Anılarım-42
Asistan Olmam Teklif Ediliyor
Yüksek matematik hocamız Prof. Dr. Ahmet Karadeniz, matematik bilgisi fevkalade derindi. Kara Tahtayı kullanış biçimine ve yazılarına hayran olurdum. Yazı tahtasındaki yazıları çok güzel ve düzenli olurdu. Nümerik Analiz dersimizin hocası Prof. Dr. Çelik Aktaş idi. Çelik Aktaş hocamız Kâmil ile beni bölüm başkanımıza övermiş. Bunu Burhan hocamız bize kendisi söylemişti. İleri Fotogrametri hocamız aynı zamanda bölüm başkanımız olan rahmetli Prof.Dr. Burhanettin Tansuğ, çok espritüel ve şakacı birisiydi.
Fiziksel Geodezi hocamız benim aynı zamanda doktora hocam olan Prof. Macit Erbudak öğrencilerine ve asistanlarına hep bir baba şefkati ile yaklaşırdı. Herhangi bir konuda derdi olan öğrenci veya hocalar kendisine akıl danışırdı. Dengeleme dersi hocamız Prof. Ekrem Ulsoy derslerini çok otoriter bir tavırla ve hakkını vererek yürütürdü. Bu hocalarımızdan derslerin yanı sıra hayata dair çok şeyler öğrendik. Örneğin Macit hocam laftan çok işe önem verir ve bu önemseme olgusunu matematiksel bir denklem le ifade ederdi.
İş + Laf = İş
Böylece lafın etkisiz eleman olduğunu vurgulamış olurdu. Yani Ziya Paşa’nın Terkibi-Bend’inde yazdığı gibi;
Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Şahsın görünür rütbei-aklı eserinde.
Türkçesiyle;
Aynası iştir kişinin sözlerine bakılmaz
Şahsın kabiliyeti ortaya koyduğu eserde görünür.
Burada Macit hocam, Ziya Paşa’nın yukarıdaki beyitinde vurguladığı sözlerin özünü matematiksel bir denklemle ifade etmiş oluyordu.
Bu değerli hocalarımızdan gerekli bilim ışığını alarak yüksek lisans eğitimini de tamamladım. Yüksek lisans eğitiminin ikinci yılının sonuna doğru bölüm başkanımız Prof. Dr. Burhanettin Tansuğ bana asistan olmamı teklif etti. Zaten asistan olmak benim birinci önceliğim idi. Ben de hocamın bu teklifini memnuniyetle kabul ettim.
Böylece lisansüstü öğrenciliğimden itibaren çok istemiş olduğum akademik kariyerime, kendi üniversitemde adımımı atmış oldum.
Üzücü Bir Kaza
Yüksek lisans eğitiminin ikinci sınıfındayken sanıyorum güz dönemi sırasında köyden üzücü bir haber aldım. Eniştem İbrahim Esen betonarme olarak yapılan elektrik direğinden düşüp vefat etmiş. Kendisi briket yapıp satıyordu. Elektrik kesintisini gidermek için direğe çıkmış fakat dengesini kaybederek aşağıya düşüp hayatını kaybetmiş. Bu haber üzerine hemen yola çıktım. Gördes’e geldim. Fakat cenaze ben gelmeden defnedilmiş. Evde herkes çok üzüntülü idi.
Kız kardeşimin Selma adında iki yaşlarında bir kızı vardı. Ayrıca kendisi de hamileydi. Bir mesleği yoktu. Tek başına yaşam mücadelesini yürütecek durumda değildi. O nedenle tekrar baba ocağına geri döndü. Ben de dilimin döndüğü kadarı ile kendilerini teselli ederek acılarını dindirmeye çalıştım. Birkaç gün köyde kaldıktan sonra tekrar okuluma döndüm. Acıları unutup yaşamaya devam etmekten başka çare yoktu. Daha sonra kız kardeşimin doğum yaptığını ve İbrahim adında bir yeğenimin olduğu haberini aldım. Böylece kız kardeşim iki küçük çocuğu ile birlikte bizim evde yaşamaya başladılar.
Mecburi Hizmetin Devri
Hocamın teklifini kabul ederek Yıldız Teknik Üniversitesi Harita Mühendisliği Bölümü Ölçme Tekniği Ana Bilim Dalı’nda asistan olarak çalışmaya başladım. Yani Lisans üstü eğitimini tamamlar tamamlamaz başka hiçbir yerde iş aramadan doğrudan doğruya mezun olduğum bölümde 1974 yılı ağustos ayında çalışmaya başlamış oldum.
Tapu ve Kadastro Meslek Lisesini yatılı okumamdan dolayı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne olan mecburi hizmetimin yerine getirilmesi gerekiyordu. Durumu Bölüm başkanımız Prof. Dr. Burhanettin Tansuğ hocamıza söyledim. Hocam bana Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün Personel Müdürlüğü’ne iletilmek üzere bir yazı verdi. O tarihlerde Personel Daire Başkanı Hayrettin Büyükkoç idi. Bana da dedi ki “Hayrettin beye benden selam söyleyerek kendisine bu mektubu ver. Bu ilgili kişi senin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne olan mecburi hizmetini Yıldız Teknik Üniversitesi Harita Mühendisliği Bölümüne aktaracaktır.” Ben de hocama teşekkür edip yanından ayrıldım.
Daha sonra Ankara’ya gidip ilgili kişiye ulaştım ve kendimi tanıttıktan sonra hocamın selamını ve mektubunu ilettim. Hayrettin bey beni iyi karşıladı. Hocamın mektubunu açıp okuduktan sonra “İbrahim Bey tebrik ederim ve yeni görevinde başarılar dilerim. Senin mecburi hizmetini devrederiz, merak etme. Nihayetinde her ikisi de devlet işi” dedi ve beni uğurladı. Ben de kendisine teşekkür ederek yanından ayrıldım