Anılarım-117
TRAFİK PROBLEMİ
1998 yılından 2008 yılına kadar Kilyos -Beşiktaş arasında gidip geldim. Mesafe daha önce belirttiğim gibi yirmi sekiz km idi. Gidiş geliş mesafesi 56 km oluyordu. Fakat 2008 yılında Harita Mühendisliği Bölümü Davutpaşa Kışlası’nın olduğu yerde yapılan yeni binalara taşındı. Yıldız’dan Davutpaşa’ya olan mesafe 18km idi. Bütün hocalar yaşamlarını Yıldız Üniversitesi’ne göre konumlandırmışlar, yani evlerini ona göre edinmiş oldukları için taşınma olayı herkes için belli bir sıkıntı yarattı. Yıldız’ın hemen yakınında oturanlar için bile mesafe 18 km olurken Kadıköy’den Ümraniye’den gelen hocalar için mesafe birden 30-40km gibi mesafelere ulaşmıştı.
Benim için ise 28km den 45km ye çıkmıştı. Bu mesafe kendi arabamla ölçtüğüm aralıktı. Fakat servis ile gidildiği zaman bu aralık çok uzuyordu. Çünkü servis aracı farklı noktalarda bulunan üniversite çalışanını alması gerekiyordu. Böylece servis yolu bir hayli uzuyordu. O zaman benim için mesafe 50-55 km ye yaklaşıyordu.
Bazen akşamları üniversiteden dönerken TEM otoyolu yoğun trafik nedeniyle tıkandığında araç ilerleyemiyordu. Bu durumda kaptan, belki ara yollardan daha kısa sürede gidebilirim diye yolu değiştiriyordu. Fakat bu yollar da tıkalı olduğunda, kaptan ara yola çıktığına bin pişman oluyor, servis içinde homurdanmalar başlıyordu. “Niçin anayolu bırakıp ara yola girdin” diye. Kaptan iyilik yapayım derken bir sürü sataşmaya maruz kalıyordu. Bazen trafik sakin oluyor Sarıyer’e kırk beş elli dakikada geliyorduk. Bazen iki saate yakın yolda zaman kaybediliyordu.
Bu durumlarda araç içinde arkadaşlarla İstanbul’un trafik sorununun çözüm yolları için beyin jimnastiği başlıyordu. Tartışmaların sonunda İstanbul’un nüfus çekmesinin önüne geçilmesi, yani yatırımların Anadolu’ya veya Trakya’ya kaydırılması gerektiği yönünde birleşiliyordu. Fabrika, üniversite, kışla…, vs. gibi nüfus çeken kurumların yurdun değişik bölgelerinde yapılması vurgulanıyordu.
Yani İstanbul içinde yol, metro, kavşak gibi yatırımlar yapmak tek başına trafik sorununun çözülmesine yetmeyeceği dile getiriliyordu. Hatta çözüm için en iyi yöntemin yönetici kitlesine servis içinde bir yolculuk yaptırılması öneriliyordu. Yani yolculuğumuz İstanbul’un ulaşım sorunları paneline dönüşüyor ve yol stresini böylece bertaraf etmiş oluyor ve varacağımız yere gelmiş oluyorduk.
Ben de Sarıyer’de indikten sonra belediye otobüsü veya dolmuş ile on iki km uzakta olan Kilyos’a ulaşıyordum. Böylece en iyi ihtimalle bir buçuk, en kötü ihtimalle iki buçuk saatte yani 18.30 ile 19.30 arasında evde oluyordum. Üniversitenin yerinin değişmesi sadece beni değil çok sayıda hocamızı ve öğrencilerimizi trafik içine sürüklemişti. Koşullar bunu gerektiriyordu.
Üniversite yönetimi öğretim üyeleri ve idari personeli trafik derdinden kurtarmak için kampüs içinde lojman yapımını başlattı. Emekliliğime iki yıl kala, yerleşke içindeki öğretim üyeleri için yapılan lojmanlar kullanıma açıldı. Lojmanlarda kalmak isteyen öğretim üyelerinin başvuruları alınmaya başlandı. Eşimle birlikte durumu değerlendik. İki yıl için evi taşımaya değmeyeceği sonucuna varıp lojman için başvuruda bulunmaktan vazgeçtik. Emekliliğime iki yıl kala gece dersi almayarak yol stresinden kısmen kurtulmuş oldum. Fakat altı yıl trafik ve yol kaygısı peşimi bırakmadı. Çünkü Davutpaşa’da sekiz yıl görev yaptım.