Anılarım-110
EVDEN ÜNİVERSİTEYE GİDEN YOL
1998 yılında evimizin kaba ve ince inşaatı tamamlandı. Mutfak malzemeleri, yatak yorgan, koltuk, televizyon, buz dolabı, vs. gibi malzemeler de temin edildi ve yerlerine yerleştirildi. Önceleri hafta sonu geldiğinde, Dikilitaş’taki evden günlük ihtiyaç malzemelerini arabanın bagajına doldurup Kilyos’a gider, hafta sonunu Kilyos’taki evimizde geçirdikten sonra yine arabanın bagajına eşyaları doldurup tekrar Dikilitaş’a gelirdik. Bu geliş gidişler, ilk zamanlar insana koymuyor. Fakat belli bir süre sonra insana sıkıntı vermeye başladı. Bu şekilde taşınıp durmak yerine bir yerde durmak daha akıllıca olacak diye düşündük. Kilyos’a temelli yerleşelim diye karar verdik. Dikilitaş’tan Kilyos’a taşındık.
Üniversite’ye Kilyos’tan gelip gitmeye başladım. Üniversitenin servisi, Sarıyer’e kadar geliyordu. Daha uzakta bulunanlar, evlerine ve servis noktasına kendi imkanları ile gidip gelmek zorundaydılar. O nedenle Kilyos ve Sarıyer arasındaki ulaşımımı belediye otobüsü veya dolmuş ile sağlamak zorundaydım. Ben alarmı sabah saat beş otuza ayarlıyordum. Her türlü hazırlığımı yapıp kapıdan yediye on kala çıkıyordum. Saat yedide Kilyos merkezden kalkan belediye otobüsüne binerek yol macerası başlıyordu.
Kilyos- Sarıyer arasındaki yol kırsal bölgeden geçtiği için duraklarda yolcu alma ve indirme dışında gecikme olmazdı. Belediye otobüsünün takip ettiği yol, kalkışından biraz sonra solunda yer alan Kilyos deresini içine alan bir vadi boyunca ilerlemeye başlar. Kilyos deresi ve yol arasında kalan Ataman villalarını geçtikten sonra sağ tarafta Kilyos ormanları belli bir süre devam eder. Bu ormanın bitiminde Kilyos Mezarlığı başlar ve otobüs sol tarafında dere, sağ tarafında mezarlık olacak şekilde ilerlerken Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü geçerek gelen otobanın viyadük ayakları arasından geçerek ve çay bahçelerini solda bırakıp Uskumru köy yol kavşağına ulaşır.
Burada hemen aklıma gelen bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. Hangi yıl olduğunu unuttuğum bir yılda bir ara yoğun bir yağış olmuştu. Bu yağışta Kilyos Deresi ıslah çalışması yapılmadığı için su taşkınlığı meydana gelmiş ve derenin iki yanında bulunan evlerin bodrum katlarını su basmıştı. Bu su baskınlarında ünlü bir yazarımızın bodrum katında bulunan kitapları büyük zarar görmüştü. Yine bazı evlerde bodrum katlarında bulunan eşyalar kullanılamaz hale geldiğini duymuştuk. O yağmurda bizim evin bodrumunu da su basmıştı ve su yüksekliği yaklaşık bir metre civarındaydı. Su atık su borusundan geri teperek gelen suydu. Bodrum katında pingpong masası ve kalorifer için kullanılan mazot deposu ve odunlarımız vardı. Kombiye su ulaşamamıştı. Odunların ıslanması dışında hiçbir zararımız meydana gelmemişti.
Aslında olası tehlikeleri önceden sezip, Kilyos Deresi ıslah çalışması yapılsaydı böyle bir zarar ziyan meydana gelmezdi. Ne yazık ki tedbirleri, başımıza gelen felaketlerden sonra alma alışkınlığından bir türlü kurtulamıyoruz. Nitekim olaydan sonra yetkililer harekete geçerek Kilyos Deresi’nde düzeltme çalışmaları yapıldı.
Yol, Uskumruköy kavşağından sola dönerek ve Kilyos deresi üzerindeki küçük köprüyü geçtikten sonra virajlar yaparak vadinin karşı tarafında belli bir müddet ilerledikten sonra Eczacıbaşı villalarına ulaşır. Eczacıbaşı villalarını sol tarafta bıraktıktan sonra düz devam eden bir rampa boyunca ilerlemeye başlar. Bu rampanın sağında ve solunda içine tavşanın bile giremeyeceği yoğunlukta yetişen yabani bitkiler bulunmaktadır. Bu yabani bitkiler arasında bahar geldiğinde sanki üzerine kar yağmış gibi bembeyaz görünen, yazın ise yaprağından çok yoğun meyvecikleri ile kıpkırmızı bir renk alan ateş dikenleri görsel bir şölen oluşturur.
Otobüs yolcuları, bu rampayı çıkarken sağ tarafta vadinin uzaktaki diğer yamacında Zekeriyaköy evlerini kuş bakışı görülebilirler. Otobüs, bu manzara içinde giderken sol tarafta Demirci köy yol ayrımını geride bırakarak bir ormana girer. Bu orman içi yolun her iki tarafında bulunan iğne yapraklı, geniş yapraklı ağaçlara ilaveten akasya ağaçları arasından ilerler.
Asırlık bu büyük ağaçların yolun üstüne isabet eden sık dalları birbirine girmiş ve sanki bir tünel oluşturmuştur. Bu tünel, mevsimine göre yeşilden, altın sarısından ve kahverenginin kızıla çalan rengine kadar her türlü rengi içinde barındıran bir renk cümbüşü içinde yolculara eşlik eder. Otobüs yokuş yukarı bu tünelden geçerek Nalbanttepe’ye ulaşır. Burada yaklaşık yarım kilometre uzunluktaki düzlükte ilerleyerek Maden Mahallesi’ne doğru yaklaşır. Yol, tepeden önce sola doğru dönerek yavaş yavaş aşağıya doğru inmeye başlar.
Bu esnada yolcular, Sarıyer’in evleri ile birlikte İstanbul Boğazı’nı ve boğazın Karadeniz’e açılan kısmını, Anadolu Yakası’nı bütün haşmetiyle görebilirler. Otobüs daha sonra keskin bir viraj yaparak sağa doğru döner ve biraz ilerledikten sonra Koç Üniversitesi’ne giden yol ayrımını geride bırakarak tatlı bir eğimle aşağı doğru süzülür. Bu esnada düğün eğlencelerinin de yapıldığı lokantaların yanından ve sol tarafında kurban mevsimi geldiğinde çam fıstıkları arasına kurulan kurban satış yerinin yanından geçip virajlar yaparak Maden Camisi’nin yanından geçip nihayet Sarıyer Mezarlığı’nın yanındaki Belediye Otobüs durağına 12 km yol yaparak vasıl olur. 2026 yılında hizmete girecek olan Kilyos-Sarıyer tüneli ile ulaşımın otuz beş dakikadan beş dakikaya ineceği söylenmektedir.
Burada belediye otobüsünden inerek, benimle birlikte üniversite personeli olan birkaç kişi daha, beklemekte olan üniversitemizin servis aracına saat 7.45 de binerek yolculuğumuz yeniden başlar. Bundan sonra servisimiz yol güzergahı üzerindeki belli duraklardan üniversite personelini alarak yoluna devam eder. Servisimiz, Sarıyer merkezinin içinde bulunan ana caddeyi geçerek, Sarıyer Börekçisinin yanında sahil kenarına ulaşır. Buradan sağa döner ve Sarıyer’i tamamen sağına alarak 1988 yılında Bedrettin Dalan döneminde su içine yapılan kazıklı yoldan geçerek ilerlemeye başlar. Biraz sonra Büyükdere Fidanlığı sağda kalacak şekilde bir yol ayrımına ulaşır. Burada yolun birisi boğaz boyunca devam eden sahil yolunu takip eder. Diğeri sahil yoluna dik yönde Hacıosman Bayırı yönünde ve Büyükdere Fidanlığı sağ tarafta kalacak şekilde devam eder.
Benim kullandığım bu ikinci yol biraz ilerledikten sonra tepede Hacıosman Metro İstasyonu’nu solda, Bahçeköy yol ayrımını sağda bırakacak şekilde Büyük Dere Caddesi’ni takibe başlar. Buradan itibaren trafik sıkışıklığı yavaş kendini hissettirir. Bu trafikte dur kalk bazen çok bazen az olur. Burada sağ tarafta orman, sol tarafta Darüşşafaka, İzzet Baysal Huzurevi, Acıbadem Hastanesi ve Maslak Kasrı’nı sol tarafta bırakarak İstinye tarafından gelen yolla birleşim noktasına kadar ilerler. Burada İstanbul Teknik Üniversitesi’ni ve biraz sonra da Hava Harp Enstitüsü’nü solda bırakarak Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü geçip gelen otobanın üstünden geçerek 4. Levent’e gelir. Buradan itibaren gökdelenlerin arasından seyredip Zincirlikuyu Mezarlığını sağında bırakarak on beş temmuz Şehitler Köprüsünü takiben gelen otobanın üzerinden geçip Balmumcu ’ya ulaşır. Bundan sonra yol, Ertuğrul sitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi yanından geçerek Barbaros Bulvarı’ndan Beşiktaş’a varır. Fakat servis otobüsümüz bizleri YTÜ’nün kampüsü içindeki park yerine getirerek inmemizi sağlardı. Böylece Kilyos’tan itibaren toplam 28 km yol katetmiş olur ve saat 9.00 da üniversiteye ulaşmış olurdum.
Benim 1998’den 2008 yılına kadar kullandığım yukarıda açıkladığım bu yoldur. Üniversitenin personel servisi, akşam saat 17 de kalkarak Sarıyer’e kadar devam ediyordu. Servisten indikten sonra dolmuş veya belediye otobüsü ile Kilyos’a kolayca ulaşabiliyordum. Fakat gece dersim olduğu günler yine üniversitenin önünden kalkan belediye otobüsü veya dolmuşlarla indi bindi yaparak Kilyos’a varıyordum. Her gün trafik kahrı çekilmesi zordu. Fakat Kilyos’ta bulunduğumuz çevrenin, sakinliği, yeşilliği, trafikten uzak oluşu gibi faktörler yol derdini unutturuyordu.