Müslüm Rüzgarı
Şüphesiz, arabesk müziğinin üç önemli temsilcisi vardır. Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay ve Müslüm Gürses. Her üç sanatçının da belli bir hayran kitlesi vardır ve bu kitle tarafından bu sanatçılara 'Baba' diye hitap edilir. Ferdi Baba, Orhan Baba, Müslüm Baba'
Bunların içerisinde, diğerlerinden aykırılık gösteren bir grup vardır ki Müslümcüler diye adlandırdığımız bu grup, Müslüm Gürses'in şarkılarını dinlerken kendinden geçer. Vücuduna zarar verir. Belki bu sebeptendir ki toplumda Müslümcülere karşı biraz mesafeli yaklaşılır.
Son günlerde vizyona giren 'Müslüm' filmi ile adeta toplumda bir Müslüm Gürses sevgisi başladı. Ben bile çevremde en az on kişiden, 'Aslında Müslüm Gürses'i sevmem. Müziği de beni cezp etmez. Ama adamın yaşantısını izleyince bende bir Müslüm sevgisi başladı. Evde, arabada sürekli Müslüm dinliyorum' şeklinde yakarış duydum.
Belki de gerçek hayattan beyaz perdeye aktarılan filmi izleyen kişiler, Müslüm Gürses'in acıklı şarkılarının gerçekten acıklı bir hayattan çıktığını anladılar.
Aslında yaşayış olarak da Müslüm Baba, kimseye zararı dokunmayan, kendi halinde yaşayan, kendine zarar veren hayranlarını bile affeden mütevazı bir yaşayışa sahip. Büyük şöhret yakalamasına rağmen insanlara tepeden bakmayan, insana insan olduğu için saygı gösteren büyük sanatkardır.
'Müslüm' filmi ile arabesk müziğinin efsane ismi Müslüm Gürses'in hayat hikayesi beyaz perdeye aktarıldı. Filmde, Müslüm Gürses'in milyonları etkileyen müziğine, çocukluğundan ölümüne kadar geçen zamanda yaşamına etki eden kişilere, çok sevdiğini her fırsatta dile getirdiği eşi Muhterem Nur'a geniş yer veriliyor. Timuçin Esen, Müslüm Gürses'i çok güzel oynamış. Filmdeki şarkıların çoğunluğu da Timuçin Esen'in sesinden yorumlanmış.
Feleğin çemberinden her insan eşit şartlarda geçmiyor. Müslüm Gürses'in de daha küçük yaşlardayken kader ağlarını örüyor. Babası, çocuklarının gözü önünde annesini (filmde kız kardeşini de öldürdüğü sahnelenmiş olsa da sonradan çıkan haberlerde bu kısmın gerçeği yansıtmadığı söylendi) öldürüyor. Geçirmiş olduğu bir trafik kazası sonucu önce öldü diye morga kaldırılıyor, sonra yaşadığı anlaşılınca başına platin takılarak baş ağrılarıyla yaşaması gerektiği söyleniyor. Kardeşi vurularak öldürülüyor. En acıklı olanları bunlar.
Filmde dikkatimi çeken başka bir ayrıntı ise Müslüm Babanın, Yunus Emre hayranlığı. Yunus Emre'nin şiirlerinin olduğu kitabı hep yanında taşıyor. Evinin duvarına astığı Yunus Emre'nin şu beyti de çok manidar:
'Dil söyler kulak dinler. Kalp söyler kainat dinler'
Müslüm Gürses'in, 'Bundan sonra kendimi dinleyeyim bir de sizi, başka sese gerek yok' dediği Ünlü Ses Sanatçısı Muhterem Nur'a daha küçük yaşlarda duyduğu aşk da çok güzel yansıtılmış. Aralarında büyük yaş farkı olmasına rağmen, belki de Müslüm Babanın hayatına giren tek kadın Muhterem hanım.
Filmde eleştirmek istediğim husus, Müslüm Gürses'in sesinden hiç şarkı duyamamak. Hep onun şarkıları seslendirilmiş ama ya Şahin Kendirci'nin sesinden ya da Timuçin Esen'in sesinden. Evet bu isimler de çok iyi yorumlamış fakat yine de insan Müslüm Babanın sesini özlüyor filmde.
Çok Müslüm Gürses dinleyen birisi olmamama rağmen, onun 'Aldanma Çocuksu Mahsun Yüzüne', 'Bilmeden Gitti' şarkılarını dinlemişliğim vardır. Bir de Doğubeyazıtta askerlik vazifemizi yaparken, üst devrelerimizin hafta sonları son ses dinlediği 'Yıllar Utansın' şarkısı:
Bizim gönlümüze hasret düşüren,
Şu geçit vermeyen dağlar utansın.
Bizi bizden alıp yabancı eden,
Şu uzayıp giden yollar utansın.
Düşüren kim bu aşkı dillerden dile,
İsyan eder oldum şansa kadere,
Aynalar yaşlanmış gösterse bile,
Yaşanmadan geçen yıllar utansın.
Yar yanımda yoksa en büyük hasret,
Sevdasız geçecek ömüre hayret,
Gönülde açmazsa solacak elbet,
Çiçeklerle dolu dallar utansın.
Günahıyla, sevabıyla, müziğiyle, aşkıyla tüm yaşantısıyla Müslüm Gürses'in hayatını izledik filmde. Kendisine Allah'tan rahmet dilerken filmde emeği geçenleri kutluyorum.