Bayram Tadında Günler

Gülruh DEMİREL gulruhdemirel123@gmail.com

Bayrama tüm bireyler coşku ile günler öncesinden hazırlanırlardı... Hanımlar dantelli eşarplarını başlarına bağlayarak yavaş yavaş perdelerden işe başlarlar. Onları yıkar ütüler, camları siler ve bu arada da bayrama kadar yağmur yağmasın diye dua ederlerdi.
Kıyafet diktirme en önemli bayram hazırlıklarındandı. Bir ay öncesinden Gördesimizin modacıları terzilerimiz Mürüvvet Hanım veya Emine Hanım Teyzelere, Erkekler de İstanbul’da uzun yıllar çalışmış ünlü Modacı Osman Mataraya giderlerdi.
Gazeteci Mehmet Menteş abimizden alınan Burda dergilerinden elbise  modelleri seçilir, büyük bir özenle ölçüleri alan kıymetli terzilerimiz kaç metre kumaş gerektiğini tespit eder, bizi dikiş sırasına koyardı. Kumaş seçimi Manifuturacı Ergun Büke, Nedim Çimen, Mustafa Zeybek (babam), Ali İnce Ağabeylerimizin tavsiyeleri alınarak yapılırdı. O andan itibaren hayalinizdeki ki elbise rüyalarınızı süslemeye başlardı.
Çocukların kıyafetleri ve yeni alınan ayakkabıları odasına konur, her gece onları okşayıp iyi geceler der gibi hayaller aleminde rüyalara dalarlardı. Ben de bu rüyalar aleminde yaşayan çocuklardan biriydim. Belki de en güzel rüyalarımdı diyebilirim.
Bayram için evdeki halılar, mobilyalar temizlenir, gerekirse duvarlar badana yapılır, sıra ağızların tatlanmasına gelirdi. Arife gününe kadar baklava ve tüm işlerin bitirilmesi şarttı. Komşular birbirlerine yardım ederler, fırınları süsleyen baklavalar hazırlanırdı. Fırıncıların en çok duyduğu sözler de "Aman altı yanmasın". Abdullah Abi, Faruk Abi sözleriydi. Heyecanla nasıl piştiği merak edilerek alınan baklavalar görünüşüyle bizleri rahatlatırdı. Baklavanın tadının dökülmesi annemin en önemli, heyecanlanarak yaptığı işlerdendi. Hala da bu görevini başarıyla sürdürmekte. Ağız tadında baklavaları bizlere sunmakta... Ellerine sağlık Anneciğim...       
Arife günü gelince; Bakkal Hasan Babayiğit Ağabeyimizden çerez alınır, Anneannem ve annem kapı önüne çıkarlar... Plastik malzemelerin olmadığı, doğallığın yaşandığı o yıllarda oynayan çocuklara "gelin yavrularım "diyerek avuçlarımıza verilen çerezleri... Birçok amaca hizmet eden, radyasyon yaymayan ceplerimize koyar, sevinçle yerdik...
 İkindiden sonra mezarlığı ziyaret saatiydi. Babamın “abdest aldınız mı? örtülerinizi unutmayın” sözleriyle ailece mezarlığa gider, ölmüşlerimize dualar okuyarak ayrılırdık. Eve gelince en az yedi çeşit yemek yapılır, Gördes dışından gelenlerle ve o andaki konuklarımızla yemekler yenir evimiz şenlenirdi. Menü hayli zengindi. Pirinç çorbası, et kavurması, göveç, dolma, sarma, taze fasulye, mantı, kızartma, börek, kulaç ve baklavaydı. Bayramda sadece misafir ağırlama ve bayram ziyaretlerine yer verilirdi.
Çocuklara verilecek bayram paraları biriktirilir, temiz ve güzel olması için özen gösterilirdi. Ahmet Bağcı Dayım yıpranmamış para temin eder gerekirse de ütülerdi. Bayram harçlıkları ve şekerleri Tuhafiyeci Orhan veya Güngör abimizden alınan mendillerin içine hazırlanarak zariflik içinde çocuklara sunulurdu...
Bayram sabahı erkenden kalkar son kez ev gözden geçirilir, erkekler namaza uğurlanırdı. Bayram namazına dede ve babaya çocuklar da eşlik ederdi. Nesilden nesile geçen değerlerimiz böylece yaşama geçirilirdi.
Bayram kahvaltısına pirinç çorbası ve kavurmayla başlar, çaylarımızı yudumlayarak bitirirdik. Günlerce asılı duran kıyafetlerimizin giyerek, tüm güzellikleri içinde barındıran, hasret kalanları buluşturan, küslerin barışacağı, dostlukların bayram ziyaretleriyle pekişeceği, çocukların heyecanlarıyla bu güzellikleri şenlendireceği doya doya yaşayacağımız bayram geldi, hoş geldi...
Tüm Sevdiklerim hayat bayram olsa... Eski yaşanmışlıklardaki gibi olsa dileklerimle...     Ramazan Bayramınız Kutlu Olsun...