Gülümseten Gaflarım
Sizlere biraz da yaptığım gaflardan söz edeyim. Yıl1992. Televizyonlarda Arena programı gözde. Hepimiz Uğur Dündar'ın sunduğu Arenayı izlemek için o günü adeta iple çekiyoruz. Olayların üstüne gitmesi, yanlışları ortaya çıkarması pervasızca anlatımları adeta bizlerin içindekilerin televizyona yansıması gibi...
O akşam ki program akışında Uğur Dündar okullardaki bit salgınından söz ediyor. Ve bit şampuanın insan sağlığına zararlarından tarım ilacı içerdiğinden bahsediyor. "Küçücük çocukların zarar görmesini sineme sığdıramıyorum " diyerek, yetkilileri göreve davet ediyor.
Öğrencilerimi her zaman kendi evlatlarım gibi gören ben bu konuşmayla nasıl derinden etkileniyorum anlatamam. Her pazartesi sanki bitlerin ödevini kontrol edermişçesine iki kalemi elime alır, öğrencilerimin saçlarını kalemle ayırarak bit kontrolü yapardım. Bakan da bakılan da mutsuzluğu yaşardı. Eve gelince ben de kontrolden geçerdim. Okullara gönderilen şampuanları o gün kendi elimle öğrencilerime dağıtmıştım.
Ne yapabilirim? Düşüncesiyle tüm gece uyuyamadım. Ve kendimce bir çözüm buldum. İzmir Milli Eğitim Müdürlüğünü arayıp durumu onlara anlatıp çözüm bulmalarını istemekti.
O zamanlar evlerde telefonlar vardı. Telefon rehberinden numarayı bulup aradım. Telefondaki sekretere "Günaydınla başlayan konuşmama kendimi tanıtarak, Müdürle konuşacağımı ilettim. Müdürün henüz gelmediğini birazs onra geleceğini söyledi.". Tekrar heyecanla arayıp nihayet Müdür Beyle konuşmaya başladım.
"Günaydın... Kendimi tanıtma faslından sonra akşam Arenayı izlediniz mi? Diye söze başladım. Müdür Bey ses tonundan şaşırmış halde: “Yo hayır niçin sordunuz?” dedi.
Ben de okuldaki bit salgını ve şampuanların zararını, tarım ilacı içerdiğini Uğur Dündar'ın anlattığını sizlerin bu duruma çözüm getirebileceğini sürekli heyecanla anlatıyorum. Arada Müdür Bey..." Hocam hocanım!.. bir dakika" dese de kim dinler müdürü. Durmadan anlatıyorum. Tüm sözlerim bitince Müdür Bey Hocanım kaç kez araya girmek istedim. Fırsat vermediniz. "Beni ne okul, ne öğrenci ne de bit ilgilendirir"..."Beni 18 yaş üzeri ve ikramiye ilgilendirir." demez mi! Şaşkınlığımla tekrar sözünü keserek... Nasıl oluyor da? Öğretmeni bu kadar etkileyen bu konu sizi nasıl ilgilendirmez! Derken zihnimde durmadan 18 yaşa bir yer bulmama rağmen (o yaş eğitim yaşı olabilir diye) ikramiyeyi bir yer bulamıyor. Öfke, kabullenememe tüm karışık duygularla duyarsız biriyle konuşacak bir şey kalmadığını düşünerek sözümü bitiriyorum.
Müdür Bey tekrar söze başlıyor. Hocanım! Hocanım!. Siz nereyi aradınız biliyor musunuz? diyerek konuşmasına devam ediyor. Ben ise tükenmişliğin son noktasındayım. Burası MİLLİ PİYANGO İDARESİ...Ben de Müdürüyüm demez mi!. O anda zihnimde pervane gibi dolaşan 18 yaş ve ikramiye birdenbire yerlerine oturdu.
Artık bu konuşma bana bir yakın gözlük ve de muhatabımın kim olduğunu teyit etmeden konuşmaya başlamayacağımı öğretti. Bit şampuanı sorunu da kısa bir süre sonra Uğur Dündar'ın sayesinde çözüldü. Anlayabilmenin yolu susmaktan geçer demeli miyim? sizce. Bana da size anlatabileceğim yaşanmışlıklarım kalıyor. Hoşgörürseniz...