Balkan Coğrafyası ve Gezimiz Üzerine Düşünceler

Hüseyin TUNÇAY htuncay45@gmail.com

Balkan coğrafyası Türk tarihinde önemli bir yere sahip. Geçmişimizin izleri 1350’li yıllara kadar gidiyor. Taşını toprağını, insanını, din ve kültür unsurlarını, zenginlik kaynaklarını,  sosyal ve ekonomik hayatını, idari yapısını bilen  550 yıllık devlet aklımız ve hafızamız var.
            Gezip gördüğüm yerlerden sonra, Balkan Savaşlarını (1912-1913), Yugoslavya lideri Tito’nun ölümünden sonra başlayan dağılma sürecini, ülkenin bölünüp parçalanmasını, Bosna Savaşı’nı (1992-1995) ve sonuçlarını daha iyi anlıyorum.
            Burada çok hassas dengeler var. Bölgedeki bir ülkenin bozulan insicamı, dünyadaki hakim güçlerin menfaatleri tekrar kaosa ve kargaşaya sebep olabilir.
            Balkanlarda, etnik kökeni Bulgar, Arnavut, Sırp, Türk, Hırvat, Sloven, Makedon, Boşnak ve Yunanlarla, dini inanç olarak Hristiyanlar (ortadoks ve katolikler), Müslümanlar ve Yahudiler yan yana yaşadılar. Bir köyde, kasabada veya şehirde hem camiyi hem kiliseyi, Saraybosna Başçarşı’da üç dinin mabedini yakından gördük.
            Asırlar süren hakimiyetimizin temelinde; her yönüyle insanı aziz bilen ve onu sevgiyle kuşatan anlayış, ekonomik güç, engin bir idarî tecrübe ile bölgede yaşayanlarla kurduğumuz anlaşma ve dayanışma yatıyor. Tabii bunları yaptıracak ülkünüz, idealiniz, misyonunuz, “Kızıl Elma”nız olacak...
            Doğal güzelliklere, zenginliklere ve stratejik öneme sahip bu topraklara vedamız Balkan Savaşları’ndan sonra oldu. Gezimiz boyunca, ayakta kalıp, bugüne ulaşabilen Türk-İslâm eserlerine bakarken, bir yanımda hüzün taşıdım hep. Bu kadar etnik köken ve inançtan gelen insanı bizden başka hangi güç huzur ve barış içinde yaşatabilmiş, ortak yönlerini bulabilmiş!!! Bunu bir hamaset olarak değil, aklın yolu yöntemi olarak söylüyorum.
            Varlığını 1918 yılından beri sürdüren, 255.804 km²’lik yüz ölçüme sahip Yugoslavya, devlet başkanı Tito’nun (1892-1980) ölümünden sonra başlayan iç çekişmeler neticesinde 2003 yılında başlayan bölünmelerle; Sırbistan (77.474 km²), Hırvatistan (56.594 km²), Bosna Hersek (51.209 km²), Kuzey Makedonya (25.713 km²), Slovenya (20.713 km²), Karadağ (13.812 km²) ve Kosova (10.887 km²) olmak üzere 7 ülkeye bölündü.
            Gezimizde edindiğim intiba, bu bölge hâlâ diken üstünde. Srebrenitsa Katliamı’nın yıl dönümünde (11 Temmuz) bir Sırp köyünden geçerken tamamı genç, siyahlara bürünmüş, kiliseye giden ve orada toplanan kalabalığı gördüm. Yaptıkları katliamı kendilerine göre yorumlayıp genç zihinlere taşıyorlar. Ne olmuştu Srebrenitsa’da? Hollandalı barış gücü askerlerinin gözü önünde,  BM tarafından "güvenli bölge" ilan edilen bu şehre sığınmış, savunmasız 8.372 sivil Boşnak, ağır silahlarla donatılmış Sırp ordusu tarafından 5 günde katledildi, toplu mezarlara gömüldü...
            Katliamın 28. yılında, bu yıl (11 Temmuz 2023) naaşlarına ulaşılan, yaşları 15 ile 65 arasındaki 30 Boşnak törenle toprağa verildi. Bölgedeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklarla ilgili gelişmeleri, haberleri sıkça duyar hale geldik. “Sırbistan, Kosova sınırına benzeri görülmemiş şekilde yığınak yaptı.” (29.9.2023 tarihli gazete haberi)
            Başta Sırbistan olmak üzere, Hırvatistan, Slovenya,  Bosna Hersek, Karadağ (yatırımların %32’si Ruslara ait) ve  Kosova’ya dikkat kesilmek, Yunanistan ve Bulgaristan dahil gelişmeleri yakından takip etmek, bu bölgedeki siyasi ve ekonomik çıkarları için ihtilafları körükleyen ülkelere karşı politika geliştirmek zorundayız. Rusya, Balkan ülkelerinde özellikle enerji sektöründe büyük yatımlar yapmakta, bu alanda hizmet veren güçlü şirketleri satın alarak etkisini arttırmakta. Keza AB, ABD ve diğer gelişmiş ülkeler de buna benzer ilişkiler içinde...
            Aşağıdaki tablo, bizim,  bu ülkelerle ilgili genel bir kanaat sahibi olmamızı sağlıyor. Ülkeler arasındaki dini, etnik ve ekonomik farklılıklar  dikkat çekicidir.
           
            GEZİ PROGRAMIMIZ
            Balkanlara yapılacak gezinin zamanıyla ilgili tavsiyeler, baharın ilkiyle sonunu işaret ediyor.  Tecrübe ve iklim şartları dikkate alındığında yerinde bir tespit. Biz gezimizi, 10-19 Temmuz 2023  tarihleri arasında, dünyada ve ülkemizde ortalama sıcaklık değerlerinin zirveye ulaştığı günlerde, yaz mevsiminin ortasında yaptık. Bu şartlara rağmen ciddi bir sıkıntıyla karşılaşmadık.
            Otobüsle yapılacak kara yolu gezisinin meşakkatini de güzelliğini de elbette biliyorduk, tecrübemiz vardı. Yoğun olan gezi programımızda sekiz günde 10 ülke; Yunanistan, Makedonya, Kosova, Arnavutluk, Karadağ, Hırvatistan, Bosna Hersek, Sırbistan ve Bulgaristan ile   Sofya, Belgrad, Saraybosna, Mostar,  Dubrovnik, İşkodra, Prizren, Üsküp,  Ohrid, Manastır, Selanik, Kavala gibi şehirleri gezecektik. Bu, gününüzün önemli kısmını otobüste geçireceğiniz binlerce kilometrelik yol demekti.
            Hazırlıklarımızı yolun uzunluğuna, gezi sürecindeki hava şartlarına göre yaptık. Rahat kıyafetler ve ayakkabı, terlik, boyun yastığı, otobüste ayaklarımızı dinlendirmemiz için 15-20 cm yüksekliğinde mukavva kutu, şemsiye, şapka, hırka ve benzeri eşyalarımızla, kimlik belgemizi, pasaportumuzu aldık. Yeşil pasaportu olanlar için vize problemi yoktu. AB tarafından umuma mahsus pasaport  sahiplerine çıkarılan vize engeli yüzünden katılamayanlar oldu. Gezdiğimiz ülkelerde Türk turist sayısındaki  azlığın bir sebebi buydu. Devlet memurlarının kurumlarından aldıkları izin belgesini yanlarında bulundurmaları konusunda da bir tavsiye var.
            90 güne kadar vize istemeyen Balkan ülkeleri: Arnavutluk, Bosna Hersek, Karadağ, Kosova, Makedonya ve Sırbistan.
            Gezimizde, her ülke için ayrılan vakit yeterli değildi tabii. Vakit kazanmak, daha az yorulmak isteyenler maliyetine katlanarak uçakla bir Balkan ülkesine inip oradan kara yoluyla diğer ülkelere gidebilir ya da böyle turları tercih edebilir. Makedonya, Kosova, Arnavutluk, Karadağ, Hırvatistan, Bosna Hersek ve Sırbistan’a 2’şer 3’er gün ayırmak bence yeterli. Saraybosna (Bosna Hersek) Başçarşı’da gördüğümüz bir aile, uçakla bu ülkeye gelip araba kiralayarak küçük çocuklarıyla birlikte gezdiklerini söylediler.
            GEZİYE NASIL HAZIRLANMALI?
            Tur acentesi marifetiyle ya da özel olarak yapacağımız gezilerle ilgili mutlaka araştırma yapmalı, programlara alınan şehir, tarihi yapı, turistik yerler, yeme içme mekânları, müzeler, sosyal ve kültürel merkezlerle ilgili bilgi edinmeli. Günümüzde imkanlar oldukça geniş. Sosyal medya kanallarından istediğimiz bilgiye, görsele, videolara ve gezi yazılarına ulaşmak  kolay.
            2000 yılında ailece çıktığımız Karadeniz Bölgesi gezimize başlamadan evvel,  güzergâhımızdaki iller ile önemli tarihi ve turistik yerleri, Yurdumuz Ansiklopedisi’nden okuyup,  not alarak bir deftere yazmıştım. Şehre girince de turizm danışma merkezlerine uğrayıp bilgi ve broşür alıyordum. O yıllarda internete ulaşmanın zorlukları vardı.
            Balkan gezimizle ilgili arzu ettiğim hazırlık ve araştırmayı yapamadım. Belki biraz da vakit darlığından ama bu mazeret değil.
            Uğradığımız şehirlerde kalma süremiz konaklama hariç, 1,5-2 saat oluyordu. Eğer ciddi bir hazırlığınız varsa, serbest zamanda, görülmesi ve incelenmesi gereken yerleri ziyaret etme şansınız oluyor.
            İlber Ortaylı’nın “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” kitabında belirttiği şehir gezme ölçütlerinin tamamını gerçekleştirme imkanımız olmadı.
            Sayın Ortaylı şöyle diyordu;

“Bir şehri ilk defa görüyorsanız, bir dakika bile dinlenmeyeceksiniz.

Yürüyeceksiniz. Gençsiniz ve bir şehirde gönlünüzce yürümüyorsanız orayı gezdiğini söyleyemezsiniz.

Bir şehre ilk defa gidiyorsanız çok yoğun bir program yapacaksınız, illa ki yorulacaksınız.

O şehir hakkında her fırsatta okuyacaksınız, hatta o şehri gezerken bile okuyacaksınız, 20 saat geziyorsanız mesela, iki saat da okuyacaksınız. Gezi sırasında okuyacaksınız.

Harita bakacaksınız, fotoğraf çekeceksiniz, not tutacaksınız.

Müzeleri gezeceksiniz ama mutlaka çarşıya pazara da karışacaksınız. Bunları görmeden o çevreyi tanıyamazsınız.

Güvenliği hesaba katarak şehri gece de gezin. Gece bir şehrin güzelliğidir. Venedik, Yezd, Semerkand, Barcelona, Toledo muhakkak gece de görülmesi gereken şehirler.” (2)             TİKA
            Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere, ülkemizin tarihi kültürel bağlarının olduğu coğrafya ile güçlü bir işbirliği geliştirmek üzere 1992 yılında kurulmuş. 150 ülkede faaliyet gösteren, kamu tüzel kişiliğine haiz ve özel bütçeli kurum, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olarak çalışıyor. (3)
            TİKA’dan bahsetmeyi vefa borcu olarak kabul ediyorum. Gezdiğimiz ülkelerde,  Türk-İslâm eserlerinden günümüze ulaşan tarihi emanetlerimizin hemen hemen hepsinde, gayet sade bir levhada “... restorasyonu TİKA tarafından gerçekleştirilmiştir.” ifadesini gördüm. Uzmanı olmamakla beraber, yapılan yenileştirme, onarım ve düzenlemeleri gayet güzel buldum. Belli ki iyi uzmanlarla, işinin ehli kişilerle çalışılıp tarihi mirasa gerekli ilgi ve hassasiyet gösterilmiş.
            Medeniyete hediye ettiğimiz eserler dünya durdukça var olsun. TİKA’ya ve emeği geçenlere müteşekkirim.
            ÖĞRETMENLERİMİZ GEZİP GÖRSÜN
            Çocuklarımızı eğitip yetiştiren öğretmenlerimiz hem yurt içinde hem de yurt dışındaki tarihi ve kültürel varlıklarımızı görüp incelemeli. Hatta bunu son sınıfta, mesleğe başlamadan yapabilmeliler. Ben Çanakkale’yi, Edirne’yi, Kapadokya ve Karadeniz Bölgesi’ni mesleğime başladıktan 15-20 yıl sonra görüp gezebildim.
            Bakanlığımız bir plan dahilinde öğretmen adaylarımıza, ekonomik zorluklar içindeki meslektaşlarımıza bu fırsatı vermeli, çalışan öğretmenlere ödeme kolaylıkları sağlamalı.
            Tarih sahnesinde sahibi olduğumuz misyonun, zenginliğin, kültür ve medeniyetimizin eğitenler marifetiyle çocuklarımıza anlatılıp öğretilmesi bir mecburiyet.
            Temas etmek istediğim bir başka önemli husus, turizm rehberleri  ve rehberlik hizmetleri. Gezdiğimiz ülkelerin hemen hemen hepsinde, o ülkenin rehberini almak mecburiyetindeydik. Gezip gördüğümüz tarihi ve turistik kıymetleri, onların yorumuyla dinledik, değerlendirdik. Ülkemizde hizmet veren turizm rehberlerimizi çok iyi yetiştirmek, tarihimizi, eserlerimizi doğru ve güvenilir kaynaklardan öğrenmelerini, ziyaret için gelen yabancı misafirlerimizi Türk milletine yakışır şekilde  hizmet vermelerini sağlamak zorundayız. Onlar bizim yüzümüz.
            Gezme, yeni yerleri görme isteğinizi ertelemeyin lütfen. Ekonomik zorlukların farkındayım. Bunu Balkan gezimizde en iyi görenlerden, yaşayanlardan ve kıyaslayanlardanım... Yaş almadan, kocamadan genç ve sağlıklı halinizle, yurt içi ya da dışı, gücünüz nereye yeterse vakit kaybetmeden gidin.
            Tebdili mekanda ferahlık vardır... Yolunuz açık olsun.
KAYNAKLAR:
1) MAKÜ, İİBF öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Remzi Bulut, Eski Yugoslavya’yı Oluşturan Ülkeler ve Ekonomileri, 2017
2) İlber Ortaylı, Bir Ömür Nasıl Yaşanır?, s. 135, Kronik Kitap, Eylül 2019
3) https://www.tika.gov.tr/tr/sayfa/tarihce-222