Tuz Tüketimi ve Hipertansiyon
Sevgili Okuyucular,
Bu hafta, dünya genelinde önemli iki sağlık meselesi üzerine odaklanıyoruz: tuz tüketimi ve hipertansiyon. 20-26 Mayıs tarihleri arasında kutlanan Dünya Tuza Dikkat Haftası ve 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü, sağlığımızı korumak ve bilinçli bir toplum oluşturmak adına büyük önem taşıyor.
Tuz, hayatımızın bir parçasıdır ve yiyeceklerimize tat katar. Ancak, aşırı tuz tüketimi sağlığımız için ciddi bir tehdit oluşturabilir. Dünya Sağlık Örgütü, günde 5 gramdan (yaklaşık 1 çay kaşığına denk gelir) fazla tuz tüketiminin hipertansiyon, kalp hastalıkları ve inme riskini artırdığını belirtmektedir. Ne yazık ki, birçok kişi günlük tuz alımını bu sınırların üzerinde tutmaktadır. Fast food, işlenmiş gıdalar ve hazır yemekler gibi pek çok gıda yüksek miktarda gizli tuz içermektedir. Bu nedenle, etiketleri okumak ve tuz içeriğine dikkat etmek önemlidir.
Hipertansiyon; inme, kalp krizi, kalp yetmezliği ve böbrek hasarı gibi ölümcül durumlara yol açması nedeniyle, dünya genelindeki hastalık ve ölümlerin en önde gelen risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Önlenebilir ve tedavi edilebilir olmasına ve ölümcül sonuçlarının bilinmesine rağmen toplumumuzun hipertansiyon farkındalığı, ne yazık ki istenilen düzeyde değildir. Yapılan güncel çalışmalar; erişilebilir ve kapsamlı sağlık hizmet sunumunun gerçekleştirildiği ülkemizde, nüfusumuzun %16,7’sinin şu ana kadar kan basıncını hiç ölçtürmediğini; daha önce hipertansiyon tanısı almış olanların %21,8’inin ise hipertansiyon tedavisi almadığını ortaya koymuştur.
Çarpıcı tespitlerden biri de tedavi alan beş hastadan birinin ilaçlarını düzenli almadığıdır. Buradan hareketle, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü’nün bu yılki teması “Hayatının Değerini Bil, Tansiyonunu Ölçtür, Sağlıklı ve Uzun Yaşa” olarak belirlenmiştir. Ben de bu gün vesilesiyle tüm okurlarımı ve tüm hastalarımı tansiyonunu ölçtürmeye ve hipertansiyon rahatsızlığı olanları düzenli muayeneye gitmeye davet ediyorum, bu kötümser rakamları değiştirmek sağlıklı adımlar atmak bizim elimizde.
Vakaların çoğunda hipertansiyona yol açan kesin neden bilinmese de yüksek tuz alımı, aşırı kiloluluk/obezite, zararlı ölçüde alkol tüketimi, fiziksel inaktivite, stres, hava kirliliği ve sigara hipertansiyon meydana gelme olasılığını arttırmaktadır. Sistolik ve/veya diastolik kan basıncının ≥ 140/90 mmHg olması olarak tanımlanan hipertansiyon 18 yaş ve üstü erkeklerin dörtte birinde kadınların da beşte birinde bulunmaktadır. 1975 yılında dünya genelinde 594 milyon hipertansiyon hastası bulunmakta iken bu rakam 2015 yılında 1,13 milyara yükselmiştir (WHO, 2018a).
Hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklar için bağımsız bir risk faktörü olup engelliliğin dünya genelinde başlıca nedenidir (Lamprea-Montealegre JA, 2018). Hipertansiyon; sol ventrikül hipertrofisi, kalp kapak hastalıkları, atrial fibrilasyon gibi kalp aritmileri, serebral inme ve böbrek yetmezliği gibi farklı kardiyovasküler hastalıklara neden olabilen en önemli risk faktörleri arasında yer almaktadır (Kjeldsen SE, 2018). Kan basıncının >115/75 mmHg olması kardiyovasküler hastalık gelişim riskini arttırmakta ve 40-69 yaş grubunda sistolik kan basıncında her 20 mmHg artış (veya diastolik kan basıncında her 10 mmHg artış) inmeye bağlı ölüm oranında iki kattan fazla, iskemik kalp hastalıklarına ve diğer vasküler nedenlere bağlı ölüm oranında da iki kat farka neden olmaktadır (Lewington S, 2003).
2016 yılında yayımlanan bir derleme ve metaanalizde, diyabeti olan ve tansiyonu >150 mmHg olan bireylerde antihipertansif tedavinin tüm nedenlere bağlı mortalite riskini (RR 0,89, 95% CI 0,80- 0,99), kardiyovasküler hastalıklara bağlı mortalite riskini (RR 0,75, CI 0,57 to 0,99), miyokard infarktüsü riskini (RR 0,74, CI 0,63 to 0,87), inme riskini (RR 0,77, CI 0,65 to 0,91) ve son dönem böbrek hastalığı gelişme riskini (RR 0,82, CI 0,71 to 0,94) azalttığı sonucuna ulaşılmıştır. Aynı çalışmada bazal sistolik basınç düzeyi olarak 140-150 mmHg alındığında da antihipertansif tedavi verilmesinin tüm nedenlere bağlı ölüm riski (RR 0,87, CI 0,78 to 0,98) ile miyokard infarktüsü (RR 0,84, CI 0,76 to 0,93) ve kalp yetmezliği riskini (RR 0,80, CI 0,66 to 0,97) azalttığı sonucu elde edilmiştir. (Brunström M, 2016). 2008 yılında Türk Nefroloji Derneği tarafından yapılan Türkiye Kronik Böbrek Hastalığı Prevalans Araştırması’nda (CREDIT-Chronic Renal Disease In Turkey) ülkemiz genelinde hipertansiyon prevalansı %32,7 (kadınlarda %35,7, erkeklerde %29,4) olarak bulunmuştur (Süleymanlar G, 2008).
Böbrek Hastalıkları ve Hipertansiyon
Tüm Topluma Yönelik Genel Önleme Yaklaşımları genel olarak düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek ve ideal vücut ağırlığını korumak, tuzu azaltmak, yeterli sıvı almak, sigaradan ve aşırı alkol tüketiminden kaçınmak gibi sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri konusunda toplumun eğitiminden oluşur. Böbrek hastalığı gelişimi için en önemli düzeltilebilir risk faktörleri diyabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları, obezite, aşırı tuz tüketimi ve sigara alışkanlığıdır.
Sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri hem KBH(Kronik Böbrek Hatalığı)’nın en önemli nedenleri olan diyabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları ve obezite sıklıklarını azaltarak, hem de böbrekler üzerine doğrudan koruyucu etki göstererek toplumda böbrek hastalıklarının kontrolüne önemli katkı sağlar. Ayrıca, kan basıncının ve 40 yaşından sonra kan şekerinin düzenli olarak ölçtürülmesi KBH’nın en önemli iki nedeni ve ülkemizde farkındalığı yüzde 50 civarında olan hipertansiyon ve diyabetin erken tanısını sağlar.
KBH’nın diyabetten sonra ikinci sık nedeni hipertansiyondur. CREDIT çalışmasında KBH prevalansı hipertansiflerde yüzde 25.3, normotansiflerde yüzde 10.6 bulunmuştur. TND(Türk Nefroloji Derneği) 2016 Yılı Böbrek Kayıt Sistemi verilerine göre diyalize yeni başlayan hastaların yüzde 24.5’inde böbrek yetmezliğinin nedeni hipertansiyondur .
Erişkin Türk toplumunun yaklaşık 1/3’ünde yüksek tansiyon görülür (3,48). Üstelik hipertansiyonun farkındalığı, ilaç kullanım ve kan basıncı kontrol oranları düşüktür (48,49). Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği tarafından 2012 yılında tekrarlanan Türk Hipertansiyon Prevalans Çalışması’nda (PatenT2), yaklaşık 10 yıllık sürede ülkemizde hipertansiyon prevalansının yüzde 1,5 azaldığı ve farkındalık, ilaç kullanım ve kan basıncı kontrol oranlarında iyileşme olduğu saptanmıştır.
Sağlıklı beslenmek, kilo vermek, düzenli egzersiz yapmak ve tuz tüketimini azaltmak gibi sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri hipertansiyon gelişimini büyük oranda önler. Örneğin, Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği’nin yaptığı SALTurk çalışmasında tuz alımında 6 gram artış ile sistolik kan basıncının 4-8, diyastolik kan basıncının 2,5-5 mmHg yükseldiği saptanmıştır. Yine, TND tarafından yapılan CREDIT çalışmasında hipertansiyon için en önemli risk faktörlerinin obezite ve düşük sebze tüketimi olduğu tespit edilmiştir.
Bu bilimsel çalışmalar ve veriler ışığında önlenebilir ve etkin tedavi edilebilir bir hastalık olan hipertansiyonu hastalar ve doktorlar bir arada nasıl el ele yenebileceğimiz sizlere göstermek istedim. Sizler de vücudunuzu yüksek tansiyonun verdiği zararlardan korumak için tuz tüketiminizi sınırlandırıp, ilaçlarınızı düzenli kullanıp- zamanında doktor muayenelerinize giderek, sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinerek bedeninize bir hediye verebilirsiniz. Hepimize sağlıklı, güzel günler göreceğimiz ve uzun ömürler diliyorum.