Anılarım-58
Zürih Kenti ve Çevresini Tanıma Gezilerimiz
Hafta sonları eşimle birlikte Zürih ve civarını tanımaya çalıştık. Zürih içinde seyahat etmek kolaydı. Çünkü bir adet şehir haritası edindikten sonra seyahat basitleşiyordu. Harita üzerinde belediye otobüslerinin geçiş güzergahları farklı renklerle belirtilmişti. Otobüs duraklarında da şehir haritası bir pano içine konulmuş ve otobüs durağı da orada belirtilmişti. Geriye hangi semte gideceğini ve hangi numaralı otobüsü beklemen gerektiğini harita üzerinden saptaman gerekiyordu. Bu şekilde Zürih şehrinin hayvanat bahçesine, müzelerine, Zürih Gölü kenarında kurulmuş olan bit pazarına, Uetliberg Tepesi’ne, vs. gittik.
Bizi ayrıca Zürih’e yaklaşık 41km uzaklıkta olan ve Zürih Gölü’nün güneyinde bulunan Einsiedeln turistik şehrine değerli meslektaşım, danışmanım Richard Köchle arabası ile götürdü. Orada dünyaca ünlü uluslararası Protestan Kilisesi vardı. Bu kiliseyi ziyaret ettik. Kilise gerçekten mimarisi ve görünümü ile dışarıdan bakıldığında muhteşemdi. İçerisi de insana hayranlık veren bir görünüm sergiliyordu. Yapı yan binaları ile büyük bir alanı kaplıyordu. O gün güzel bir gezi ile günümüzü değerlendirmiştik.
Başka bir tarihte de Richard, bize Rigi Tepesini görmemizi önerdi. Zürih’ten trene binerek, Zürih’in 51 km güneyinde olan bu tepeye gittik. Rigi Tepesi, Luzern Gölü’nün kuzeyinde göle dayanmış görkemli bir tepedir. Tren bu tepenin yakınına kadar gitmektedir. Trenden indikten sonra tepeye ulaşmak için yol kenarlarına dikilen, sırtında çantası bulunan yön heykelcikleri ile tepeyi kolayca bulduk. Bu tepeye vardıktan sonra görülen manzarayı sözlerle anlatmak yetersiz kalır. Bunu ancak oraya varıp görerek yaşamak gerekir. Tepeden karşılara bakıldığında sanki uçak penceresinden yeryüzünü seyrediyormuş gibi bir his uyanıyordu. Luzern Gölü mavi bir halı gibi etrafa yayılıyordu. Göl kenarlarında irili ufaklı yerleşim birimleri göze çarpıyordu. O gün göl ve doğa manzarasını doya doya izledikten sonra tekrar Zürih’e döndük
Zürih Karnavalı
Zürih’te yaşadığımız deneyimlerden biri de karnaval oldu. Hıristiyanlıkta, 40 gün boyunca hayvansal gıdaların yenmediği fakat diğer gıdaların yenebildiği büyük oruç (perhiz) dönemi bulunmaktadır. Hıristiyanlar, büyük oruç dönemi başlamadan önce yaklaşık bir hafta sürecek “ete veda = karnaval” eğlence törenleri yaparlar. Karnaval başlama ve bitiş arasında süre ve karnaval dönemleri Avrupa’nın farklı ülkelerinde değişiklik göstermektedir. Mesela, karnaval eğlenceleri, İsviçre’nin Bern şehrinde Kasım ayında, Venedik’te şubat ayında yapılmaktadır. Karnaval süreleri de ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Bazı yerlerde üç gün bazı yerlerde 10 gün olabilmektedir.
Karnaval kıyafetlerine gelince, bu kıyafetlerde çok farklı biçimlerde olmaktadır. Bu kıyafetler giyildiğinde, kıyafeti giyen kişinin kim olduğunu tanımak imkansızdır. Binlerce insan farklı ve gülünç, ürkünç ve komik giysiler içinde sokaklardan akın akın geçmektedir. Bu kıyafetlerin çıkış sebebi ise veba hastalığı ile ilgilidir.
Avrupa’da veba salgını 1347-1351 yılları arasında meydana gelmiş. Yaklaşık yüz milyon insanın ölümüne yol açmıştır. Bu hastalıktan kurtulan insanlar, kendi görünümlerini gizlemek için farklı kıyafetler giymişler ve sokağa öyle çıkmışlardır. Karnaval kıyafetleri, bu kıyafetlerden esinlenerek üretilmişlerdir. İnsanlar gruplar halinde renkli giysiler ve fistanlar içinde müzik eşliğinde dans ederek, kimi gruplar başlarına acaip sivri, uzun dişli maskeler takmış halde cadde kenarındaki izleyenlere şakalar yaparak yollarına devam ediyorlar.
Kimi gruplar renkli kıyafetleri içinde kaval çalarak yürüyüşlerini sürdürüyorlar. Dans ederek ve kaval çalarak geçenlerin maskeleri yoktu. Buna benzer yüzlerce farklı temaya sahip gruplar insanları eğlendirerek ve şaşırtarak törene renk katıyorlar. Eşimle birlikte bu karnaval gösterilerini Zürih şehrinde izledik. Bu eğlenceler sona erdikten sonra 40 günlük perhize başlanır. Bu konuda daha detaylı bilgi, (Erişim zamanı: 13.09.2023, Https://www.haberpodium.ch/isvicre-de-karnaval-zamani/) Web sayfalarında bulunabilir.