Anılarım-73

Doç.Dr.İbrahim KOÇ 49ibkoc@gmail.com

YÜZME DENEYİMİ
Bir yıl boyunca, yoğun geçen eğitim öğretim faaliyetleri (ders anlatımları, sınav sorularının hazırlanması, soruların çözülmesi, sınav kağıtlarının okunması, notların listelere yazılması, ilan edilmesi, itirazların sonuçlandırılması, üç hafta süren sene sonu tatbikatlarının yapılması ve öğrenci notlarının teslimi, doktora çalışması, yabancı dil çalışmaları, vb. gibi çalışmalar) sonunda bir aylık izin dönemine ulaştıktan sonra, annemi ve babamı görmek için memlekete giderdik. Çiftçilik yaptıklarından tarla işlerinde onlara hem yardım eder hem de hasret giderirdik, Daha sonra yine onları işleri ile baş başa bırakarak geri dönerdik. Bazı yıllarda bir deniz kenarına gider tatilimizi o şekilde değerlendirirdik. Böylece bir yılın yoğun çalışma temposundan uzaklaşarak beden ve zihin dinlenmesini sağlamaya çalışırdık.
En uzun yaz tatili geçirdiğimiz yer oldukça uzun bir plaja sahip Avşa Adası olmuştur. Birkaç yıl yaz aylarında tatili orada geçirdik. İstanbul’dan yaklaşık dört saatlik bir gemi yolculuğu ile Marmara ve Ekinlik Adaları yanından geçerek Avşa Adası’na varılabilmektedir. 1977 yılında yaklaşık yirmi gün kadar deniz kenarına çok yakın bir pansiyonda kaldık. Pansiyon ile deniz arasındaki mesafe yaklaşık yüz metre civarındaydı. Eşimle birlikte yüzmeyi Avşa adasında öğrendik. Kıyıdan uzaklaşmadan yüzerdik. Su dibinde kim daha fazla yüzebilir? Kim daha fazla kulaç atılabilir? Gibi yarışlar yaparak ve sırt üstü yüzme ve kurbağalama gibi egzersizlerle yüzme becerimizi geliştirdik.
Değerli hocam Prof. Dr. Ali Tuğluoğlu da yaz tatilini Avşa’da geçirirdi. Biz de onlarla ayni pansiyonda kaldık. Pansiyonda herkes kendi yemeğini kendi yapabiliyordu. Öğleye doğru motorlarla değişik yerlerden, yüzmekte olduğumuz deniz kenarına sebze meyve getirilirdi. Herkes ihtiyacı olan sebze meyveyi orada alabiliyordu. Ayrıca sabahları balık pazarı kuruluyordu. O pazardan gidip zaman zaman balık almıştım.
EV SAHİBİ OLMA UĞRAŞISI
Benim kendi işlerim bir yandan devam ederken eşim Emine Hanım da kendi amaçları doğrultusunda Japonca dil öğrenimi ve Liseyi dışarıdan bitirme çalışmalarını sürdürmekte idi. Bu arada bir evimiz olsun düşüncesi de ağır basmaya başlıyordu. Çünkü ev sahibinin ne zaman “evi boşaltın” diyeceği belli olmazdı. Hiç beklenmeyen bir anda evin boşaltılmasını isteyebilirlerdi. O nedenle ev sahibi olma hayali kafamızda bütün canlılığı ile peşimizi bırakmıyordu. Yapı kooperatiflerinin, insanları ev sahibi yapmak için verdikleri ilanları gazetelerde ve televizyon reklamlarında görüyorduk. Diğer yandan yapı kooperatiflerini yönetenlerin, üyelerden topladığı paralarla ortadan kaybolduğunu bildiren haberler de medyadan eksik olmuyordu. Onun için kooperatiflere karşı bir güvensizlik söz konusu oluyordu. İnsanlar evsizlik ve yapı kooperatiflerine karşı güvensizlik arasında bocalıyorlardı. Bu nedenle birbirini tanıyan çoğu kişi güçlerini birleştirerek kendi kooperatiflerini kurarak evlerini yapma yoluna gidiyorlardı.
Bir gün 1984 veya 1985 yılları olabilir. Bölümümüz hocalarından Nazmi Yıldız Hoca, bana “İbrahim güvenilir bir yapı kooperatifi var. Anadolu Yakası Küçükbakkalköy’de toplu konut inşaatı yapıyor. Bizim üniversiteye yirmi üç km uzaklıkta otoban kenarındadır. Ben üye oldum ayrıca üniversitemizin farklı bölümlerinden üye olan arkadaşlarımız da var. Eğer sen de istersen üye ol kira derdi ile uğraşma” dedi. Ben de “olur hocam eşimle bir değerlendirme yapıp sana bildiririm.” dedim.
Nazmi hocam çok değerli bir insandı. 1960-70 arasında Almanya’da çalışmış. Almanya’da Köln belediyesi harita dairesinde harita mühendisi olarak sekiz yıl çalışmış ve doktorasını Bonn üniversitesi Ziraat Fakültesi Jeodezi Bölümü’nde tamamlamış bir bilim adamıydı. Kendisi bir iki dersimize gelmiş ve engin deneyimlerinden yararlandığım için kendimi şanslı kişilerden sayarım.
Eşimle durumu değerlendirdikten sonra teklif bize makul geldi ve Nazmi Yıldız hocama kooperatife üye olmak istediğimi bildirdim. Çünkü kendisi hayat deneyimi olan, çok yönlü düşünen biriydi. Birlikte kooperatifin Mecidiyeköy’deki binasına giderek üyelik işlemlerini tamamladık. Peşinat olarak on üç cumhuriyet altını tutarındaki parayı verdim. Ayrıca yarım cumhuriyet altını tutarında her ay ödeme yapmak üzere senetler imzaladım. Böylece ev sahibi olmak adına bütçemize yeni bir yük gelmiş oldu. Peşinat tutarını da yurt dışında iken YTÜ’nün verdiği maaşlarımın birikmesi ile sağlamış oldum.
Daha sonra eşimle birlikte kooperatifin yaptığı inşaatları yerinde görmek üzere Küçük Bakkalköy’e gittik. Bu inceleme işini zaman zaman tekrarladım. Çünkü inşaatların devam etmesi ve binaların yükselmesi bize güven veriyordu. Bütçemizi zorlamasına rağmen ev sahibi olabileceğiz diye seviniyorduk. Bu aidatlar 1992 yılına kadar sürdü.