Anılarım-80

Doç.Dr.İbrahim KOÇ 49ibkoc@gmail.com

YEMEK DOKUNMASI
Beykoz ilçesinin Çubuklu mahallesindeki Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi’nin bahriye subaylarına haftanın bir günü altı saat topoğrafya dersi verdiğim günlerden birinde yaşadığım bir olaydır. Derslerin yarısı öğleden önce yarısı da öğleden sonraydı. Öğleden önceki dersler bittikten sonra öğle yemeğimi askeri kışlada yedim. Öğleden sonraki ders saatine kadar, subayların çay kahve içtikleri salonda sohbet ettik. Sonrasında geri kalan derslerimi de tamamladım. Son dersim sırasında midem bulanmaya ve halsizlik hissetmeye başladım. Öğrenciler de benim rahatsız olmaya başladığımı fark ettiler. Nazik ve kibar öğrencilerimden biri,” Hocam sen bu halinle gidemezsin, istersen ben seni evine götüreyim” dedi. Ben de kendisine sadece “olur” diyebildim. Ama ben zaman geçtikçe kötüleşiyordum ve konuşmak için bile güç bulamıyordum.
Arabasına mecalsiz bir şekilde bindiğim ve ismini unuttuğum öğrencim, Çubuklu’dan hareketle boğaz köprüsünden geçerek Beşiktaş’ın Dikilitaş Mahallesi’ndeki evimin önüne kadar getirerek inmemi sağladı. Kendisine nazik davranışı için teşekkür ederek uğurladım. Bereket dairemiz giriş katındaydı. Giriş katına kadar olan merdiveni korkuluklara tutunarak çıkıp, sahanlığı yürüyerek geçip evin içine kendimi zor attım. Eşim Anadolu turundaydı. Evde yoktu. Kendimi lavaboda buldum. İstifra ettim. Boşaldıkça kendime gelmeye başladım. Belli bir müddet sonra gözlerim iyice açıldı ve dünya varmış dedim. Beni bu duruma düşüren olayın kaynağı öğle yemeği olduğu kanaatine vardım.
Yemeklerin insan sağlığı açısından ne kadar önemli olduğunu yaşayarak gördüm. Böyle bir durumun kimsenin başına gelmemesini dilerim. Burada keşke insanların böyle bir duruma düşmelerini önleyecek bir formül verebilsem diye çok düşündüm. Yemeklerde dikkat edilmesi gereken en önemli hususun gıdaların temiz, taze olması ve hangi gıdaların kendine dokunup dokunmadığını bilmenin dışında başka bir bilgi aklıma gelmiyor. Eğer dışarda yemek yeniyorsa temizlik ve tazeliği bilmenin imkânsız olduğu da bir gerçektir. Onun için güvenilen yerlerde yemenin en doğru yol olabileceğini söyleyebilirim.
KAYAK MERKEZİNE GİDİŞ
İnsanoğlunun geliştirdiği estetik sporlardan birisi de kayak sporudur. Bence güzel sporlardan biridir. İnsanın kendi başına yaptığı sporlardandır. Kimseye zararı olmayan, fakat düşerse zararı kendinedir. Boks  ve güreş sporu gibi değildir. Bana göre yapılabildiği ölçüde zarafet dolu sporlardan birisidir. Televizyonlarda sık sık gördüğümüz kayak merkezlerindeki kış sporlarının seyrine doyum olmaz. Kayak yarışları nefes kesici heyecanlara neden olur.
Yokuş aşağı kayma, kayakla atlama, dev slalom, slalom gibi yarış türleri bulunmaktadır. Böyle yarışlara katılabilmek için, bu sporu çok sevmek ve çocukluktan itibaren bu sporların içinde olmak ve usta öğreticilerden ders almak gereklidir. Bu yarışlara katılmak için, sürekli antrenman yapılması gerektiği gayet açıktır.
Biz de eşimle birlikte bu spor nasıl bir şeydir? nasıl yapılır? Diye merak ettik ve yaşayarak bir deneyelim düşüncesiyle araştırmaya girdik. Bu sporu denemek istediğimizde ben doçent, eşim de profesyonel turist rehberi olmuştu. Kayak sporu, çocuklukta yapmadığımız bir etkinlikti. Amacımız bu sporun nasıl yapıldığını yerinde görmek, kayak sporu yapanları yakından izlemek, kayak merkezinin genel havasını yaşayarak gözlemlemek ve acemi pistlerinde kayma denemeleri yapmaktı.
Kayak sporu yapmak isteyenlerin, yanında mutlaka kışlık içlikler ile birlikte kayak için özel üretilmiş mont, pantolon, kar çizmesi, su geçirmez eldiven, kayak çorabı, güneş kremi, koruyucu dudak kremi bulundurulması gerektiğini, ayrıca güneş gözlüğü, kask   kullanılmasının emniyetli kayak yapmanın gereği olduğunu, eğer kayak merkezinde bir otelde kalınıyorsa, otel görevlilerinin kayak, kayak batonu (denge çubuğu) ve kayak botunu müşterilerine kiraya verdiklerini öğrendik. Bu bilgiler ışığında gerekli hazırlıklarımızı yaptıktan sonra Kartalkaya’da bir otelde iki geceliğine otel rezervasyonumuzu yaptırdık.                                                                                                                         
1994 yılı şubat ayının ortalarında bir turizm şirketinin otobüsü ile Kartalkaya’ya doğru yola çıktık. Kartalkaya İstanbul’a yaklaşık 300 km uzaklıktadır. Otobüsümüz İstanbul Ankara yolunu takip ederek ilerledi. Bolu’yu geçtikten sonra Yenicepınar’a varmadan sağa kıvrılıp orman içi yollardan geçerek kayak merkezine vardık. Rezervasyon yaptırdığımız odamıza eşyalarımızı bırakıp kayak kıyafetlerimizi giyip diğer kayak malzemelerini almak için otelin ilgili bölümüne indik.
Kayak gereçlerini üzerimize zimmetleyerek teslim ettiler. Önce kayak botlarımızı ayaklarımıza giydik. Daha sonra oradaki görevli botlarımızın kayağa nasıl sabitleneceğini tarif etti. Bu tarife göre botlarımızı kayaklarımıza sabitledik. Ayaklarımızda kayaklarla yürümekte zorluk çekerek odanın kapısından kayak meydanına çıktık.