Ulusal Kanser Haftası
Ulusal Kanser Haftası (1-7 Nisan)
Sevgili okurlar, sağlık okur yazlığını geliştirebilmek amacıyla köşe yazısı yazmaya başlayalı çok uzun bir zaman geçmemiş olsa da bu kanser hakkındaki ikinci yazım. Bu durumdan da anlayabileceğiniz gibi kanser maalesef çağımızın problemi ve bizler kansere karşı her zaman hazırlıklı ve bilgili olmalıyız.
Kanserin esasen ne olduğundan, korunmak için sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinmemiz gerektiğinden, kişisel olarak taramalarımızı yaptırma ve aile hekimlerimize düzenli muayene olma gibi görevlerimizden, erken tanın öneminden, bir üst bakışla kanser tedavi seçenek ve uygulamalarından son olarak da kanserli bireylere karşı toplumsal destek ve dayanışmanın öneminden bahsetmiştik. Eski yazımızı okumayan sanal okuyucularımızı şöyle alabiliriz: https://www.gazetegordes.com/yazarlar/dr-ipek-eroglu/kansere-karsi-bilincli-adimlar/2093/
Bu yazımızda da toplumda kadında ve erkekte en sık görülen kanser türlerinden bahsedeceğiz. Dünyada her iki cinsiyette en sık görülen ve en sık ölüme neden olan kanser türü akciğer kanseridir, cinsiyete göre ayıracak olursak kadınlarda en sık görülen kanser meme, erkekteki ise prostat kanseridir, bunları yine her iki cinste üçüncü sıklıkta kolon kanseri izler. Tek tek göz atalım.
1.Meme Kanseri: Erken teşhis, meme kanserinin etkili bir şekilde tedavi edilmesinde kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, düzenli meme kanseri taramaları büyük önem taşır. Bu taramalar arasında mamografi gibi görüntüleme testleri kadar basit ama etkili bir yöntem de vardır: Kendi kendine meme muayenesi (KKMM)
Kendi Kendine Meme Muayenesi Nedir? Elle meme muayenesi, kadınların kendi memelerini düzenli olarak kontrol etmelerini içeren bir tarama yöntemidir. Bu muayene, meme dokusundaki herhangi bir değişikliği veya anormalliği tespit etmeyi amaçlar. Her ay, adet döngüsünün bitiminden sonraki birkaç gün içinde, genellikle duş alırken veya yatarken, kadınlar meme dokularını elle taramalıdırlar. Elle meme muayenesi sırasında, kadınlar yavaşça ve dairesel hareketlerle parmak uçlarını kullanarak ve meme başından başlayıp çevreye doğru yumuşak hareketlerle memelerini kontrol etmelidir. Bu muayene sırasında, herhangi bir kitle, sertlik, şişlik, deri değişikliği veya meme başında akıntı gibi anormalliklerin farkına varılması önemlidir. Bu belirtiler varsa, derhal bir genel cerraha başvurulmalıdır.
Aile hekimlerimizin özverili çalışmalarını ve yönlendirmelerini bildiğim için konuya genellikle atlanan elle muayene ile başladım ancak ilçe devlet hastanemizde mamografi cihazımızın haftanın her günü mesai saatleri içinde randevusuz çekim yaptığını hatırlatmak isterim. Hiçbir muayene mamografinin yerini tutamaz bu yüzden 40-69 yaş aralığındaki kadınlar 2 yılda bir düzenli mamografi çekimi yaptırmalıdır. Özetlemek gerekirse meme kanseri için yapılması gerekenler: her yaştan kadınlar için ayda bir KKMM, yılda bir klinik (hekimin yaptığı) meme muayenesi 40-69 yaş aralığındaki kadınlar için bunlara ek olarak mamografidir.
Kadın kanserleri demişken bir diğer önemli kadın kanseri olan serviks kanseri ve ona neden olan HPV (human papilloma virüs)’den bahsetmeden geçmek doğru olmaz. 30-65 yaş aralığındaki kadınlardan 5 yılda bir smear ve HPV -DNA testi yapılması serviks kanseri tarama progrmımızdır lütfen ihmal etmeyiniz. Sosyoekonomik durumu yüksek kadın ve genç kız ve kız çocuklarımıza ise mutlaka HPV aşısı önermekteyim, HPV aşısını rutin olarak yaptıran ülkelerde yapılan çalışmalarda rahim ağzı kanserinin yüzde 80 oranlarında azaldığı belirlenmiştir. HPV aşısı, çocuklar için cinsiyet fark etmeksizin 11-12 yaşında yapılmalıdır. Zamanında aşılanmayan erkek çocukları 45 yaşına kadar aşılanabilirler. Kadınlarda yaş için bir üst sınır bulunmaz, cinsel yönden aktif olsa dahi her yaşta aşı yapılabilir ve aynı koruyuculuğa sahiptir.
2.Prostat Kanseri: Erkekler yaşlandıkça prostat bezi sıklıkla büyümeye başlar. Büyüyen prostat, idrar akışını engelleyebilir ve cinsel işlev problemlerine yol açabilir. Büyüme tek başına bir kanser belirtisi sayılmaz. Kanser hücrelerinin bulunmadığı prostat büyümesi benign prostat hiperplazisi (BPH) olarak adlandırılır. BPH, bir kanser olmasa da verdiği rahatsızlıkları düzeltmek için ameliyat gerekebilir.
Prostat kanserinde, bez içinde kanser hücreleri gözlemlenir. Araştırmalara göre, bir erkeğin prostat kanserine yakalanma riskini etkileyebilecek birkaç faktör mevcuttur: yaş (40 yaşın altındaki erkeklerde nadir olsa da 50 yaş sonrasında görülme riski hızla artmaya başlar. Her 10 prostat kanseri vakasından 6'sı 65 yaşından büyük erkeklerde görülmektedir.), ailesel-kalıtsal prostat kanseri öyküsü, doymuş yağlardan (hayvansal gıdalarda bulunan yağlar, tereyağı, margarin, iç yağı, kuyruk yağı) ve kırmızı etten zengin, sebze-meyveden fakir beslenme alışkanlığı, bazı kimyasallara maruziyet gibi (örneğin itfaiyecilerin prostat kanseri riskini artırabilecek kimyasallara maruz kalabileceklerine dair bazı kanıtlar mevcuttur). İdrarla ilişkili problemler yaşayan kişilerin erken tanı ve tedavi açısından bir üroloji uzmanına başvurması doğru olacaktır. Hekime erişimin kolay olduğu ülkemizde prostat kanseri vakalarının %70,9’unun erken evrede teşhis edildiği görülmektedir. Hastalığın kesin tanısı biyopsi ile konur. Genel olarak erkeklerin 50 yaşından itibaren, birinci derece akrabasında prostat kanseri görülenlerin ise 40 yaşından itibaren üroloji uzmanına düzenli olarak muayene olması ve kanda prostat spesifik antijen (PSA) testini yaptırması, erken tanı konulması açısından önem arz etmektedir.
3.Kolorektal Kanser: Erken evrede teşhis edildiğinde büyük ölçüde tedavi edilebilir bir hastalık olan kolorektal kanserde tarama programlarının hedef popülasyona uygulanması; kolorektal patolojileri henüz premalign veya erken evrede iken tespit etmek, etkin ve basit yöntemlerle tedavi etmek yoluyla invazif kanser sıklığı ile buna bağlı morbidite ve mortaliteyi azaltmaktadır. Bu yolla olası karmaşık ve pahalı tedavi gereksinimlerinin de önlenmesi hedeflenmektedir.
50-70 yaş arasındaki kadın ve erkek nüfusa Toplum Sağlığı Merkezlerine (TSM) bağlı olarak faaliyet göstermekte olan Aile Sağlığı Merkezleri (ASM)’nde gaitada gizli kan kiti yardımıyla hızlı, pratik ve güvenilir bir şekilde 2 yılda bir ücretsiz olarak tarama yapılmaktadır. Tarama kapsamında bu yaş grubundaki kişilere ayrıca 10 yılda bir kolonoskopi yapılması önerilmektedir. Tarama sonucunda Gaitada Gizli Kan Testi (GGKT) pozitif olan kişiler ileri tetkik amacıyla ikinci/üçüncü basamak sağlık kuruluşlarına yönlendirilmektedir.
4.Akciğer Kanseri: Hastalık 40 yaş üstü bireylerde daha sık görülmektedir ve genellikle ileri evrelerde teşhis edilmektedir. Ülkemizde vakaların %19,4’ü lokalize (erken) evrede saptanmışken %27,9’unun bölgesel, %52,7’sinin ise uzak yayılım (çok ileri) grubunda olduğu tespit edilmiştir. Bu sebeple akciğer kanserinde önleyici tedbirler ve tanının erken evrede yapılabilmesi oldukça kritiktir.
Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünce yayımlanan, “Ulusal Kanser Kontrol Planı, 2021” ile açıklanmış olduğu üzere, ülkemizde görülen akciğer kanserlerinin %90’ı sigara kullanımına bağlı ortaya çıkmaktadır. Etkin bir tütün kontrolü sağlandığında akciğer kanserleri dahil olmak üzere tütün kullanımına bağlı her yıl yaklaşık 110.000 ölüm önlenebilecektir. DST tarafından yayımlanan Akciğer Kanseri 2023 Raporu’nda, önleyici tedbirler; sigarayı bırakmayı, dumansız ortamları teşvik etmeyi, tütün kontrol politikaları uygulamayı, mesleki tehlikeleri ele almayı ve hava kirliliği seviyelerini azaltmayı içerir. Akciğer kanseri riskini azaltmanın en iyi yolu sigara içmemek ve pasif içicilikten kaçınmaktır. Ancak Akciğer kanseri için ulusal bir tarama programımız bulunmasa da düzenli akciğer röntgeni veya BT çekilmesi var olan bir kitleyi erken yakalamamızı sağlayabilir.
Hepimize kanserden uzak sağlıklı ve güzel günler diliyorum.