Anılarım-17
ORTAOKUL DÖNEMİ
Seni de Abbas Gibi Ankara’ya Sürdürürüm
Bir akşam vakti, ortaokulda okurken ilk kaldığımız evdeyim. Evde benden başka dilencilik yapan Mustafa abi var. Ben ders çalışıyorum. Mustafa abi dinleniyor. Bir de evde Mustafa abinin kedisi var. Ben ders çalışmaya ara verdim yemek için bir şeyler hazırlamaya giriştim. Kedi de hazırladığım yemeklere musallat olmaya başladı. Şimdiki aklım olsa kediye evin dışında bir yerde yemek verir onun hazırlanan sofraya saldırmasını önlerdim. Bu yöntemi akıl edemedim. İki de bir sofraya gelmesini önlemek için kediyi evin dışına kovaladım.
O ana kadar sessizce dinlenen Mustafa abi ayağa kalkarak “Sen benim kedimi nasıl dışarı kovarsın gibi ileri geri konuşmaya başladı. Ben de “Mustafa abi, iki de bir sofraya gelip yemekleri dağıttığını sen de gördün, Onun için kovaladım” dedim. Beni ilgilendirmez deyip üzerime yürüdü. Beni tutup tartakladı. Ben de onu ittim. Bunun üzerine sobaya çarparak, sobayla bir yere devrildiler. Soba o sıralarda kullanılmadığı için içinde ateş yoktu. Bunun üzerine daha da hiddetlenerek bağırmaya başladı. “Seni eş…………şek, sana dünyanın kaç bucak olduğunu göstereceğim. Git bu evden. Zaten geçen sene Abbas’ı Ankara’ya sürdürdüm. Seni de oraya sürdürürüm. Defol git” diye bağırmaya devam etti.
Akli melekeleri gelişmediği için olayları tam değerlendiremiyordu. Çünkü Abbas dediği geçen yıl yine ayni evde birlikte kaldığımız bir arkadaşımdı. Ortaokulu iftiharla bitirip Ankara’da Maliye Meslek Okulu’nda okumaya başlamıştı. Her öğrencinin sınavları kazanıp da girmek istediği yeri Mustafa abi sürgün yeri olarak dile getirebiliyordu.
Mustafa abi böyle konuştukça ben de kendisine “Keşke okumak için beni de Ankara’ya sürdürsen ne iyi olur senin ellerinden öperim” diyorum.
Doğal olarak bu evden ayrılmam kaçınılmaz olmuştu. Zaten ikinci sınıfın son günlerindeydik
Orta Üçüncü Sınıf ve İftihara Geçme
Özürlü Mustafa abi ile aramda geçen olayı anneme ve baba anlattım. Onlar da meydana gelen olaya üzüldüler. Babam da bana “Üzülme oğlum, benim dayıoğlunun evinde kalırsın” dedi. Babamın dayıoğlu dediği uzun yıllar Gördes ve Kıranköy’de öğretmenlik yapmış olan Hasan Aybey’in babası Mehmet Aybey idi. Okullar açılmadan babam bu düşüncemizi Mehmet dayıma söylemiş. Babam bu düşüncesini söylerken tarla işlerinde kendilerine yardım edebileceğini de ifade etmiş. Dayım da olur demiş. Böylece üçüncü sınıfta dersler başladığında kalacak yerim belirlenmişti.
Barınma kaygısı duymadan orta üçüncü sınıfa başlamış oldum. Son sınıfta, bir taraftan derslerde başarılı olmayı hedeflerken diğer taraftan mezun olduktan sonra ne yapacağım sorusu kafamda dönüp duruyordu. Ortaokulun devamı niteliğindeki Lise ve dengi bir okul Gördes’te yoktu. En yakın lise Akhisar’daydı. Fakat ailemin beni, Akhisar’da ev kiralayıp okutma imkânı bulunmuyordu. O nedenle okumak için mutlaka bir yol bulmalıydım. Okul müdürlüğümüz, Türkiye genelinde değişik meslek liselerinin parasız yatılı sınav haberlerini panolara asarak ilan ediyordu. Bu ilanları en ince ayrıntılarına kadar okuyordum. Sınava girme koşulları maddeler halinde sıralanıyordu. Bu okullardan birini kazanmam gerekiyordu. İlan edilen koşullar; genelde yaş şartı (17 yaşından gün almamak), iyi hal, ortaokulu en az iyi derece ile bitirme, tam teşekküllü hastaneden sağlık raporu, savcılıktan sabıkasızlık belgesi, vs. idiler.
Bu koşullardan, orta okuldan iyi derece ile mezun olmak şartını tutturmaktan başka çare yoktu. Çalışma tempomu buna göre ayarladım. Artık dersten başka hiçbir şey düşünmemem gerektiği kanısına vardım. Başarılı olamazsam köyde kalıp çiftçilik yapacaktım veya daha sonraki yıllarda okuma şansımı sınavlara girerek tekrar deneyecektim. Aradan zaman geçtikçe belki edinmiş olduğum bilgiler azalacak moral bozukluğuna yol açacak eğitimim sona erecek ve çiftçi olmak zorunda kalacaktım. Annemin babamın çektiği sıkıntıları biliyordum.
En kötü ihtimale meydan vermemek ve için kararlı bir şekilde üçüncü sınıf derslerine girmeye başladım. Çok şükür ki birkaç gün süren grip rahatsızlığı dışında derslere ara verme, derslere girememe gibi bir durumum olmadı. Grip beni yatağa düşürdü. Dayımın evine köyümüzden gelip gidenlere grip olduğuma dair anneme babama haber uçurduk. Annem köyden yanıma geldi.
Annem beni ateşler içinde yatakta görünce “Ah benim gara oğlumu bu hastalık yatağa düşürmüş, inşallah bu hastalığı da yener benim oğlum” diyerek ellerimi yüzümü okşadı. Yatağımın sağını solunu düzeltti. Üstüme yorganı çekerken yastığın altındaki kitaplarımı görünce “Ah benim gara cıbarım kitaplarını da yanından hiç ayırmıyor. Oğlum iyileşince okursun hasta hasta şunlarla kafanı yorma” deyince ben de “Ana iş bildiğin gibi değil önümüzdeki yıl başka okullarda okuyabilmem için çok çalışmak gerekiyor” demiştim. Annem bu hastalık vesilesiyle hem köyden getirdiği gıda maddelerini ev sahiplerine verip onlarla bol bol sohbet etti hem de oğlunu evlerinde barındırdıkları için onların haklarını ödeyemeyeceklerini dili döndüğünce açıklamaya çalıştı. Böylece anacığım ev sahiplerinin gönlünü hoş etmiş bana da hastalığım boyunca sıcak çorbayı elinden içme fırsatı vermişti. Anamın şefkatli bakımı sayesinde bir hafta içinde iyileşmiştim.
Hastalık dışında bütün derslere düzenli olarak girdim. Ödevlerimi eksiksiz yaptım. Derslerimin not ortalaması sekizin üzerindeydi. Yıl sonu geldiğinde orta son sınıflar için ayrıca bütün derslerden tek tek bitirme sınavlarına da girilirdi. Bu sınavlarım da oldukça başarılı geçmişti. Okul Müdürümüz Ahmet Kaya Uzer, yıl sonunda bütün öğrencilerin, ana giriş kapısında toplanmasını istedi. Bütün öğrenciler sınıflarına göre sıralandı. Müdürümüz öğrencilere karşı bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında; Öğrencileri sabırla öğretime devam ettikleri için kutladı. Tatilde öğrencilerin derslerini ihmal etmeden, ailelerine yardım etmelerini, büyüklerine karşı saygılı olmalarını, okulu bitiren öğrencilerimizin de lise ve dengi okul sınavlarında üstün başarılar kazanmalarına ilişkin iyi dileklerini sunduktan ve bunun gibi başka değerli açıklamalarını yaptıktan sonra, “Değerli öğrenciler şimdi ders yılı boyunca gerek çalışkanlığı, gerekse arkadaşları ve öğretmenleri ile uyumlu ilişkiler kurup hocalarının takdirini kazanan ve iftihar listesine giren öğrencilerimizin isimlerini sizlerle paylaşacağız” dedi. Birinci sınıflardan başlayarak iftihara geçen isimleri teker teker söyledi. Son sınıflardan iftihar listesine geçen isimlerin arasında benim ismim de vardı. Böylece amacıma son sınıfın son döneminde ulaşmış oldum.