Gördesimin İz Bırakan Güzel İnsanına
Mürüvvet Ablayla dostluğumuz Aşağı Gördes'le başlayıp sonra Gördes ve son durak İzmir'de devam etmişti. Yaşamınızda birçok insanla tanışır konuşursunuz ama bazıları sizi öylesine etkiler ki... Sizi konuşma tarzıyla, davranışıyla, giyimiyle geleceğinize örnek olabilen bakış açısıyla idolünüz olur.
Aşağı Gördes'te Anneannemin gelin geldiği evle, yani Çolakların eviyle, karşılıklı otururlarmış. Zehra Ablam benden 10 yaş büyük ablam benim derdi. Abla kardeşin serüveni o kadar güzelmiş ki... Küçük yaşta terziliğe başlayan Mürüvvet abla anlatırdı: "O zamanlar sabahları erkenden kalkılır güne erken başlanırdı". Anneannem ile birbirlerine 'Müslüman' diye hitap ederlermiş. Sabah ilk işi olarak "Müslüman bir yüzünü göreyim" diye seslenir anneannenle çitmenin (yani pencerenin ön kısmına ince tahtaları baklava dilimli çakılan, içerisinin doğrudan görülmesini engelleyen paravan diyebilirim) arkasından "Hayırlı Günler Müslüman" der, sonra dikişine başlarmış. "Arada onu (anneannemi) göremediğim günler sabırsızlıkla bu selamlaşmayı beklerdim. “İşim o zaman rast giderdi" diye anlatırdı.
Annem de hep birlikte Mürüvvet Ablanın evine gezmeye gitmeyi "şimdiki tiyatroya gitmek gibiydi" diye anlatır... "Mürüvvet ablamın evine gidince, yük dolabının ön kısmı kumaş perdeyle kapatılır, Mürüvvet Ablam zamanın şarkıcılarını taklit eder, perdenin arkasından mikrofon yerine eline aldığı dikiş kutusuyla sahneye çıkarak o güzel sesiyle bazen Perihan Sözeri, bazen de Müzeyyen Senar olurdu" derdi. Onlara bazen de sinemada filmde izledikleri sahneyi evdeki örtülere bürünerek oynarlarmış. Annemin yaş grubunun ablası olarak her zaman onları güzel anılara ortak etmiş.
Onlara öğüt veren ablaları, terzileri, bazense o andaki duygularıyla hoş sohbet edecekleri güzel vakit geçirecekleri komşu kapısı olmuş. Kahveci Süleyman Ağabeyimizin kızı olan Mürüvvet Ablaların evi adeta şimdikilerdeki eğitim kurumu gibi çalışmış diyebilirim. Yaşamlarını renklendiren dünyaya açılan ve hayallerini kattıkları pencereye birlikte o evden bakmışlar. Birlikte şarkılar söylemişler. Birlikte yaşamı güzelleştirmişler.
Vefa örneği güzel insan Kütahya'daki kızı Dilek Abla, damadı Necati Bey'le yaşamış ve birlikte İzmir'e gelip yerleşmişlerdi. "Necati artık benim oğlum" diye bahsederdi. Bizim gözümüzden de bakıldığında o gerçek bir oğul gibi davranmış, örnek bir aile olmuşlardı. Kütahya'dan İzmir'e geldikten sonra birbirimizi ziyaret eder ve Gördeslilerimle her ayın son Perşembe günü dernekte toplanır, hasret giderirdik. Mürüvvet Ablam kızına: "Aman dernekteki buluşmamızı unutmayalım!" diye sık sık hatırlatır, odasındaki takvimde o günü işaretler, "Dilek üç gün kaldı Gördeslilerimle buluşmaya" dermiş. Bense dernekte hepsini karşılar, "hoşgeldiniz" der, Gördesimizin en değerli kişilerinden olan Mürüvvet Ablamızı "Yıllarca onun sayesinde en güzel kıyafetlerle podyuma çıkar gibi bayrama çıktık" diyerek takdim ederek konuşması için mikrofonu ona bırakırdım.
Bu arada rahmetle andığım diğer terzimiz, hanımefendi Emine Ablamızı da anmadan geçemeyeceğim. Terzi Emine Ablamız. O kadar kibardı ki lakabı kibar Emine Teyzemizdi. Bu güzel insanlar geldiler ve bu dünyadan geçtiler...
Dernekte anılarını anlatan Mürüvvet Abla giyimiyle, o yaştaki duruşu ve konuşmasıyla Gördes'in nadide kişiliğini yansıtır, bizlere de örnek olurdu. Aramızda öyle güzel bir bağ oluşmuştu ki. Bir gün bana özenerek yazdığı mektubu, elleriyle işlediği üstünde "Mürüvvet İlker" yazılı mendili ve de gençlik resmini hediye etmişti. Öyle güzel bir anlatımı vardı ki... Duygularını çok güzel ifade etmiş, sevgisini de adeta satırlara işlemişti. Mürüvvet Ablamın hediyeleriyle, kendimi çok değerli hissetmiştim. Bazı insanlar yaşamda iz bırakarak giderler. Mürüvvet ablam da tüm güzel değerleri sergileyerek bize veda eden, ardından hep güzelliklerini anlatacağımız, örnek alacağımız, "İşte Gördesli böyle olur" diyerek göstereceğimiz bir insandı... Kendisini rahmetle yad ediyor, ailesi ile tüm yakınlarına ve biz Gördeslilere başsağlığı diliyorum..