Anılarım-127

Doç.Dr.İbrahim KOÇ 49ibkoc@gmail.com

Meslek Seçimi Üzerine
Maalesef meslek seçimimi bilinçli olarak yapma olanağına hiçbir zaman sahip olamadım. Biz köy çocuklarının görüp görebileceği meslekler, çiftçilik, çobanlık, nalbantlık, imamlık, demircilik, terzilik, aşçılık ve öğretmenlik gibi kısıtlıydı. Bu mesleklerin çoğunu da babalarımızın yanında Gördes’e geldiğimizde görürdük. Gördüğümüz en önemli etkinlik, kas gücü gerektiren çiftçilik uğraşlarıydı. Bizim kuşağın köydeki en yoğun çalıştığı işlerden birisi de tütüncülüktü.
Genelde meyveciliğe sadece evin gereksinimleri gözü ile bakılıp, meyve ağaçları pazardan para vererek meyve almamak için yetiştirilirdi. Kış mevsimi gelince kadınların en önemli uğraşı alanı halıcılıktı. O tarihlerde halı fabrikaları henüz mevcut olmadığı için halıcılık revaçtaydı. Köyde hemen hemen bütün kadınlar halı dokumayı bilirdi. Tütüncülük dışındaki gelirler tek başına aile geçimine yetmezdi.
Bu koşullar altında, bir köy çocuğunun ilerde hayalini kurabileceği meslekler kısıtlı sayıdaydı.
Benim gelecek hayallerim yukarıda sözünü ettiğim koşullar çerçevesinde şekillenmeye başladı. Okulda meslek sahibi olarak gördüğüm ve herkesin saygı duyduğu kişi öğretmenimiz olduğu için ben de ilerde hep öğretmen olmak istemişimdir. Bu konudaki anımı, “Öğretmen Olma Hayali” başlığı altında yazmıştım. 
Büyüklerimiz “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” dediğinde “öğretmen olmak istiyorum” derdim. Hatta ilkokuldayken anneme “ana ben öğretmen olmayı çok istiyorum ne yapayım?” dediğimde annem bana “oğlum, eğer bir şeyi çok istiyorsan bu dileğini Allah’a kırk defa tekrarlarsan dileğini kabul eder öğretmen olursun. Ama derslerine de çok çalışmalısın” demişti. Bunun üzerine ben de sayıda bir yanlışlık olmasın diye öküz güderken “Allah’ım öğretmen olmamı sağla” diye ağaç yapraklarını sayarak kırk defa dileğimi tekrarlardım. Aynı zamanda yanımdaki torbada kitaplarım eksik olmazdı.
Anılarımda ilkokulu bitirdikten sonra, öğretmen okulu sınavına girdiğimi ve sınavı başaramadığımı anlatmıştım. Niçin başaramadığımın üstüne bazı yorumlarım olmuştu. Öğretmen okulu sınavını kazanamayınca orta okula kaydımı yaptırıp eğitimime devam ettim.
Orta okulu bitirdikten sonra, devamı olan liseye gitmem gerekecekti. Fakat Gördes’te lise yoktu. O yüzden mutlaka yatılı meslek liselerinin sınavlarını kazanmaktan başka çarem yoktu. Burada bir hususun altını önemle çizmek isterim. O günlerde aklımda şu mesleği çok, şu mesleği az seviyorum düşüncesinden ziyade amacım eğitim dışı kalmamak için mücadele vermekti. Bu amaçla bir yatılı okulu kazanmaya odaklanmıştım. Her kurum, yatılı meslek lisesi sınavını, bağımsız olarak kendisi yapıyordu. Maliye okulu ayrı, Tapu Kadastro ayrı, ...vb. gibi. Bu sistemin benim için kötü tarafı, çok istediğim yatılı lisenin sınavını kazanamadığım takdirde eğitim dışı kalma ihtimalim vardı. Çünkü Gördes dışında bir şehirde lise eğitimimi sürdürme olanağım yoktu.
Orta okul dönemimde ve özellikle son sınıfta, yukarıda açıkladığım eğitim dışı kalma tehlikesinin farkındaydım. Bu tehlikeyi bertaraf etmek için tek yapabileceğim hareket tarzı, olabildiğince çok sayıda yatılı meslek lisesi sınavlarına girip kazanma şansımı artırmaktı. Meslek tercihini göz ardı etmiştim. Fakat sınavların ayrı ayrı yapılması, öğrenci velileri için ağır bir ekonomik yük getirirken öğrenciye de zaman kaybettiriyordu. Çünkü bu sınavlar farklı tarihlerde ve farklı şehirlerde yapılmaktaydı.
Ayrıca her bir okul sınava giriş belgesi için öğrencilerden hemen hemen ayni evrakların tamamlanmasını istiyordu. Bu konuları “Sınav Maratonu” başlığı altında detaylı olarak anlatmıştım. Neticede Tapu ve Kadastro Meslek Lisesi’nin sınavını kazanarak Ankara’da yatılı olarak okuma hakkını elde etmiştim.
Meslek seçimim, bilinçli bir tercih değil koşulların beni sürükleyerek getirdiği bir sonuçtur. Fakat kazandığım yatılı liselerin içinde benim için en isabetli seçim olmuştur. Çünkü matematik, geometri, trigonometri en sevdiğim konuların yoğun olarak kullanıldığı bir bilim dalında çalışmama olanak sağlamıştır. Sonuçta anacığımın dediği olmuş üniversitede öğretim üyesi oldum.
Günümüzdeki sınav sistemi, öğrencilerin meslek tercihlerini daha isabetli seçme imkânı sunmaktadır. Çünkü sınavlar merkezi sistemle bir defa yapılmakta ve daha ekonomik olmaktadır. Burada öğrenciye düşen görev, girdiği bu sınavda olabildiğince en yüksek puanı almak için çalışmaktır. Öğrenci ne kadar yüksek puan alırsa, meslek tercihlerinde istediği bölüme girme şansı o oranda yüksek olacaktır.
Sonuç olarak günümüzdeki sınav sitemi eskiye oranla daha ekonomik hale gelmiştir. Zaman zaman soruların çalınması ve mülakatlardaki haksızlıklar ülkemizin kanayan yarasıdır. Bu gibi olumsuzluklar umarım en kısa zamanda sona erer.
Her geçen yıl çok sayıda mesleğin öldüğünü ve çok sayıda mesleğin ortaya çıktığını duyuyoruz. Bu yüzden gençlerimiz bu olguya dikkat ederek kendilerini geleceğe hazırlamadır. Ölü mesleklere örnek verecek olursak: semercilik, halıcılık, nalıncılık, kalaycılık, urgancılık, hallaçlık, debbağlık, yemenicilik, vb. gibi. Belki yakın gelecekte bugün yapılmakta olan çoğu meslek de ortadan kalkacaktır. Peki ne yapmak gerekir?
O yüzden ilerde kaybolmayacak uğraşları öğrenmeye çalışılmalıdır. Örnek olarak: Matematik, geometri, trigonometri, yabancı dil, ağaç aşılama, elektrik elektronik, bilgisayar teknolojileri, bilgisayar yazılımları, hukuk ve teknolojik gelişime yatkın işler ve benzerlerini konu edinen işler çok daha uzun ömürlü işler olacaktır. Belki burada sayfalarca madde sayılabilir. Fakat burada sayılanların türevleri çok sayıda uğraşı içine alabilir.
Günümüzde teknolojik gelişmeler o kadar hızlı olmaktadır ki, bir mesleği yapanlar bile mesleğindeki gelişmeleri takip etmediği takdirde o meslekte iş yapamaz hale gelir ve işsiz kalabilir. Bu yüzden insanlar mesleğindeki yenilikleri günü gününe takip edip yeni yöntemlere kendilerini alıştırmak zorundadır.