Algı Yanılsaması
MANİPÜLATİF İNSANLARIN ALGI OPERASYONU
Bu İnsanlara Karşı Algımız Nasıl Olmalı? Algoritmamız Neler Olmalı?
Amaç, hedef, hayaller…
Amaçlı ilerlemek, yol ayrımlarına ve sapalara dikkat etmek…
Hedeflere, hayallere odaklanmak… Yegane amaç olmalı.
Hayatta yegane amacımızı unutmamak gerekir. Amacımızdan, yolumuzdan saptırmak isteyenler olmuyor mu? Tabiki oluyor. Bu insanlar genellikle boşlukta olan, değer üretmeyen insanlar… Yeri gelir birilerini basamak olarak kullanırlar, bu süreçte de oyuncu kişiliklerini sergilerler. “Vur- kaç” yöntemini tercih ederler. Manipüle ettikleri kişi için, çevresine; “o çok hassas veya ama sen çok alıngansın” gibi cümleler kurarlar.
Peki manipülatiflerin zihin mekanizması nasıl çalışır?
Gelin şöyle bir matematiğe dökelim. Bu noktada önce, bu insanları tanımak lazım. O zaman “manipülatif” kelimesini yorumlayalım isterim. Manipüle etmek, aslında insanların algısı ile oynamak… Algıları yanıltır ve adeta algı operasyonu düzeneği kurar bu insanlar. Duygular ve düşünceler ile oynarlar. Tehlikeli kişilikleri ile okları hep kurban olarak seçtikleri kişi üzerine yöneltirler ve bunu toplu olarak yapmaya özen gösterirler ki, çoğunluk bu şekilde düşünüyorsa sorun sen de algısı oluşturmaya çalışırlar. Bu noktada Tolstoy’ un şu sözünü anımsamak lazım; “ İnsanların çoğunluğu onu yapıyor diye yanlış, yanlış olmaktan çıkmaz.”
Bu insanların yegane amaçları kendi çıkarlarıdır. “Narsist kişilikler” dediğimiz kişilikler, bu insanlardır. Aslında daha ötesi kişilik bozukluğudur. Saptamalar bu yönde… Çocukluğumuzdan itibaren maruz kalırız bu insanlara hele ki yakınımızda ise bu kişilikler, sürekli bir oyun kurma, hedef şaşırtma pozisyonunda olurlar. Ego, denen kavram onları teslim almıştır. Algılarımız ile oynanır ve çoğu kez kendimizi sorgularken buluruz. Bu kişiliklerin hedefinde ki insanlar genellikle; enerjik, sağlam, başarılı ve insan sevgisi ile dolu, hayatı seven insanlardır. Tıpkı bir kan emici gibi, o insanın enerjisini emmeye odaklanırlar. Çünkü o insanın enerjisi dahi onları rahatsız ediyordur ve kendisi-leri ön planda olmak istiyorlardır. “Hep ben ben” diyen bu insanların yoluna taş koyuyoruz çünkü. Tabi onların bakış açısı bu. Onlar ki hep ön planda kalmak isterler, sürekli övülmek isterler. Sadece kendi amaçlarına hizmet edecek insanları etraflarında bulundurmak isterler, amacına hizmet etmeyenleri manipüle ederler.
Peki bu insanlara nasıl yaklaşmalı?
Algoritmamız neler olmalı?
Bu insanı-ları keşfettik, farkettik, tanımladık. Şimdi iki yol var. Birincisi, amacımız bu insana yardımcı olmak olabilir çünkü maalesef ki artık bu tip insanlar çok yakınımızda dahi olabiliyor. Fakat zor olan şudur ki; bu tip insanlar problemi kabul etmez ve hatta seni sorunlu ilan eder. Çoğu zaman kendini suçlarken bulursun, bu onların en iyi algı operasyonudur. Onlar için aslında tedavi olmanın ilk evresi, kişilik bozukluklarını kabul etmek olurdu. Bu noktada bunu yapabilen yok denecek kadar azdır. Yani aslında toplum da bu hasta kişilik bozuklukları olan insanlar yüzünden insan ilişkileri de yıpranmış düzeyde ve çağımızın da problemine ışık tutmuş olan; S. Frued’ un sözünden bahsetmeden geçemeyeceğim. O diyor ki; “ Bize hiçbir zaman, gerçek hastalar gelmez, gerçek hastaların hasta ettikleri gelir.” demiştir.
İşte tam da bu yüzden onları kabul etmek, ayırt etmek ve onlara uygun yaklaşım tarzları sergilemek önemli. Bir diğer bölümde bu insanlar ile başa çıkmanın yollarından bahsedeceğim sevgili okurlar.
2. BÖLÜM
Öncelikle manipülatifler yakınındalar ise, onları tanımlamak daha da zorlaşabilir. Ne diyor Revolver “ En büyük düşman, en son bakacağın yere saklanır. ”Aslına bakacak olursak bu yüzden çıkamayız çoğu zaman işin içinden. Aklımıza gelmez çünkü, en yakınlarımızın bizi alaşağı etmeye çalıştığını da kabullenmemiz yıllarımızı alır ve bizi bu süreçte tokatlar hayat, taa ki dersinizi öğretene kadar. Dersimizi almamız ve onlara göre bir duruş ve siper sergilememiz lazım. Onlar bir düzmece kurar ve satranç oynar gibi oynar. Karşı tarafta olan bizler onların oyunlarının kurallarını sezene ve çözene kadar etraftaki insanları da bir ağ gibi yakalar ve sarmalarlar düşünceleri ve fikirleri ile. Bu sebeple onları görmezden gelmek de onlara cesaret verir bazen. İnanın en zoru kabullenmek, çünkü biz iyi insanlar bu davranış bozukluklarını en yakınlarımıza yakıştıramayız, konduramayız. Kabullenmediğimiz sürece de üzülen taraf yani manipüle edilen taraf oluruz. Çözüm üretmek için ise onların oyunlarını bozmak gereken siperler yapmak gerekir tabir- i caizse, onlara uygun davranışlar sergilemek lazım. Şu an ki fikrim, en güzel çözüm; mesafe… Uzak kalmak, sessiz kalmak ve izlemek gerek… Zannımca onlar da bu şekilde durumun farkına varıp psikolojide tanımladığımız kavram olan “soğuk duş etkisi” altına giriyorlar. Onca zaman manipüle ettikleri, kurban seçtikleri insan artık yok oluyor, onları kendi iç savaşları ile baş başa bırakıyor. Bu oyuncu kişilikler ya yeni bir kurban seçecekler ya da bukalemun olan kişiliklerini değiştirip, dönüşerek iyi insan olmanın yollarını arayacaklar ve tedavi olacaklar. İkinci durum olan “değişim” onlar için çok zor bir olasılık… Çünkü bir duruşları yok, sabit olarak bir duruş sergilememiş bu insanlar karakter edinmemişler ve bunu da emek emek, ilmek ilmek inşa etmek gerekli.
Manipülatif olan bu insanlar, sık sık şu cümleleri kurarlar. “Ben böyle istiyorum” söz verirler ve sözlerini tutmazlar ve bu durum karşısında “ O an öyle istiyordum şu an vazgeçtim.” Yani, tabir- i caizse dünya sanki bu kişiliklerin etrafında dönüyor gibi davranıp burunları havada olur. Emek verirsin karşılığında nankörlük görürsün. “ Yapmasaydın, neden yaptın?” gibi cümleler kurarlar. İşin özeti bizim gibi kişiliklerin iyi niyetleri suistimal edilir ve hatta o sorumlulukların altından kalkabilmiş olman ve o güçlükler de dahi başarılı olman onların zoruna gitmiştir. Onların amacına hizmet edersen iyisindir yoksa seni kötü ilan ederler. Amaçları uğruna insanı dahi harcarlar. En iyi ve en uzun oynadıkları aşama, bu aşamadır. Çünkü bu aşama çetrefillidir. Hele ki artık karşısında ki insanlardan bir tanesi bile onu tanımladıysa o kişi onun için bir tehdittir. O sebeple o iyimser kişiyi alaşağı etmek için onun davranışlarına ve kişiliğine bürünür. Tıpkı bir bukalemun gibi… Yani bu kötümser insanlar iyimser insanların kişiliğine bürünür. Kötülük postunu çıkarır ve iyiliğin kıyafetini giyerler ve iyiyi oynamaya başlarlar. Bu aşama da insanların, onlara inanma olasılığı çok fazladır. Bu süreç çok önemli. En can alıcı hamleleri yaparlar. Çünkü, onların oyunlarına alet olan yoktur artık. Onlar tanımlandığı için iyiyi oynamak zorundadırlar. Teslim olmamak için kişilik değiştirirler. Aslında, en sıradan insanın bile anlaması gereken bir noktadır. Hatta bundan önce şu aşama vardır. Hedef aldıkları kişi yani seçtikleri kurban uzaklaşırsa ortamdan yeni bir kurban seçerler ve tabiki sizin de tahmin edeceğiniz gibi yine iyimser bir kişilik… Neden mi? Aslında bu davranış bozukluklarının temelinde kıskançlık yatar ve bunu da manipüle etmek için yine en can alıcı cümleleri kurar ki; kimsenin aklına, onun kıskanç olduğu durumu aklına gelmesin diye…
Yine çözüm olarak, ya bu kişiliklerden uzak durur, hedeflerini şaşırtırsın ya da oyunu onların kurallarına göre oynarsın, iyiliği vasıf olarak edinmiş bizler mesafeyi seçeriz. Israrla, o mesafeyi korumak isteyeceksiniz tabii ki o huzura kavuştuktan sonra. Bu aşama artık onların maskelerinin düştüğü aşama… Bu şoku atlatıp yeni oyunlar kurabilirler, yeni kurban seçebilirler, enerjilerini yine kötüye kullanabilirler. Çünkü bu insanlar bu aşamaya kadar iyimser, çalışkan, başarılı insanların enerjisini sömürmüşlerdir ve onların aklına iyi yöne kullanmak gelmez. Çok rastlanılan bir durum olmasa da onların psikolojik olarak tedavi olmaları, kendileri için de diğer insanlar için de en hayırlısı ve en uygunudur. Ama toplumu hasta eden bu kişiler tedaviyi kabul etmeyi bırak hasta olduklarını dahi düşünmezler. “Değişim, dönüşüm” onlara göre değildir. Çünkü gerçek kimliklerinin ve kötü olduklarını ortaya dökmek istemezler. Gerçek bir kişilik edinmeye adım atmaları gerekir. Anca o zaman gerçek kişilikleri kaybetmezler. Fakat hayatları yalancı çoban hikayesine döndüğünden dolayı, değişeceklerine; önce kendilerini daha sonra da yakınlarını ikna etmeleri gerekir.
Bu noktada çevrenin de üzerine düşen, o insanların manipülasyonlarına inanmamak gerçek kişiliği farketmek, ve manipülasyoncuları desteklememek gerekir. Fakat bazen hatta çoğunlukla manipülatif bu kişilikler kurban olarak seçtikleri iyimser insanlara kuytu köşede oynarlar, o insanı çileden çıkarmaya çalışırlar ve toplulukta da bunu onlar yapmamış gibi davranırlar. İyimser insan söz hakkı alıp olanı ifade edeceğinde de ona konuşma fırsatı sunmayıp, ortamda ki insanları oradan soyutlamaya çalışırlar. Bu kişilik bozukluğu olan insanların en iyi ve sıkça kullandıkları “algı operasyonudur.” Bu onun- onların kendini en iyi tatmin ediş şeklidir, bu şekilde kendini var eder- ederler. Çünkü öncesinde dikkatleri üzerine toplayamamış ve ilgi görememiş ortamlar da sönük kalmışlardır. Kendince veya kendilerince ego savaşı açmışlar ve ön planda olma derdine düşmüşlerdir.
Son olarak diyeceğim odur ki; lütfen bu insanları yadırgayın, sessiz kalmayın. Çünkü sessiz kalmanız, o insanlara fırsat veriyor. Peygamber efendimiz dahi; “ Bir kötülük gördüğünüz zaman; eliniz ile düzeltin. Eliniz ile düzeltemiyorsanız diliniz ile diliniz ile düzeltemiyorsanız kalbiniz ile buğuz edin diyor. Ne güzel söylemiş mübarek.
Çokça okumak, bu insanları tanımak ve sadece öğretime değil eğitime de önem vermek lazım. Lütfen okuyun, anlayın ve harekete geçin. Manipüle olmayın, bu insanlara kanmayın. Kendinizle baş başa kalın arada ve zihninizi yoklayın, olanları zihin süzgecinden geçirin. İnanın farkettiğiniz de bu insanlardan uzaklaştığınız da zihninizin arındığını hayatınızın daha neşelendiğini ve iyi insanlar ve değer yaratan insanlar ile çevrelendiğinizi göreceksiniz. Sevgi ile ve selametle kalın. J