Radyonun Azizliği

Gülruh DEMİREL gulruhdemirel123@gmail.com

 O zamanlar sesi dışarılara yansıyan, herkeste merak uyandırıp, etrafa neşe saçan radyo sadece birkaç evde ve kahvehanede mevcuttu. Köy halkı tütün parasıyla ilk iş radyo alabilmek için sabırsızlanırdı. Genç kızlar henüz radyoları olmamasına rağmen üstüne serebilmek için dantel örtülerini işlemeye başlardı.
Bu arada Mehmet Ağa’nın kahvehanesinin müşterisi de bir hayli çoğalmıştı. Türküleri, ajansı ve Orhan Bora'nın Yukigiller programını dinlemek için kahvehaneye gelen erkekler adeta evlerine gitmez olmuşlardı. Hele gün ortası ajans saatinde, kahveci çırağı yoğunluktan çaylara yetişemez iken, Mehmet Ağa ise bu duruma çok memnun olurdu.
 Ajans saati kahvehanelerde oyunlara ara verilir, sadece "Obuuu neler de olmuş!" mırıltılarından başka bir şey duyulmazdı. Ajans sonrasında sıra yorumlara gelirdi. Karşılıklı konuşmalarda Başbakanın beyanatları, parti konuşmaları, tütün piyasası, iklim olayları vb. konular adeta meclis görüşmeleri gibi değerlendirilir, çözüm önerileri masaya yatırılırdı.
Gördes'teki evlerde de radyonun dikkatle dinlenildiği saat ajans saatiydi. Evin erkeği ajansla aynı zamanlamayla duvardaki guguklu saatin veya diğer saatlerin ayarını yapar, bağdaş kurarak tahta sedire otururdu. Ev halkı ise o saatlerde sessiz olması gerektiğini bilirdi. Ajans pür dikkat dinlenir, memleket meseleleri, ne var ne yok öğrenilirdi.
Ankara'daki gelişmeler o küçücük evlerde bazen sevinç bazen ise kaygı uyandırırdı.
Radyonun hayatımıza girmesiyle ilgili size yaşanmış bir hikaye anlatacağım.
 Öğretmenlik yaptığım küçük köydeki bir evde oğul ve gelin, nineleriyle yaşıyorlardı. Oğul tütün parasıyla evine radyo almış, hepsi ilk kez radyoyla tanışmışlardı. Eve alınalı iki gün olmasına rağmen sabahtan yatıncaya kadar radyo sürekli açıktı. Nineleri de bu sevince ortak olmuş, türküleri, peygamberlerin yaşamlarını mutlulukla ve merakla dinliyordu. O gece oğul ve gelin komşu ziyaretine gidecekleri için radyoyu kapattılar. Nineleri yanık türküleri dinlerken birdenbire sesin kesilmesiyle "Oğul neden sustu pek te güzeldi. Yanık yanık söylüyordu." deyince, "Tamam ninem açarız." diyerek radyoyu açıp gezmeye gittiler. Türkülerin arkasından haberleri pür dikkat dinleyen ninenin artık namaz ve uyku vakti gelmişti. Bu sırada caz müziği başlamış, tüm çalgılar adeta evi sarsıyordu. Nine "Hey kapalı kutu sesini kıs da namazımı kılayım." diye tüm edebiyle radyodan izin istedi. İzinden kim anlar ki? Abdest alıp gelince baktı ki radyo söz dinlemiyor biraz sert davranmalı diye düşünüp, "Hey sen ne laf anlamazsın! Kapat çeneni de ibadetimi yapayım." sözlerinin arkasından radyoyu tokatlamalar… Daha neler neler...
Uzun bir aradan sonra eve gelen oğul ve gelin ne görse beğenirsiniz? Radyonun üzeri yatak yorganla kapatılmış, nineleri dil dökmekten yorgun düşmüş. Oğlunu gören nine "Aman oğlum siz eve ne laftan anlamaz terbiyesizi getirmişsiniz! Yaşlı halimle beni ne uyuttu ne de bana namaz kıldırdı.” demez mi!
Ertesi gün köyde ninenin radyoya  söz geçirememesi  gündem olmuştu.
Gülümsetirken düşündüren  yeniliklere uyumda zorlanan bu güzel insanlar işte böyle bizlere  yaşanmışlıklar sunmaktalar...