Şiiri Sevdiren Adam Aramızdan Ayrıldı

İsmail AYBEY ismailaybey45@gmail.com

2003 ya da 2004 yılıydı. Bir gazetenin açmış olduğu röportaj yarışmasına katılmayı planlıyorum. Röportaj yapabileceğim tanıdığım bir sima yok. İlk aklıma gelen, gazetelerde şiir programları düzenleyen, Manisa’da edebiyat, şiir denilince akla gelen isim Nazmi Alper Tanrıverdi’ye ulaşmak oldu. Hiç tanışmamış olmamıza rağmen telefonuna ulaşıp kendimi tanıttım, röportaj yapmak istediğimi belirttim. Beni nazik bir şekilde karşılayarak evine davet etti. Güzel bir röportaj gerçekleştirdik. “Şiiri nasıl tanımlarsınız?” soruma, “Şiir, şairin hayata bakış açısıdır” demiş ve bunu çok beğendiğim için başlık yapmıştım.
Bana yazdığı kitaplardan hediye etti. Yazdığı yazıları, hakkında yapılan haberleri gösterdi. Pozitif bir insandı. Onunla konuştuğum zaman içindeki insan sevgisini hissedebiliyordum. Sadece insan sevgisi mi? Hayvanlara, doğaya karşı da ayrı bir sevgisi vardı.
            Manisa’da şiiri sevdiren adam olarak tanınırdı. Son şiir kitabına “O Adam” ismini vermişti. “Aşkın ne olduğunu, anlayamadı o adam. Sevdi sevilmedi. Sevildi sevemedi” diye bahsediyordu kendinden. Köpeğinin ölümünün ardından duygulanarak yazmıştı bu şiiri. Çok duygusal bir adamdı.
Okulları gezerek, yazmış olduğu şiirlerinin bulunduğu fotoğraflı görsellerle sergi açar, öğrencilere şiiri sevdirmeye çalışırdı. Gelecek nesilden umudunu kesmedi hiç. Bir gün kendisine, “Hocam okuldan okula, sergiden sergiye koşturuyorsunuz. Öğrencilere şiiri sevdirebiliyor musunuz?”  diye sorduğumda, “Bir öğrencinin yüreğine bile dokunabilirsem amacıma ulaşmış sayılırım” demişti.
            Manisa’nın keskin kalemiydi. Manisa Hür Işık gazetesinde Başyazar olarak yazmış olduğu makaleler ses getirirdi. Yazıları hakkında çok sayıda tehdit aldığını, hatta saldırıya uğradığını bile anlatmıştı. Hür Işık Gazetesinde ücretsiz olarak yazı yazdığı yıllarda, başka bir gazeteden para karşılığı teklif aldığını, ancak her şeyin para olmadığını beyan ederek teklifi reddettiğini anlatmıştı son ziyaretimde.
            Vefatından bir hafta önce, bir öğretmen arkadaşımla kendisini ziyaret etme imkanı buldum. Nazmi Alper Hocamı son kez göreceğimi nerden bilebilirdim? Hastalık yıpratmıştı hocamı. Sesi çok kısık çıkıyordu. Ama yaşam enerjisi hiç eksilmemişti. Tanıştığımız günden bahsettik. Yazmış olduğu yazılardan, yaşadığı ilginç olaylardan bahsetti.
            “Sen Şiire Sığmazsın” isimli şiir kitabımı hediye ettim. Zaten benden bir şiir kitabı beklediğini söyleyerek, “İnsan Nazmi hocasına bir önsöz yazdırır” dedi. “İnşallah ikinci kitapta” dedim içimden. Çünkü ikinci kitabım çıkıncaya kadar ikimizin de buna ömrü vefa edecek mi bilmiyorum. Benim şiir kitabıma önsöz yazmak istemiş. Bunu duyunca çok duygulandım.
            Pazar günü, Nazmi hocamı yakından tanıyan, onun tanıtılmasında büyük emeği geçen Manisa İha Muhabiri Sadık Cangel abimden bir telefon geldi. “Nazmi hoca vefat etmiş” dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Kelimeler ağzımda düğümlendi. Ölüm karşısında ne yapılabilir ki dua etmekten başka?
            İçimden Yahya Kemal’in, “Ölüm âsude bahar ülkesidir bir rinde / Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter / Ve serin serviler altında kalan kabrinde / Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter” şiirini mırıldandım.
            Bir şair göçtü bu dünyadan ebedi aleme. Bir Nazmi Alper Tanrıverdi geçti. Arkasında gözü yaşlı ailesini, sevenlerini ve şiirlerini bırakarak. Allah gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
            Bazen yumruk gelir oturur boğazınıza. Ne konuşmak, ne yazmak, ne yaşamak istersiniz. Gözümü kapatıp açıyorum, Nazmi Hocamla son görüşmemiz geliyor aklıma. Heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatıyor, şiir okuyor karşımda...
            Her ne kadar, “Dostlarıma” isimli şiirinde; “Yedisi kırkı derken elli ikisi / Birkaç mevlit ile yad edileceğim / Sonra en yakınlarım tarafından bile / Unutulup gideceğim.” desen de seni unutmayacağız koca yürekli adam. Hakkını helal et
Eminim kabrinde her seher bir gül açacak ve her gece bir bülbül ötecek…
ÖLÜM DEDİĞİN…
Şu ölüm dediğin nedir ki gülüm.
Ten ile toprağın buluşmasıdır.
Melekler gelip de sual soran da,
İnsanın Tanrı’yla konuşmasıdır.

Şu ölüm dediğin nedir ki gülüm.
Gurbetten sılaya göçün başıdır.
Dünya yaşamını bir yaz deseler.
 Yaşamı anlatan mezar taşıdır.

Şu ölüm dediğin nedir ki gülüm.
Alıp da verdiğin o en son nefes.
Yaşarken varlığın hissedilmezken,
Ölürken arkandan ağlaşır herkes.

Şu ölüm dediğin nedir ki gülüm.
Allah’a kavuşmak, görmek demektir.
Yaşarken unutup Allah emrini,
Mezara giren de bilmek demektir.

20/06/2006-Nazmi Alper Tanrıverdi