Makbule'nin Dünyaya Gözünü Açtığı Şehir
Şimdiye kadar edinmiş olduğum bilgiler ışığında Makbule’nin çocukluk ve gençlik yıllarının geçtiği, evlilik hazırlıkları yaptığı, işgal altında zorluklar içinde geçirdiği, gündüzleri geceleri, ailesiyle birlikte kurdukları sofralarda, yapılan sohbetlere tanıklık etmiş kadim şehri birlikte gezelim.
Tepeden bir de Dedebaşı’ndan bakalım. Dedebaşı, adı ile bilinen bu seyirlik alanda Kadiri Tarikatı Şeyhi Mezarı bulunmaktadır. Çeşmesi, gökyüzüne uzanan çok uzaklardan görünün üç ağaç selvisi ile güzel bir mesire yeridir. Buradan Eski Gördes’in ayakta kalan tüm yapıları ve yıkıntıları gözler önüne seriliyor, bir baştan bir başa kum çayının kıvrımları dahi görülüyor.
Kum çayı, mezarlık, Yağcı Emir Camisi, uzaklarda Bozdağlar, Atalan ve Çomaklı dağına kadar seçiliyor buradan. Şukufe Nihal Başarır, yazdığı “Vatanım İçin” romanında okumuştum. Bereketli Gördes ovasına, “Altın Çukuru.” denilirmiş.
Burada Eski Gördes’e yaptığım ilk gezimden söz etmek istiyorum. Yirmi yıl önceydi. Editör, çevirmen Türkiye üzerine araştırmalar yapan Japon arkadaşım Harada Takeko Hanımla aynı şirkette çalışıyorduk. Sohbetlerimizde Makbule’nin doğup büyüdüğü bu toprakların bir dönem Yunan işgali altında kaldığını, büyük yangın gördüğünü benden dinlemişti. Gördes’i merak ediyor görmek istiyordu. O günlerde yeni çıkmış olan Bilge Umar’ın “Lydia, Bir Tarihsel Coğrafya Araştırması ve Gezi Rehberi” kitabını almış, okumuş. Okumam için bana da vermiş ben de okumuştum. Kapak resminde Eski Gördes’in Yaka Camisi’nin yıkık minaresi de yer alıyordu.
O yıl, Takeko Hanımla birlikte çok merak ettiği Gördes’e geldik. Eski Gördes ve çevresinde elimizde kitaplarla iki gün geçirdik. Binalar yıkılmış, yollar bozulmuş bilgi alacak kimse yok. O günkü gezimiz kitaplarda okuduğumuz kadardı, fazla bilgi edinemedik. Japon arkadaşım o günkü gezimiz sırasında, buranın Amerikan uçaklarının yerle bir ettiği Hiroşima şehrinde hayata geçirilmiş olan Açık Hava Barış Müzesi gibi olabilir demişti. Bu iki şehir arasında büyük benzerlik olduğunu söylemişti. Ben 1989 yılında yapmış olduğumu Japonya seyahatimin dört gününü Hiroşima Açık Hava Barış Müzesine ayırmıştım. Müzenin kapalı bölümünde atom bombasının atıldığı gün yaşananalar canlandırılmıştı.
Harada Takeko arkadaşımla birlikte yaptığımız gezinin üzerinde yıllar geçti. İki bin yılının ağustos ayıydı, kapari toplayan ailelerle karşılaşmıştık. Tam yirmi yıl oldu ama burada hiçbir şey değişmedi. Savaşlara, yangınlara ve heyelanlara sahne olmuş bu şehrin insanları da unutulmaz acılar yaşamışlardır.
Hatırlarla dolu Eski Gördes’e gelen gezginlere burayı daha iyi tanıtabilmek için yolları, bilgi panoları, yön levhaları ve yer adları düzenlemesi yapılması çok iyi olur diye düşünüyorum. En büyük hayalim buranın bir gün Açık Hava Barış Müzesi olması. Umarım, elde kalan yapılar yıkılmadan, anılar silinmeden gerçekleşir.