaşar ve şahsiyet kazanır. Tarih ve kültürün belirlediği dil düşüncenin ferdilikten çıkarak cemiyetin malı olmasını sağlar. Bu sebeple düşünce farklılıklarının dil ayrılıklarına yol açması hali ile karşılaşılması şaşırtıcı değildir ve memleketimizdeki dil tartışmalarının da bu zeminde değerlendirmek doğru olacaktır.”
“Yüzyılın Soykırımı” eserinde biyolojik olarak yani bedenen yok edilmeden ziyade dilin, kültürün, inancın tasfiyesiyle kültürel soykırıma maruz kalan bir milletin çocuklarına seslenerek kimlik buhranının çukuruna iten manevi tahribatın nasıl aşılabileceğini gösteriyordu. Bu eserde dil devrimi için : “Dil devrimi gerekçeleriyle uyumlu bir hareket olarak başlamamış ve gelişmemiştir. Köklü ve zengin Türkçe tahrip edilmiş ve fakat yerine aynı güçte bir dil varlığının konulması mümkün olmamıştır. Zaten böyle bir dil yapmak imkânsızdı, fakat köklü Türkçeye büyük hasar verdirilmiştir.” Eser üç bölümden oluşuyor: 1. Bölüm: Osmanlıcanın Türkçesi, 2. Bölüm: Türkçenin Cenaze Töreni: 1. Türk Dil Kurultayı, 3. Bölüm: Türkçe Bitti Dilimiz Türksel.
“Batılılaşma İhaneti” adlı eseri esas itibarıyla yakın tarihe yönelik bir meydan okuma olarak değerlendirilebilir. Kitabın otuz küsur yıldır azalmayan bir ilgiye mazhar olması şüphesiz öncelikle ele aldığı konunun aktüalitesini yitirmemesinden kaynaklanıyor. Fakat sırf konunun güncelliği böyle bir sonuç doğurmaya yetmez. Ele aldığı hususları cesaretli değerlendiriş biçimi ile birlikte, vardığı sonuçlar da ilginin sürekliliğini sağlamıştır. Yazarı kitabın gördüğü ilgiyi, en çok maşeri vicdana, kamunun hislerine tercüme olmasına bağlamaktadır. Bir mağlubiyet ideolojisi olan “Batılılaşma”nın doğru değerlendirilebilmesi gerektiğini vurguluyor.
“Camideki Şair: Mehmet Akif” adlı eseri İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un daha iyi anlaşılması için okunması gereken bir kitaptır. Bu kitapta Mehmet Akif Ersoy için şunlar yazılıdır: “Mehmet Akif “önce inanmış adam”dı. Bu sıfatı önce gelmek kaydıyla şairdi, düşünürdü ve kalbi memleketi için çarpan biriydi. İnanmışlığı onun şiirini, hayatını, yaşayışını, şahsiyetini derinden etkilemişti. Şiiri tebliğ için, telkin için, düşünce için, toplumu iyiye götürmek için bir araç saymıştı Mehmet Akif. Kendi yüksek şiir kudretinin ihtirasını toplumun dertlerinin önünde tutsaydı, şüphesiz şiirde, şairlikte daha büyük muvaffakiyetler kazanırdı. Ama o mümindi, halkı en dertli günlerini yaşıyordu ve o, halkının dertlerini duyan ve duyuran bir muzdarip olmayı tercih etti. Camideki Şair, Milli Mücadele ya da Kurtuluş Savaşı’nda alışılmış resmi görüşün dışında bir çerçeveye oturduğuna dikkat çekerek Mehmet Akif’in bu süreçteki gerçek konumunun belirlenmesine de ışık tutmaktadır.”
“Kelimelerin Seyir Defteri” adlı eserinde ise dilimizdeki kelimelerin önemine değinerek çok güzel tespitlerde bulunur. Kelimeleri ne güzel tarif eder: “Büyük ve zengin muhtevalı sözlükleri kamus, okyanus olarak adlandıran bir geleneğe sahibiz. Okyanus "büyük deniz", "dünya karasını çevreleyen su kütlesi" demek; muhit ve kamus de aynı anlamda. Sözlükler böyle adlandırılınca kelimeleri de bu uçsuz bucaksız denizde seyreden gemilere benzetmek yanlış olmaz. Kelimeler, dilin engin denizinde sürekli hareket halindeler. Bazıları bir zaman bir limana demirlese de, bir gün hiç beklenmedik bir şekilde sefere çıkabilir. Unutulmuş sanılan bir kelime birden hayat bulur ve belki de bu ikinci veya kaçıncı olduğunu bilmediğimiz yeni seyrinde daha yaygın bir kullanılışla dile mal olur...Dille, sözlüklerle, kelimelerle uğraşanlar kelimelerin tarih içindeki seyri konusunda az çok fikir sahibi olurlar. Diller de denizler gibi durağan değildir. Kelimelerin engin dil denizindeki seyri elbette merak konusudur. Bugünün insanı günlük hayatta kullanılan bir kelimenin tarih içinde farklı anlamları olabileceğini pek düşünmez. İşte bu değişik anlamlan merak etmeye başladığımız andan itibaren o durgun denizin hareket halinde olduğunu fark ederiz. Kelimelerin takip ettiği seyir aslında bizim kültür tarihimizin, medeniyet tarihimizin değişimini ve gelişimini anlamamıza, açıklamamıza yardımcı olur.”
D. Mehmet Doğan bu eserler gibi her biri çok kıymetli tam 28 kitap yazdı. Kitaplarından başka Hareket, Türk Edebiyatı, Mavera, İslâm, İlim ve Sanat, İzlenim ve Nehir dergilerinde de yazılar yazdı. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi ve Türk Aile Ansiklopedisi’nin yayınını yönetti. Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı ve Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın kurucularından olan Doğan, uzun süre Türkiye Yazarlar Birliği’nin genel başkanlığını yürüttü (1978-1996). 2016 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Ödülleri'nde "edebiyat" dalında ödüle layık görüldü. Kendimize örnek almamız bir yazardı.
Türk Dili davasının ve milli edebiyatın günümüzdeki öncülerinden olan D. Mehmet Doğan 11.08.2024 tarihinde 77 yaşındayken aramızdan ayrıldı. Dilimize ve kültürümüze yaptığı hizmetlerden dolayı milletimiz kendisine minnettardır. Kendisine Rabbim’den rahmet, ailesine, talebelerine ve dostlarına başsağlığı diliyorum. Mekanı cennet, makamı âli, ruhu şad olsun.