Turizm Yazıları-8
Değerli okuyucularım, bundan yaklaşık altı yıl önceydi. Bir yakınımın rahatsızlığı nedeniyle İstanbul-Gördes arasında sık sık yolculuk yaptığım günlerdi. Gördes Yolcuğu yazımı o günlerde yazmış, gazetemizde de yayınlanmıştı. Aynı yazıyı noktasına bile dokunmadan tekrar buraya alıyorum.
'GÖRDES YOLCULUĞU
Akhisar garajındayım. Saat 17.00 civarında Gördes'e gitmek için bilet almak üzere yazıhaneye girdim. Kısa boylu, sakallı görevli, elinde TV kumandası, televizyon izliyordu. 17.30'a biletimi aldım. Yazıhanede bekleyenlerin konuşmalarından, Gördes'te okuyan öğrenciler ve yakınları olduğu anlaşılıyordu. Onların valizlerinin yanına ben de eşyamı koydum, yanlarına sedire oturdum. Öğrenciler anneleriyle birlikte altı yedi kişiler. Her biri Türkiye'nin değişik yerlerinden geliyordu. Bazılarının Meslek Yüksekokulunda ilk yılıymış.
Minibüsün kalkmasını bekliyoruz. Bu arada üstü başı pek temiz olmayan iki kişi içeri girdi. Biri 'Şimdi ben gideceğim' dedi. Sonra bize döndü: Minibüs kalkıyor' dedi. Minibüsü Gördes'e götürecek olan şoför oydu demek ki. Ellerimizde biletler telaşla çıktık yazıhaneden. Eşyalarımızı görevliye teslim ettik. Valizimi teslim ettiğim kişiden numara vermesini istedim. 'Böyle bir şeye gerek yok, rahat olun' dedi. Ben de fazla üstelemedim. Diğer yolculara da her hangi bir şey verilmedi. Onlar da benim gibi daracık koltuklara zorlukla oturdular.
Bize söylendiği gibi tam 17.30'da minibüsümüz hareket etti. Minibüs yolcularının yarıdan çoğunu bahsettiğim gibi öğrenciler ve anneleri oluşturuyordu. Akhisar'dan Gördes'e yola devam ediyoruz. Arka koltukta oturan iki kişi sohbete başladı, ama ne sohbet, konuşmaların yarısı küfür. Minibüs iki üç kez yolda durdu, inenler binenler oldu. Gördes yoluna girdikten sonra da durmadı.
Ekim ayının son günü olduğundan, doğal olarak o saatlerde etraf karanlık. Küfürlü sohbet aralıksız devam ediyor, şoför de yanına oturan kişiyle konuşuyor. Minibüsün içerisi tam bir pazaryeri gibiydi. Hallerinden yorgun olduğu gözlenen öğrenciler ne yapacaklarını şaşırmış, boş buldukları koltuklara geçerek küfürlü konuşmalardan kurtulmak istiyorlar. Ama ne çare, konuşulanlar her yerden duyuluyor. Sürücüyle yanında oturanın konuşmalarını ve arka koltuktakilerin açık saçık sohbetlerini mecburen dinleyerek, minibüste gecenin karanlığında sarsıla sarsıla Gördes'e vardım. Sanki bir korku filmi izliyordum.
Kaptan, minibüs yolcularını garaj girişinde indirdi. Etrafın aydınlatması yetersizdi. Bagajını arayanların, gideceği yeri soranların sesleri birbirine karışıyor. Bir baba, sağlık Meslek Lisesinde okuyan kızına gidecekmiş; ona yol tarif edildi. Oralarda, bulunduğumuz yeri gösteren ışıklı bir pano görünmüyor. Bir türlü bitmeyen bir korku filminin içindeymişim hissine kapıldım bir an. Karanlığın ortasında nereye gideceğini bilemeyen bir kalabalık, ellerinde bavullar, sağa sola bakıyor, birilerine bir şeyler soruyor.
Ben oralı olmama rağmen zor durumda kalan insanlara yardımcı olamıyordum. O an kasabam adına üzüldüm ve kasabamızın konuklarına karşı mahcup oldum. Çünkü elimden bir şey gelmiyordu. Nasıl yardımcı olabilirdim ki? Şehir haritasının içinde yer aldığı ışıklı bir pano yok, şehir içi otobüs (durağı) yok, turizm danışma bürosu yok. Gideceğin yeri kime soracaksın? Etraftakilere nasıl güvenebilirsin? Gördes'e dışardan gelen kişilerin içine düştükleri durum buydu. Yeryüzünün en güzel insanlarının huzur ve güven içinde yaşadığı kasabamıza gelen kişilerin izlenimleri böyle olmamalı diye düşünüyorum.
1980'li yılların başından bu yana turist rehberliği yapan bir kişi olarak, mesleğim gereği 'ülkemin dört bir köşesinde ayak basmadığım yer kalmadı' desem abartmış olmam sanıyorum. İnanın bu yolculuk sırasında yaşadıklarım gibi kötü bir durumla karşılaşmadım.
Yazık değil mi onca çaba, emek ve gayretlere? Meslek Yüksek Okulu kasabamızın güzel insanlarının gayretleriyle kısa sürede öğretime başlatıldı. Dışardan gelen gidenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Şehrimize gelen konuklara çevremizi tanıtmak için şehir içi otobüs olması gerekli. Dışarıdan ilk kez gelmiş bir öğrenci yakını, kasabayı ve yakın çevresini tek başına nasıl gezecek? Gidilen yeri ayrıntılı bir şekilde gezemediğin takdirde hem sevemezsin, hem de başkalarına anlatıp tanıtamazsın. Oysa çarşı merkezinden binilen bir şehir içi otobüsle, istediğin durakta inerek yapılan gezi her şeye değer. İlk gidilen şehirlerde en emniyetli gezi araçlarıdır şehir içi otobüsleri.
Çarşıda ve garajın içinde geleneksel hatıra eşyaları ve yiyeceklerin satıldığı yerlerin açılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.
Eğer bizler kasabamızın gelişmesini ve tanınmasını istiyorsak, bir an önce küçük bir köy yönetimi anlayışından kurtulmamız gerekiyor. Benim bu konuda ilk önerilerim şunlar:
1-Gördes garajının önüne ve şehrin belli noktalarına şehir haritasının içinde yer aldığı ışıklı panoların konulması,
2- Belediyemiz tarafından şehir içi otobüs seferlerinin başlatılması,
3-Akhisar Gördes arası yolcu taşıyan otobüs ve sürücülerine çeki düzen verilmesi, küfürlü konuşan yolcuların uyarılması vs.
4-Belediye tarafından garajın içinde hediyelik eşya ve yiyecek satış dükkănlarının açılması.
2009 sonbaharında yaptığım Gördes yolculukları sırasında yaşadıklarımı yazdım. Hep birlikte çözüm arayalım, yapılması gerekenleri düşünelim istedim. El ele gönül gönüle vererek Üniversite ve Huzurevi yapmayı başarmış olan Gördes halkı ve önderleri için yukarıda önerdiğim noksanların giderilmesi çok daha kolay olacaktır diye düşünüyorum. Bütün mesele hayal edip adım atmaya dayanıyor. Bunlar uygulanması kolay, etkileri büyük işlerdir kanaatindeyim. 'Dertler paylaşıldıkça azalır, sevinçler ise paylaşıldıkça çoğalır' özlü sözündeki gibi, ben de derdimi azaltmak için izniniz olursa sizleri ortak ediyorum. Sevgiyle kalın.'
Yıl 2015 Gördes'imizde neler değişmiş. Gelecek yazımda bunları konuşalım.
Sağlıcakla Kalın Değerli okurlarım