Türk Dünyası Başkentler Turu-Kazakistan-3

Dr.Fatih KESKİN 06fatihkeskin@gmail.com

Kazakistan Bölümü 3
Dağlarında çiçekler açan, Çaka Beğ emaneti Türk İzmir Emir Timur’un tarihî başkenti, çinilerle kaplı medreseler diyarı Semerkant, Özbekistan Cumhuriyeti’nin başkenti Taşkent Türk Dünyası’nın manevi başkenti, ulu pirimiz Hoca Ahmet Yesevi diyarı Türkistan (Yesi) Türk Dünyası hatıralarıma başkentlik yapan Kentav Kazakistan’da satrancın başkenti olarak bilinen Çimkent, Kazakistan Cumhuriyeti’nin ilk başkenti Almatı,  Kırgızistan Cumhuriyeti’nin başkenti Bişkek, Karahanlıların tarihî başkenti,  Yusuf Has Hacip diyarı Balasagun, Millî Mücadele’nin karargâhı, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara…
29 Ocak sabahı İlteriş’le birlikte kahvaltımızı otelde yapıyoruz. Ardından yine Ercan Mırza’nın telefon uygulaması üzerinden otelin kapısına gönderdiği taksiye binip otelden ayrılıyoruz. Ercan Mırza ile buluşup Çimkent’i gezmeye başlıyoruz. Kentav’da olduğu gibi burada da yine bebekliğinde İlteriş’i gezdirdiğimiz mekânlara uğrayıp İlteriş’in kayıp hafızasını yeniden inşa ediyoruz. Özellikle o zamanlar Çimkent’e her gidişimizde İlteriş’i gezdirip yürüttüğümüz Merkez Park’a (Ortalık Sayabak) uğramayı ihmal etmiyoruz. Kazakistan’da satrancın başketi olarak bilinen Çimkent’in bu parkında oyuncuların taşlarını getirip satranç oynayabilecekleri satranç tahtası şeklinde tanzim edilmiş sabit masa ve oturakların yanı sıra bir de satranç kahvehanesi var. Yine bu parkın içinde yer alan Alaş Yolu (Alaş Jolı) anıtı önünde sağ yumruklarımızı kaldırıp fotoğraf çekiliyoruz.
            Türkiye’den arkadaşlarımızın talepleri doğrultusunda Kazakistanlı yazarların bazı kitaplarını kitapçılardan temin ettikten sonra Güney Kazakistan Özbekali Janibekov Pedagoji Üniversitesine uğrayıp Ayabek Bayniyazov Hoca’mızı ziyaret ediyoruz. Üniversitede Türkiye Türkçesi öğrenen öğrencilerle sohbet ediyoruz. Ardından Ercan Mırza’nın akrabası Aslan Ömirzakov’un aracıyla hayvanat bahçesine gidip bahçenin geniş yerleşkesi içinde uzun bir gezinti yapıyoruz.
Akşam olurken İlteriş’in ısrarları üzerine dombra ustası Dastan Mırza’nın imalathanesine uğrayıp bir dombra alıyoruz. Akşam yemeğinin ardından ise Almatı yolculuğuna çıkmak üzere tren garına gidiyoruz. Tren perona yanaşınca Ercan Mırza ve Aslan bizi Almatı’ya doğru uğurluyor. İlteriş ve ben ise yataklı vagonumuza geçip yaklaşık 12 saat sürecek olan tren yolculuğumuzun keyfini çıkarmaya bakıyoruz.
            30 Ocak sabahı saat on civarında Almatı Tren Garı’na iniyoruz. Garın önünde bekleyen taksicilerden biriyle anlaşarak bir kafeye gidiyoruz. Burada kahvaltımızı yaptıktan sonra başka bir taksiyle Abay Kazak Millî Pedagoji Üniversitesi Sanat Fakültesine geçiyoruz. Fakültenin Türkiye mezunu dekanı, dostumuz Karim Baigutov’u ziyaret ediyoruz. Karim Mırza ile biraz sohbet ettikten sonra onun bir program dolayısıyla görüşme yapmak üzere gitmek durumunda olduğu Kazakistan Merkez Devlet Müzesi’ne biz de onunla birlikte gidiyoruz. Karim Mırza müze yetkilileriyle görüşürken biz de İlteriş’le müzeyi epeyce gezmek için fırsat buluyoruz. Müzeden sonra Karim Mırza bizi yemeğe götürüyor.
Yemek dönüşü İlteriş’le birlikte fakültenin hemen altında bulunan Panfilov Parkı’na giriyoruz. Parkın içindeki Zenkov Katedrali’ni ziyaret ediyoruz. İlteriş, bir kiliseye girmiş olmaktan dolayı biraz huzursuzlanıyor. Ona farklı kültürleri tanımanın ve her inanca saygı duymanın gerekliliğini anlatıyorum. Burası bir Rus Ortodoks mabedi. Harika bir mimarisi var.
Katedralden çıkıp biraz arkasındaki Zafer Anıtı’nı geziyoruz. Burası ise 2. Dünya Savaşı’nın anılarını yaşatan bir mekân. O zamanlar Sovyetler Birliği içinde yer alan Kazakistan’ın Rus egemenliği altında girmek durumunda kaldığı 2. Dünya Savaşı -birçok diğer Türk topluluğu gibi- Kazakların kültürel belleğinde önemli bir yere sahip.
            Almatı’ya hafiften kar yağmaya başlıyor. Bundan dolayı tekrar fakülteye dönüyoruz. Aslında Almatı’da gezilecek çok yer var. Ancak kar yağışı yavaş yavaş hızlanmaya başladıkça cadde ve sokaklardaki araç trafiği de artıyor. Biz artık mevcut şartlarda Almatı seyahatinden alabileceğimiz en iyi verime ulaşabildiğimize kanaat getirerek bir sonraki durağımız olan Bişkek’e gitmenin yollarını aramaya başlıyoruz.
Ercan Mırza’nın Türkiye mezunu dostlarından biri olan Bauırjan Botakara Hoca’m bize Bişkek’e gidecek bir taksi buluyor. Ancak taksinin yola çıkış saati biraz gecikecek. Dışarıda kar hızını artırırken biz de bu arada Bauırjan Hoca’m ile fakültede sohbet ediyoruz. Akşamüstü beklediğimiz taksi gelip bizi fakülteden alıyor ve yavaş yavaş Bişkek yoluna revan oluyoruz.