Milli Kültür ve Eğitimde Millilik-I
Eğitim; farklı yönleri, meydana getirdiği tesirleri, millî, ideolojik, ekonomik ve soysal nitelikleriyle, zamanın ruhunu yakalayabilme özellikleriyle devlet, toplum ve toplumu oluşturan bireyler için hayatî önemdedir.
Türkiye'nin son birkaç asırlık değişme ve gelişme sürecine baktığımızda üzerinde en çok konuştuğumuz, düzeltmek istediğimiz, problemlerimizin ve çözümlerin kaynağı olarak gördüğümüz kavram eğitimdir.
'Önce yapılanı bozan, sonra bozuk olanı da bozan bir sistemle ilerleyen eğitim anlayışı ve kurumları, bir okumuşlar yığını ortaya çıkarmakta, dolayısıyla beklenen ve olması gereken seviyeden, amaçlardan uzaklaşmaktadır. Devamlılık, tarihilik, millilik ve eğitimde gelenek özelliklerinden uzaklaştıkça işimiz zorlaşmaktadır.'
Osmanlı Devleti'nden sonra kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti için millîlik; içinde yaşadığımız toplumun tarihine, kültürüne, alışkanlıklarına, duygu ve düşüncelerine, inanç ve ananelerine uygun fikir ve ruh yapısına sahip olmak ve şuurlu davranışlar sergilemektir.
Yeni nesillerimize bu haleti ruhiyeyi, alışkanlıkları ve davranışları kazandırmanın en kestirme yolu şüphesiz eğitimdir. Zira toplumları yönetmenin, idare etmenin, müstemleke haline getirmenin en etkili yolu, o topluluğun eğitiminden geçer. Fransızlar Hatay'ı işgal ettiklerinde yaptıkları ilk iş, okulların eğitim dillerini Fransızca yapmak olmuştur. Yine bu konuda Türkiye'deki azınlık ve yabancı okullarının bu amaçla yürüttükleri çalışmalar malumunuzdur.
Ziya Gökalp'a göre 'eğitimin amacı millî fertler yetiştirmektir. Millî fertler yetiştirmek ise, doğrudan doğruya millet yapmak' demektir; çünkü fert, ancak millî kültürünün temsilcisi olduğu zaman bir şahsiyete sahiptir(') O halde eğitim mutlak şekilde millî olmalıdır.'
'Aklı başında bir devlet, millî eğitimini nasıl her geçen gün daha iyi, daha etkili ve verimli hale getireceğini düşünür. Müfredatını millî hedeflere göre planlar ve ' Eğitim dili, dil millî birliği, millî birlik millî devleti yukarıya taşır'' (İskender Öksüz, Bilim Din ve Türkçülük s.295)
Eğitimde millîlik ve millî kültür bizim oldukça eski bir meselemiz.
Ahmet Hikmet Müftüoğlu'nun (1922) 'Çağlayanlar' isimli kitabındaki 'Turhan Nasıl Çıldırdı?' hikâyesinde bir asır evvel yaptığı tasvir, sanki şimdiki halimizdir:
'Turhan sokakta, duvarlarda ve camekanlardaki, dükkanların üstlerindeki Fransızca, Almanca, İngilizce, İtalyanca hattâ Rusça ilânlara yaftalara reklâmlara bakar; 'Yarabbi! Bu memlekette bir zabıta, bir şehremâneti, bir matbuat nizamnamesi yok mu? diye feryat ederdi. Çünkü Avrupa'nın hiçbir tarafında yerlilerin lisanından başka bir dil, bir yazı ile sokaklarda ilân, yafta görmemişti. Burası Babil Kulesi miydi?'
'
'Bak! Pencereden başını dışarı çıkar, şu evlerin yapılışlarındaki duygusuzluğa, milliyetsizliğe, biçimsizliğe bak! Benliksizliğe bak! Artık yetişir! Herkese benliğini öğreteceğim. Benlik olmayınca varlık olmaz. Millet sanatkâr olacak, sanatında Türk damgasını, Türk usûlünü, benliğini gösterecek!... Millet tezgâhtar olacak, mamulâtında Türk düşünüşünü, Türk benliğini satacak!... Millet zengin olacak, çalışmalarında benliğini rehber edecek. Dağlardan, yaylalardan, derelerden, denizlerden, sokaklardan, saraylardan, konaklardan, evlerden, kulübelerden, döşemelerden, halılardan, libaslardan, yüzlerden bir Türk benliği, İslâm benliği parlayacak. Bir Türk-İslâm sanatı, medeniyeti taşacak, bir İslâm-Türk ruhu, zihni görünecek. '(Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Çağlayanlar, 'Turhan Nasıl Çıldırdı?' 1922 s.88)
4-5 yaşlarındaki sevimli bir evlâdımız İstiklâl Marşı'nı okuyor. Takıldığı yerlerde annesi yardımcı oluyor. Öyle masum öyle heyecanlı ki' Sosyal ağda severek izlediğim bu görüntüde, çocuğumuzun gömleğinde Amerikan futbolu ile California'nın reklamı vardı. Tıpkı dünyanın en büyük alışveriş şirketlerinden Amazon'un sattığı tişörtlere, bizi kastederek; 'Konstantinopolis'in 500 yıllık işgaline son' diye yazıp, gençlerimize ve çocuklarımıza bu tişörtleri giydirdiği gibi!
Nurettin Topçu, eğitim ve millîlik ilişkisine büyük önem veren bir aydındır. Türkiye'nin Maarif Davası; millet maarifi demektir', millî mektep, devletin mektebidir. Mazisiz mektep olmaz, mazisiz, geleneksiz mektep denemeleri, ortaya mektep yerine bir okuma yeri, konferans salonu veyahut da bazen bir oyun ortaya çıkarmıştır.' der.
Erol Güngör'e göre Millî eğitim, Türk milleti için düşünülen bir eğitimdir. 'Milliyeti teşkil eden kültür unsurları ile milletin millî kültür istikametinde bir öğretimden geçirilmesi gerekir.'
Ahmet Ağaoğlu'na (Agayef) göre millî bir eğitimin verilebilmesi için; din ve dil eğitimi, gerçek bir tarih ve coğrafya bilgisi, millî edebiyat ve millî anane lazımdır.
1) Din Eğitimi
Din eğitimi, gerçek kaynaklarından ve bu konuda yetişmiş ehil kişiler vasıtasıyla verilmelidir. Ülkemizde çok ciddi sıkıntıların yaşandığı bu alanda devlet, kontrol edici ve yol gösterici özelliğini kullanmalı, kişi ve zümrelerin dini duygularımızı istismarına fırsat vermemelidir. Son zamanlarda özellikle okumuş zümrenin yaptığı açıklamalar ve uygulamalar din eğitimindeki zaafiyeti gözler önüne sermektedir. Din eğitimi ve öğretimi; dinî cemaat, grup, tarikat ve bu tür yapılara teslim edilmeyecek kadar mühimdir.
Dindar Olmak, Ahlâklı Olmayı Gerektirir
Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde (12.5.2017) verdiği konferansta: Müslümanlık ile ahlâkın birbirinden ayrıldığını ifade ederek, "Geçenlerde bir hocamız alan araştırması yaptı. Bir soruya canım çok sıkıldı. Soru şuydu: Dindar olmak ahlâklı olmayı gerektirir mi?' Cevap verenlerin yüzde 70'i hayır gerektirmez' karşılığını verdi." dedi.
Nurettin Topçu'nun Ders Ücreti
İstanbul Erkek Lisesi öğretmeniyken İmam Hatip Okuluna da ek derse giren Nurettin Topçu: "Burası din mektebi, buradan yetişenler din adamı olacaklar, ben samimi olmalıyım ki onlarda hasbî olsunlar." diyerek girdiği derslerin ücretini almamıştır.
Maaşının Zekâtını Peşin Veren Öğretmen
1989 yılında Erzincan'da katıldığım Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dal Öğretmenliği 1. Kademe Kursunda, üniversitede Mahir İz'in öğrencisi olmuş bir öğretmenimiz; 'Mahir hocamız ay başında maaşını alır, cebine koymadan zekâtını ihtiyaç sahibi arkadaşlarımıza verirdi.' diye anlatmıştı. Şimdilerde zekâtını makam aracı için veren zenginimiz ile '' fakirin, zenginin malı üzerindeki hakkı' olan parayla makam aracı alıp binen üniversite idarecisini görüp okuyunca Mahir İz'in bu hassasiyetini, yaptığı ibadetin samimiyetini daha iyi anlıyorum'
2) Dil Eğitimi
Türkçe ses bayrağımızdır. Dil; bugünü geleceğe taşımanın ve millî eğitimin en önemli unsurlarındandır. Şiirlerimiz, destanlarımız, ağıtlarımız, türkülerimiz, şarkılarımız, ninni ve tekerlemelerimiz, roman ve hikâyelerimiz, deyişlerimiz, manilerimiz hep 'biz' kokar. Önümüze asırlar öncesinin ruhunu getirir:
Yemen yolu çukurdandır
Karavanam bakırdandır
Zenginimiz bedel verir
Askerimiz fakirdendir
'
Yay gibi eğri olsam elde tutarlar beni,
Ok gibi doğru olsam yabana atarlar beni.
Yay gibi eğri olursan elde kalırsın,
Ok gibi doğru olursan menzil alırsın'
'
Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil,
Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil.
'
Dedim zincir var, dedi boynumda,
Dedim ölüm var, dedi yolumda,
Dedim ya bilezik? Dedi kolumda,
Dedim korkar mısın? O dedi yok-yok.
Dedim niçin korkmazsın? Dedi Tanrım var,
Dedim ya başka? Dedi halkım var,
Dedim daha yok mu? Dedi ruhum var,
'