Navigasyonla Tanışma Hikayem

Gülruh DEMİREL gulruhdemirel123@gmail.com

Yaşamımıza katkılar sunan cep telefonları vasıtasıyla, navigasyona konum atarak veya adres yazarak gideceğimiz yere rahatça ulaşabiliyoruz.
Sizlere üç yıl önce başlayan navigasyonla tanışma hikayemi anlatacağım.
Bizlerin yaşamına sonradan giren teknoloji, yaşamımızı oldukça kolaylaştırdı ancak bazen yeniliklere ayak uydurmada zorlanıyoruz. Ama şu an aynı düşünceleri taşımıyorum. Yeni tanıştığınız kişilerle tereddütlü, mesafeli yaklaşımlarla başlayan ilişkilerde sonradan sıkı fıkı olunur ya... Ben de önce navigasyona temkinli davranışlarla yaklaşarak yol alıyor, hem de arabamı arada park edip çevredeki kişilere adres sorarak bilgi alıyordum.
Birdenbire öğretmenlik yapma isteğim mi oluştu ne? Navigasyona adeta öğrenciymiş gibi sınav yapmaya başladım. Sonuçta, navigasyon öğrencim öyle bir ilerleme kaydetti ki artık benim sınavlarımdan daima pekiyi almaya başladı.
Başarıyla geçen ara sınavlardan sonra final sınavı için yer ve tarih belirlendi:
Tarih: 23 Kasım 2021
Konum: Ankara, Eryaman'dan Keçiören'e gidiş ve dönüş...
Navigasyonun son derece başarılı geçmişine dayanarak, davet edildiğim kuzenimin evine doğru büyük bir sevinçle tek başıma arabamla yola koyuldum.
Yolculuğumuz navigasyonun beni çevre yoluna yönlendirmesiyle başarılı bir şekilde başladı. Ama sonra navigasyon birdenbire sus pus oluverdi. Çünkü viraj yok, dümdüz yol.
Durmadan gidiyorum. Kulaklarım, güzel şivesiyle konuşan navigasyonun sesini duymak için sabırsızlanıyor adeta, ama nafile...
Ne ses var ne de çevrede kimse...
Uzun bir süre sessizlik beni öylesine tedirgin etti ki, birden dilimin bağı çözülüverdi.
Baktım o konuşmuyor, dayanamayıp başladım Gördes şivesiyle konuşmaya...
“Ben sana güvendim de çıkıverdiydim. Ne bu hal? Gelin gibi süzülmek de neyin nesi?” Bizim Gördes'te hiç konuşmayan kişilere söylenen bir özdeyişti bu. Gelinler düğün günü kız evinden oğlan evine giderken hiç konuşmaz, sadece duyguları konuşurmuş. Gözlerindeki yaşlarla “Hem ağlarım hem de giderim” misali kocasının evine giderlermiş. Gelinin bu sus pus hali ise hiç konuşmayan kişilerle özdeşleştirilmiş.
 İşte ben de bu sözle başladım navigasyona dil dökmeye..
“Gelin gibi süzülmek de neyin nesi? Haydi konuş! Daha gidecek miyim? Çevrede kimse de yok!” diyerek çekişmeli ifadelerimden sonra, baktım ki durum vahim. Adeta durumu kurtarabilir miyim dercesine birden sert tavrımı yumuşatarak, konuşmaya devam ettim.
“Ben senin o tatlı sesinle nağmeli konuşmanı özledim. Ne de güzel yönlendiriyordun.” der demez, halimi anladı mı ne?
Bir sesle irkildim. “Çatalın solundan ilerle.”
Çatal kelimesinin bu yaşıma kadar bana bu kadar nağmeli, sevgi dolu geldiğini hatırlamıyorum. Sevincimi görmeliydiniz..
Bundan sonra yemekte kullandığım çatala ayrı bir değer vereceğim kesin.
Ve navigasyonun yönlendirmesi ile devam ettiğim yolculuğum “Hedefinize ulaştınız.” sözü ile mutlulukla son buldu.
 Bu arada navigasyonla pek iyi geçinemesek de ortak noktamız “çatal” var.
Artık Ankara'nın altını üstüne getiriyorum. Yine de iyiyiz, bakmayın arada ona kızışlarıma...
O tatlı sesi sayesinde hedefe ulaşmamla sonlanan yolculuğumuzla sanki benim yavaş yavaş kankam olmaya başladı bile... Uzun süreli Ankara-İzmir yolculuğumla iyice senli benli oluverdik sonunda.
Yaşamı kolaylaştıran tüm yenilikler bizlere sunulan en değerli armağan olsa gerek.
Sizce de öyle değil mi tüm sevdiklerim?